35,2323
36,7020
2.983,49
Prof. Dr. İlber Ortaylı ve yazar Beşir Ayvazoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür tarafından düzenlenen “Ayşe Şasa Anma Günleri”ne konuk oldu.
Beyoğlu Sineması’nda gerçekleştirilen, Ali Çalışır’ın yönettiği, kitabıyla aynı ismi taşıyan “Bir Ruh Macerası” başlıklı söyleşide Şasa’nın hayatı, kişiliği ve eserleri konuşuldu.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Şasa’nın mutlu olmayan çalkantılı bir hayat yaşadığını belirterek, “Yaşadığı hayat, Türkiye’ye has bir çalkantıdır. Türkiye ekonomisinin yükselmesi, yeni hayat tarzının getirilmesi, aynı zamanda ekonomik stabilitenin kurulamaması, elit, seçkinler nizamının teşekkül edememesi dolayısıyla çöküntüler… Bütün bunları Ayşe Şasa‘nın hayatında görmek mümkün.” dedi.
“Artık tesettüre girmişti, çok büyük bir mücadele içindeydi”
Şasa’nın hayatının enteresan bir senaryo olabileceğine işaret eden Ortaylı, “Doğmamız itibarıyla aşağı yukarı aynı kuşağın mensubuyuz. Aynı çevreye mensup değiliz ama çok uzak da değiliz. İstanbul’un 1950’den sonra yükselen yeni sınıfının tarzını yaşadığı anlaşılıyor. Bu 1940 doğumluların içinden Türkiye yüksek sınıfının en işe yaramaz adamları ve hatunları çıktığı gibi, çok parlak üyeler de ortaya çıkmıştır.” ifadelerini kullandı.
Suna Kıraç’ın da Ayşe Şasa ile sınıf arkadaşı olduğunu söyleyen Ortaylı, “Suna Kıraç, bugüne kadar Türkiye girişimci sınıfının en ciddi, en çok işini takip eden, en çok eşine rastlanmayan bir üyesidir. Ayşe ile aynı sınıfta 11 kızdır bunlar, özellikleri aileleri tarafından seçilmeleridir.” diye konuştu.
Prof. Dr. Ortaylı, 1980’li yılların başında gittiği davette Şasa’yı gördüğünü belirterek, şunları anlattı:
“Baktım, Ayşe Şasa sakin, konuşmuyor. Artık tecerrüt safhasında. Dinliyor, cevap veriyor, cevabı kısa kesiyor veya dikkatle dinliyordu. Geldiği zaman selam verdiği gibi, aynı hararetle ve aynı ölçüyle ‘Güle güle’ diyordu. Hiçbir şeyi yoktu. Bana kimse tecennün diye bir safha anlatmasın. Aradan birkaç sene geçti, Ayşe ile tekrar karşılaştık. Artık tesettüre girmişti, çok büyük bir mücadele içindeydi.”
Ayşe Şasa’nın eşi senarist ve oyuncu Bülent Oran’ın da iyi bir ressam olduğunu belirten Ortaylı, “Resimlerinden birini şöyle bir beğenecek oldum, pişman oldum. Allah rahmet eylesin, serginin en kıyak parçasını bana verdi. Eli açıktı.” dedi.
“Ayşe Şasa, benim için yabancı bir isim değildi”
Yazar Beşir Ayvazoğlu da Şasa’nın yakın dostlarından biri olduğunu ve sürekli telefonla konuştuklarını söyledi.
İlk önce Şasa’nın kendisiyle tanışmak istediğini dile getiren Ayvazoğlu, “Ben tabii başta senaryosunu yazdığı ‘Ah Güzel İstanbul’ gibi birçok filmi seyretmiştim. Ayşe Şasa ismi benim için yabancı bir isim değildi.” ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 42 sene önce, Türk ve İslam sanatlarının estetik arka planıyla ilgili çalışmalar yaptığı gençlik yıllarında Şasa’nın kendisini aradığını anlatan Ayvazoğlu, “Ayşe Hanım son derece mütecessis, kafasında sürekli sorular olan, özellikle hayatının o dramatik gelişimi içerisinde yönünü ararken okuyan, keşfeden ve merak eden birisiydi. Ben Mustafa Kutlu vasıtasıyla Ayşe Hanım’dan haberdar oldum. Bir gün kendisi beni aradı, çok sevindim, heyecanlandım. Ayşe Şasa gibi adını bildiğim hatta etrafta efsane gibi dolaşan bir senaristle tanışmak, konuşmak, tartışmak çok hoş olacaktı.” şeklinde konuştu.
Mustafa Kutlu ile beraber daha sonra 1990’lı yılların başında Şasa’yı ziyarete gittiklerini belirten Ayvazoğlu, “Keşke o gün bir kayıt cihazımız olsaydı da sohbetimizi kayda almış olsaydık. Rahat konuşuyordu, son derece ikramcıydı, mültefitti ve mütesettirdi. Tabii tesettürü de kendine yakıştırmıştı.” ifadelerini kullandı.
Ziyaretlerinde pek çok konunun gündeme geldiğini, Şerif Mardin ve İsmet Özel’den de bahsettiklerini dile getiren Ayvazoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
Ayşe Şasa’nın kardeşi Aziz Şasa, İBB Kültür Dairesi Başkanı Volkan Aslan’ın da katıldığı söyleşide konuşmaların ardından 1983 yapımı, senaryosunu Ayşe Şasa, Yusuf Kurçenli ve Mahmut Cevher’in kaleme aldığı “Ve Recep ve Zehra ve Ayşe” filmi gösterildi.