34,6262
36,4739
2.912,86
Ortak Akıl Danışmanlık’ın LogInSight iş birliğinde 200 aile şirketi arasında yaptığı araştırmaya göre, aile şirketlerinde kurumsallaşma oranı yüzde 50. Kurumsallaşamayan şirketlerin küresel rekabette sınıfta kaldıklarını kaydeden Aile Şirketleri Uzmanı Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez, “Şirketlerin sürdürülebilir büyüme elde etmelerinin yolu iyi yönetişimde. Kurumsallaşmaya yatırım yaparak iyi yönetişimi genlerine işlemesi gerekiyor” diyor.
İş dünyasında şirketlerin sadece varlıklarını sürdürmek değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir büyüme elde etmek ve başarılarını gelecek nesillere taşımak için kurumsallaşma sürecini tamamlamaları kritik bir önem taşıyor. Özellikle aile şirketleri, dünya ekonomisinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Aile şirketlerinin kurumsallaşma oranının Türkiye’de yüzde 50 civarında kaldığı göz önünde bulundurulursa bu sürecin ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor.
Aile şirketlerinin kurumsallaşma yönünde attığı her adım, aslında sadece kendi geleceğini değil aynı zamanda Türkiye ekonomisinin geleceğini de şekillendiriyor. Dünya ekonomilerindeki belirsizliğin giderek zorlaşan rekabet ortamıyla daha da derinleştiği günümüzde şirketler ayakta kalmakta zorlanıyor.
Kurumsallaşma sürecini tamamlayamayan aile şirketleri için durum, daha büyük krizleri beraberinde getirebiliyor. Enerjiden işçiliğe önlenemez maliyet artışları ile siber ataklardan doğal afetlere, dijitalleşmeden yeşil mutabakata kadar çok sayıda faktörün yarattığı krizler, şirketlerin geleceğini tehdit ediyor.
Dünyanın içerisinde olduğu bu durumun 1929 ya da 1974’tekine benzer bir senaryoyu farklı şartlarda da olsa yaşattığını kaydeden Aile Şirketleri Uzmanı ve Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez, “Ancak, bugünün farkı krizin sürekliliğinde yatıyor. Krizlerle yaşamaya alışıyor, hem bireyler hem de kurumlar olarak onlara adapte oluyoruz.
Başarılı şirket olmak ve tüm krizlere dirençli yapılar inşa edebilmenin yolu kurumsallaşmaya aile anayasası ve stratejik vizyona yatırım yapmak ve kurucuların vizyonu ile profesyonellerin enerjisini harmanlayarak profesyonel danışmanları sisteme entegre etmekten gerekiyor” diyor.
Günü birlik çözümler yerine bechmark yöntemi
Krizlere adapte olmanın “ölümsüz işletmeler” inşa edildiği anlamına gelmediğini kaydeden Dr. Yılmaz Sönmez, “Aksine, krizlere karşı geliştirdiğimiz manevralar, günü birlik çözümlere dayanıyor. Bu nedenle, kalıcı, sürdürülebilir ve geliştirilebilir yapılar inşa edilemiyor” diyerek şirketlerin doğru bir kıyaslama (benchmark) yöntemiyle bu zorlu süreci devasa cirosal büyümeyle kapatabileceğini vurguluyor.
Şirketlerin krizlere karşı en keskin silahının kurumsallaşma olduğuna işaret eden Dr. Yılmaz Sönmez sözlerine şöyle devam ediyor: “Aile şirketi olsalar da aile üyelerinin vizyonu ve stratejiyi belirleyen aktörler olarak konumlandığı, sistemin ve süreçlerin profesyonellerce icra edildiği, liyakatin esas alındığı ve ölçek ekonomisine geçişin sağlandığı bu yapılar tüm dış çevresel faktörlere meydan okuyor ve büyümeye devam ediyor.
Kurumsallaşan şirketler; yetkin risk erken uyarı sistemleri kuruyor, nakit akışını ve bütçeyi iyi yönetiyor, nitelikli insan kaynağı için cazibe merkezi olmayı sürdürüyor, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme yatırımlarına ara vermeden devam ediyor. Bu şirketlerin arkasında güçlü bir iyi yönetişim geleneği yatıyor.”
Türkiye’de çok sayıda şirketin yapısal sorunlarla, zayıf finansman tablosuyla, yetenekleri kaptırma, dijital ve yeşil yatırımlarını tamamlayamama riskiyle boğuştuğunu belirten Dr. Yılmaz Sönmez, “Birçok şirketimizin aile anayasası, stratejik planı yok. Böylece temkinli bekleyiş sürüyor, yatırımlar erteleniyor, sürdürülebilir büyüme bir başka bahara kalıyor. Oysa şirketlerimiz büyük potansiyelleri ve üretim güçleriyle ‘orta zihniyet tuzağı’nı aşabilir” ifadesinde bulunuyor.
Sürdürülebilir başarının anahtarları
Aile şirketlerinin kurumsallaşma yolculuğuna katkı sağlamak amacıyla Akbank, Deloitte, Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi, EDU ve Türkiye Aile İşletmeleri Derneği (TAİDER) tarafından hazırlanan “Aile Şirketlerinde Sürdürülebilir Başarının Anahtarları” başlıklı araştırmaya göre aile şirketlerinin en önemli avantajları hızlı karar alabilmeleri, aile değerleri etrafında kenetlenmiş başarıya odaklı bir ekibe ve üst seviyede çalışan bağlılığına sahip olmaları, ailenin şirketi kendi aile itibarlarıyla özdeşleştirerek şirketin başarısını özel hayatlarının dahi önünde tutması olarak sıralanıyor. Aile şirketleri kurumsallaşmaya çalışırken, kurumsallaşmış dünya devi şirketlerin “biz bir aileyiz” mesajı veriyor olması, aile şirketlerinin doğru yönetildiğinde diğer firmalara göre daha güçlü olabileceğini gösteriyor.
Çatışma yönetimi: Nesiller arası geçişlerin yönetimi, ailenin kalabalıklaşması ile yetki ve görev dağılımı, aile büyüğünün yönetimi devretmesi ile ortaya çıkabilecek sorunlar aile üyelerinin gündeminde olmaya devam ediyor. Halefiyet planı, aile anayasası ve nepotizmi (kayırmacılığı) önlemek için gerekli prensiplerin yazılı hale getirilmesi, hissedarlık sözleşmelerinin düzenlenmesi gibi gerekli kurumsallaşma adımlarının atılmasının önemi konusunda farkındalık seviyesi yüksek olmasına rağmen bu alanda aksiyon alan firma sayısının az olduğu belirtiliyor.
Güvenilir raporlama sistemi: Finansal yapı ve iç kontrol ortamının yetersizliği nedeniyle ortaya çıkan dezavantajlar da raporda ele alınıyor. Günümüzde gelişen teknoloji ile artan kıyasıya rekabet ortamında hızlı ve güvenilir bilgiye ulaşmak, doğru kararları zamanında almak, maliyetleri doğru yönetmek için güvenilir bir raporlama altyapısına aile şirketleri de ihtiyaç duyuyor. Aile şirketlerinin finansal raporlama altyapısının dönüşümü, iç denetim fonksiyonunun tesis edilmesi ve iç kontrol ortamının iyileştirilmesi kurumsallaşmada önemli bir adım.
Liderlik: Liderlik ve güçlü insan kaynağına ulaşmada ve bünyede tutmada çekilen zorluklar ise şöyle sıralanıyor: Genellikle hızlı büyüme sonucunda firmanın “beyin takımı”nın beden kadar hızlı büyüyememesi, profesyonelleşememeden ve kurumsallaşamamadan kaynaklanan sorunlar nedeniyle profesyonellerin firmada ömrünün kısa olması, profesyonelleşmede doğru yöneticinin seçiminde yapılan hatalar sonucu kaynakların boşa harcanması, aile şirketlerinin kaliteli insan kaynağı ihtiyaçlarındaki eksikliğe işaret ediyor.
Markalaşamama: Pazarın sayısız benzer ürün ve hizmetlerle dolması, şirketlerin kendilerini farklılaştıracak ve tercih edilmelerini sağlayacak en önemli unsur olan markalaşma konusunda dikkat çekiyor. Aile şirketlerinin marka değerlerini geliştirme üzerine yatırım yapması, piyasalarda var olmanın olmazsa olmazı olarak belirtiliyor.
İnovasyon ve rekabete uyum sağlayamama: Günümüzün gelişen teknoloji ortamında teknolojiyi iyi kullanan ülkelerin işçilik maliyetleri yüksek olmasına rağmen, tüketicinin ihtiyaçlarını öngörerek inovatif ürün ve hizmet üreten firmaların rekabette öne çıktığına dikkat çekiliyor. Aile şirketlerinin ise geleneksel yapıları ve karar alma mekanizmaları içerisinde daha inovatif olmaları ve günümüz rekabet ortamına uyum sağlamak için teknolojiyi daha iyi kullanmaları gerekiyor.