h Dolar 35,4161 % 0.04
h Euro 36,8406 % 0.04
h Altın (Gr) 2.957,90 %-0,01
a İmsak Vakti 02:00
İstanbul 12°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
  • DOLAR 35,4161h

    34,9547

  • EURO 36,8406h

    36,4461

  • Gram Altın -0,01h

    2.957,90

a

Kabuk

Bir yanda kendini eğlendirebilmek için tonlarca para harcayan doyumsuz kalabalıklar, bir yanda güç bela bulabildiği bir dilim ekmeği günlere bölen yoksunlar… Bunun adı küresel şizofreni! “Çoğumuzun ruhu, menfaat ve ihtiraslarla yıpranarak bu sonsuz güzellik âleminin duygusunu kaybetmiş bir kabuk gibidir” diyor ‘Psikoloji’ kitabında Nurettin Topçu. Hayatlarında gerçek olduğuna kani oldukları pek bir şey bulamayanlar, gerçekliğini canlarını acıtarak ispatlayan yaralarına sarılıyor. Ne zaman kabuk

Kabuk
0

BEĞENDİM

Bir yanda kendini eğlendirebilmek için tonlarca para harcayan doyumsuz kalabalıklar, bir yanda güç bela bulabildiği bir dilim ekmeği günlere bölen yoksunlar… Bunun adı küresel şizofreni!

“Çoğumuzun ruhu, menfaat ve ihtiraslarla yıpranarak bu sonsuz güzellik âleminin duygusunu kaybetmiş bir kabuk gibidir” diyor ‘Psikoloji’ kitabında Nurettin Topçu.

Hayatlarında gerçek olduğuna kani oldukları pek bir şey bulamayanlar, gerçekliğini canlarını acıtarak ispatlayan yaralarına sarılıyor. Ne zaman kabuk bağlamaya yüz tutsa yaraları, görünmeyen tırnaklarıyla kanırtıp yeniden kanatıyorlar.

Şehit Yahya Sinvar’ın ‘Diken ve Karanfil’ kitabından birkaç buruk satır: “O eğlencenin, coşkunun ortasında akan gözyaşlarına bir anlam veremezdiniz. Fakat kampta hayat böyledir. Her sevinç bir yerlerde kabuk bağlamış bir yarayı yeniden deşer. Yeni baştan acı hatıraların kapısını aralar.”

Nerede içinde sadece Antep fıstıklarının kalmış olduğu bir kuruyemiş tabağı varsa, bilin ki hemen yanı başında yaşamaktan yorgun düşmüş biri vardır.

“Bana söylediğin bütün o sözlere dokunmaya, kabuklarını kırıp içlerine bakmaya korktum yıllarca!” diye geçirdi içinden, “ve şimdi söylediklerini gerçekten duyabilmek için çok geç artık!”

Özünü korumak ve canlı tutmaya yarayan bir kabuğu var her insanın da meyveler gibi. Özü o kabuğun içinde saklı… Biz genellikle kabuğunu insanın kendisi sanıyor, bununla yetiniyoruz.

Vitamini kabuğunda denen meyveleri soyarak yiyoruz genellikle. Anlamı içinde denen kavramları ise neredeyse hiç çiğnemeden kabuğuyla yutuveriyoruz.

“Kabuklu kuruyemiş yemek yasaktır!” uyarılarını hiç kimse üstüne alınmıyor; yemeden önce kabuklarını çıkardıklarına göre hiç kimse kabuklu kuruyemiş yemiş olmuyor çünkü. Pek kimse üstünde durmuyor ama insanlığın böyle kritik mantık hataları da var.

“Bir kabuğun içinde yaşamak zor değil mi diye sorup duruyorlar hep bana!” diye dert yandı kaplumbağa. “Bizimki gibi görünür olmadığı için kendi içinde yaşadıkları kabukları göremiyorlar!” diye cevapladı onu salyangoz.

Dalından yere düşmüş bir kestaneyi rahatlıkla bir kirpi yavrusuyla karıştırabilirsiniz, öylesine dikenli bir dış kabuğu vardır. Onu açarsanız aşina olduğunuz o kahverengi tonlarda birbirine sırt sırta vermiş ikiz kestaneler sizi karşılar, yani her dikenli kestane yumağının içi çift kişiliklidir. O kahverengi kabuğu soyarsanız daha ince ve damarlı bir iç kabuk çıkar önünüze. Kestaneye ulaşmak zordur, kendini üç ayrı kabuğun içine saklar, erişmek istiyorsanız ısrar etmeniz gerekir. Ayrıca, ateşe koymadan önce üstüne bir çizik atmazsanız pişerken patlar, parçaları her yana yayılır. Anlayacağınız, psikoloji ilminin kestaneyi hiç ihmal etmemesi gerekir.

Üstünde mandalina portakal kabuklarının tatlı tatlı tüttüğü o ateşîn sobalar yok artık! Ne oldu peki, elleri soğuktan sızlayan bütün o al yanaklı çocuklar nereye gitti?

Kabuklarını soyduğum portakallar kendilerini çıplak hissedip utanıyormuş gibi geliyor bana. Elmalar da sanki üşüyüp tir tir titriyor. Aşırı hassaslaştığımı söylüyor insanlar, daha kabuklu olmalıymışım! Ne diyebilirim, belki de haklıdırlar!

“Ten yarası kabuk bağlar” dedi meczup, “can yarası bağlamaz!”

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

HIZLI YORUM YAP