34,3748
36,2212
2.836,30
İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç, Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan kadına yönelik şiddetle mücadele ile ilgili genelgeye ilişkin, “Genelgedeki Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu için, ‘Koordinasyon Kurulu, çalışmalarına, konuyla ilgili kamu kurum kuruluşları ile meslek kuruluşlarını davet edebilecektir’ denilerek meslek örgütlerini davet bir kurulun inisiyatifine bırakılmıştır. Bu tutum şiddete uğrayan kadının adalete erişimini sağlayan barolar başta olmak üzere meslek örgütlerinin kadına şiddetle mücadelede öneminin dahi kavranmadığını göstermektedir. Oysaki şiddetle mücadele topyekûn bir mücadeledir. Ulusal ve uluslararası planda ortak mücadele gerektirir” açıklamasını yaptı.
İstanbul Barosu BaşkanıSaraç, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne dair kadın meslektaşlarıyla birlikte açıklama yaptı. Saraç, şunları söyledi:
“Ülkemizde kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri artarak devam etmektedir. Kadına yönelik şiddet toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden ve kadına yönelik ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde can güvenlik sağlanmasında yükümlülük devletindir. Şiddeti önlemek için çıkarılan mevzuat, verilen tedbir kararları etkin, uygulanmamaktadır. Şiddet eyleminin cezalandırılmasında, çıkartılan af niteliğindeki infaz düzenlemeleri, şiddet faillerinde Cezasızlık algısı oluşturmakta, şiddet uygulayanları, cesaretlendirmektedir. O yüzdendir ki çıkartılan hiçbir kanun, yönetmelik veya genelge artan kadın cinayetlerini önleyememektedir. 6284 sayılı yasa kadınların yaşam hakkını güvence altına alan, şiddet mağdurunu koruyan ve şiddetin önlenmesi için gerekli tedbirleri içeren en önemli yasal mevzuattır. 20 Mart 2021 tarihinde ülkemizin 6284 sayılı yasanın dayanaklarından biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden hukuken yok hükmünde sayılan bir kararla çekilmesi kamuoyunda 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmasını olumsuz yönde etkilemiş. Sanki yasanın da kaldırıldığı yönünde bir algı oluşmasına da neden olmuştur.
“Aile hukukunda arabuluculuk asla kabul edilebilecek bir müessese değil”
Son dönemlerde aile hukukunda zor arabuluculuk getirileceğine yönelik söylemleri de son derece tehlikeli buluyoruz. Arabuluculuk görüşmeleri sırasında kadın için can güvenliği riski oluşabilecek ekonomik yönden daha yoksul olan kadının ara buluculuk sonucunda dini ve toplumsal referanslar gösterilerek büyük hak kayıplarına açık ve nettir. Aile hukukunda arabuluculuk asla kabul edilebilecek bir müessese değildir. Şiddete uğrayan kadının adalete erişimi şiddetle mücadelede son derecede önemlidir. Adalete erişimde ise baroların adli yardım büroları önem taşımaktadır. Yoksul yurttaşlara şiddete uğrayan kadınlara baroların adli yardım bürolarınca hizmet verilmektedir. İstanbul Barosu adli yardım sistemi içerisinde 8 bin 550 meslektaşımız görev yapmaktadır. 2023 yılında Kasım ayına kadar yapılan başvuru sayısı 6 bin 905. Bu başvuru sayısının 6 bin 172’si kadınlardandır. 6284 sayılı kanun kapsamında adli yardım bürolarına yapılan başvuruların tamamı ise kadınlar tarafından yapılmış. Kadınların adalete erişiminde adli yardım sisteminde görev yapan avukatlara bakanlık bütçesinden asgari tarifeye göre ödeme yapılmakta. Avukatlar özveriyle görev yapmaktadırlar. Adil yardımda görev yapan avukatların ülkedeki enflasyona rağmen ve yönetmeliğe göre ödenmesi gerekirken zaten asgari tarifeye göre olan bu vekalet ücretleri ise 2.5 yıldan beri ödenmemiştir. Yani iktidar halen kadına yönelik şiddette adalete erişme bütçe ayırmamakta, kurumsallaşmış ve meslektaşlarımızın özveriyle yürüttükleri avukatlık hizmet yapılamaz hale getirmektedir.
“Şiddetle mücadele topyekün bir mücadeledir”
Bugün ise Cumhurbaşkanlığı tarafından 2023/16 sayı ile kadına yönelik şiddetle mücadele konulu bir genelge yayınlanmıştır. 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayarak yapmayı taahhüt ettiğimiz hususların bu soyut şekilde yer aldığı görülmektedir. Aslında bu durum yıllardır şiddetle mücadelenin yeterli olmadığının halen aynı hususların dile getirildiğini getirildiğinin de teyididir. Genelgedeki Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu için, ‘Koordinasyon kurulu çalışmalarına konuyla ilgili kamu kurum kuruluşları ile meslek kuruluşlarını davet edebilecektir’ denilerek meslek örgütlerini davet ise bir kurulun inisiyatifine bırakılmıştır. Bu tutum şiddete uğrayan kadının adalete erişimini sağlayan barolar başta olmak üzere meslek örgütlerinin kadına şiddetle mücadelede öneminin dahi kavranmadığını göstermektedir. Oysaki şiddetle mücadele topyekün bir mücadeledir. Ulusal ve uluslararası planda ortak mücadele gerektirir. Kadınlar gerek kamusal alanda gerek sözel alanda şiddet ve ayrımcılığa uğramaya devam etmektedir. Uzlaştırma kararı, uzaklaştırma kararları etkin uygulanmamaktadır. Verilen kararlar kısa süreli olmakta, şiddete uğrayan ya da uğrama riski olanı tekrar tekrar başvuru yapmaya mecbur bırakmaktadır.”