34,6406
36,3145
2.924,15
Gerek hayatı ve gerek sanatı ile Cumhuriyet’in olgunlaşma sürecine damga vurmuş isimlerden biri olan Cem Karaca, hakkında yapılan film ve mahkeme kararı ile gündeme. Anadolu rock müziğinin efsane isminin hayatının bir kısmını anlatan “Cem Karaca’nın Gözyaşları” filmi geçtiğimiz hafta gösterime girdi. Ancak Karaca’nın son eşi İlkim Karaca’nın daha önce açtığı dava ile ilgili mahkeme ara karar açıkladı. Filmin vizyonunun durdurulması gündemde. Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca ve eserlerin haklarını elinde bulunduran firma tepkili. Basın açıklaması ile şaşkınlıklarını ifade ettiler.
Mahkeme, İlkim Karaca’nın 3,5 milyon TL tutarındaki teminat bedelini yatırması halinde filmin yayınını durdurma kararı aldı. Bu gerçekleşirse büyük emekle hazırlanan film gösterimden kalkacak. Filmin bütçesinin 90 milyon TL olduğu belirtiliyor. Bu durumda ne yapımcılar ne de Karaca ailesi bir kazanç elde edememiş olacak. Bu kimin işine yarayacak?
Her şey bir tarafa… Mahkeme kararı, teminat bedeli, yapımcıların zararı gibi durumlar değişebilir. Fekat değişmeyen şey, Anadolu insanın için çok kıymetli olan birinin filmi yapılmış ama insanlara ulaştırılamamış olacak. Bu kimin işine yarayacak? Karaca’nın oğlunun rızası var ama son eşlinin yok. Eserlerin haklarını satın alan firmanın rızası var ama son eşinin yok. İzleyici merakla bekliyor, rızası var ama son eşinin yok. Yani bir kişinin rıza göstermemesi sebebiyle onca emek zayi olacak. Daha da önemlisi Cem Karaca gibi birini yeni nesle anlatma, Anadolu irfanına verdiği önemi vurgulama imkanı olmayacak. Neden?
Bu noktada yasalar ele alınmalı. Bir mahkemenin verdiği kararı bir diğeri bozabiliyor. Demek ki muğlak alanlar var. Kaldı ki çok net olsa bile topluma mal olmuş birinin filminin yapılması için neden izne ihtiyaç var? Temel çelişki bu değil mi? Varisi ya da varislerden biri inat eder de izin vermezse Cem Karaca gibi bir kıymetin beyaz perdeye çıkması hayal mi olacak?
Beyaz perde, insanlara bir şeyler anlatma ve ulaştırma noktasında en etkili mecralardan biriyken biyografi gibi kıymetli bir alan boş mu kalacak? Cem Karaca bugün yaşasaydı mahsuru olmayan bir hikayeye onay vermez miydi? Hikayede sorun varsa zaten her alanda olduğu gibi mahkeme “kişilik hakkı ihlali” gibi bir başlıkla gerekeni yapar. Oysa Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca işin içinde. Babasına kötülük yapılmasına müsaade mi edecek?
İlkim Karaca “kendisinden izin alınmadığı” gerekçesiyle dava açmış. Neden izin alınması gerek? Cem Karaca kime ait? “Topluma mal olma” ne demek? Eserleri ve örnek yaşantısı, görüşleri, fikirleri ile hepimize ait değil mi? O halde filminin yapılması için hepimize sorulması gerekmez mi? Yani hiç kimseden izin alınmaması gerekir.
Neresinden tutsak elimizde kalacak bir tablo söz konusu. Son olarak Garip Bülbül: Neşet Ertaş filmiyle ilgili de benzer bir şey yaşanmıştı. Mustafa Uslu’nun yapım-cılığında hayata geçirilen filmle ilgili aile dava açmış ve bir mahkeme reddederken diğer mahkeme kabul etmişti. Film vizyona giremedi. Kime faydası oldu?
Biyografi, ticari sinemanın en çok beslendiği alanlardan biri. Dünyanın her yerinde topluma mal olmuş insanların hayatını ya da hayatının bir kesimini anlatan filmler yapılır ve büyük ilgi görür. Birkaç nesle öncülük eden bu kıymetli şahıslar, hayatta olmadıkları dönemde ve gelecekte de nesillere örnek olacakları için kendi eserleriyle olduğu kadar filmlerle de ölümsüzleştiriliyor. Böylece taşıdıkları kıymetin nesillere taşınması sağlanıyor. Ülkemizdeyse son dönemde yaşanan hukuki çelişkiler ve kararlar sebebiyle artık biyografi filmleri yapılamayacak. Bu kime yarayacak?
Cem Karaca’nın Gözyaşları filminde İsmail Hacıoğlu başrolde yer alıyor. Fikret Kuşkan, Yasemin Yalçın, Melisa Aslı Pamuk, Buçe Buse Kahraman, Meral Çetinkaya, Melisa Döngel gibi önemli isimler de başrolleri paylaşıyor. Yönetmen ise Yüksel Aksu. Film üç günde 70 binden fazla izlendi. Daha çok izlenmesi gerekir ve daha çok izlenecektir de… Yeter ki köstek olunmasın.