34,8778
36,6564
3.040,44
İsmail Pehlivan
“Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi?”
Berçenekli Aşık Mahzuni Şerif
Asgari ücretliler ile emekliler yoksulluğun dibinde kıvranıp duruyorlar. 22 yıllık siyasi iktidar, kısa zaman diliminde bir çare düşünüyormuş gibi görünmüyor. Devlet, her yurttaşın insanca yaşama hakkını güvence altına almak zorundadır. Lakin tek adam rejimiyle devleti ele geçiren yapı bu anlayıştan oldukça uzaklaşmış durumda…
Ülkemizde yaşanan yoksulluk, yurttaşların çaresizlik içinde kıvranmasına neden oldu. Mutfakta yangın var. Çarşı-pazara dokunan yanıyor. Gıda enflasyonu almış başını gidiyor. Ne denetim var ne de bir kontrol.. Okul çağındaki çocuklar beslenme için gerekli gıdadan yoksun.. Çocuklar okula aç gidip aç dönüyor. Türkiye, işçisi aç, memuru aç, emeklisi aç, köylüsü aç olan bir ülkeye dönüştü.
Ayrıca adam kayırmacılık, yandaş besleme, yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk ile dinci ve kinci bir nesil yetiştirmek gibi siyasi iktidarın çağdışı anlayışı ülkemizin genetiğini bozmuştur. Derin yoksullukla boğuşan yurttaşlarımız geçim derdiyle uğraşırken siyasi iktidarın amacına hizmet edecek takati kalmadı.
Derin yoksulluğun yanı sıra nefret duygusu içeren ayrımcılık da bir başka sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Dili, dini ırkı, rengi, etnik kökeni, cinsiyeti, cinsel yönelimi, inancı, ulusal ya da toplumsal kökeni, mülkiyet, engellilik, doğum, siyasal ya da diğer görüşlere dayalı olarak gerçekleştirilen ayrımcılık; bütün hak ve özgürlüklerin tüm yurttaşlarımıza tanınmasını ve kullanılmasını engellemektedir. Son 22 yılda yalnız belirli bir zümre herkesin kullanması gereken hak ve özgürlükleri tepe tepe kullanmaktadır.
Her gün yüzlerce esnaf işyerlerinin kapısına kilit vuruyor. Ekonomimize önemli katkısı olan KOBİ’ler bir bir iflas bayrağını çekiyor. İşsizlik almış başını gitmiş. Eğitim sistemi çökmüş. Gençlerimiz artık okumaktan vazgeçmiş. “Üniversiteyi bitireceğim de ne olacak” anlayışı gençlerimiz arasında yaygınlaşmış. Üniversiteli işsizlerin geçim kapısı alışveriş sitelerinin kuryeliği.. Türkiye milyonlarca nüfusu olan genç işsizler ordusuna sahip bir ülke oldu.
Sayıları 20 milyonu geçen öğrenci çocuklarımızın en temel hakkı olan ücretsiz ve sağlıklı okul öğünlerine erişmesinin önemini özellikle vurgulamak isterim. Yoksullukla ve çocuk açlığıyla mücadele, beslenmeyi öğrenme, öğün garantisi, sağlık eşitliğini sağlama, okul terkini önleme ve uzun vadeli refahı koruma ve özellikle kız çocuklarını okulda tutarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi yönünde teşvik etmenin önemli olduğunun altını çizmek isterim.
Derin yoksulluktan en çok etkilenen okul çağındaki çocuklarımızın beslenme sorununun devlet güvencesinde olmaması ailelerde büyük sıkıntı yaratmaktadır. Devlet, çocuklarımızın ücretsiz eğitimine, beslenmesine, sağlık konusuna acil çözümler bulmak zorundadır. Ve bu durum bekleyen sorunlar yumağının en başında gelir.
Bugün yoksulluk bile lüks oldu. Yurttaşlar açlık sınırının altında derin bir yoksullukla yaşar oldu. Nereye kadar? Bekleyip göreceğiz.
Derin yoksulluk, bir hanenin yıllık gelirinin yoksulluk sınırının %50’sinin altına düştüğü bir durumdur.
Bu durumun yalnızca gelir yetersizliği ile sınırlı olmadığını, bunun yanı sıra eğitim, sağlık, konut gibi temel yaşam standartlarına erişim eksikliklerini de içerdiğini kabul etmek zorundayız. Bu eksikliklerin insan hakları ihlalleri olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu olumsuz koşullar içinde yaşayan yurttaşlarımız; kısır bir döngü içine itilerek, sistematik olarak güçsüzleştirilmekte ve bu durum yoksulluğun nesilden nesile aktarılmasına neden olmaktadır.
Derin yoksulluk ancak devletin, kamu kurum ve kuruluşlarının, demokratik kitle örgütlerinin ortak çalışmasıyla baş edilebilecek çok kapsamlı bir sorundur. Yaşanan yoksulluğun önlenebilmesi, yoksulluğun insan hakları sorunu olduğunun bilinciyle alınacak tedbirler ile mümkündür. Devlet ve siyasi iktidarların en önemli görevlerinden biri de insan haklarının temel amacına uygun, yurttaşlarının onurlu bir şekilde yaşamalarını garanti altına almaktır.