34,7243
36,6191
2.956,39
4 Aralık Dünya Madenciler günü Türkiye’de özellikle madencilerin sorunlarının anlatılması ve aktarılmasıyla ön plana çıkıyor.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Veyis Sır, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne özel Sözcü.com.tr’ye açıklamalarda bulundu.
“BİR ÜLKE NE KADAR MADEN İHRAÇ EDERSE O KADAR SANAYİSİ GELİŞMEMİŞTİR”
“-4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla tüm maden emekçilerinin gününü kutlar, ülke madenciliği için kazasız ve mutlu bir yıl geçmesini dilerim. Ülke madenciliği ülkenin ihtiyacı olan hammaddeyi bir oranda üretiyor ve kamunun hizmetine sunuyor. Ancak ülke sanayisi bu madenleri işleyerek toplumun ihtiyacı olan uç ürünü üretebiliyor mu?
-Rakamları incelediğimizde hayır. Madencilik sektörü bugün maden ihracatı ile övünüyor. Halbuki bir ülke ne kadar fazla maden ihraç ediyorsa o ülkenin sanayisi o kadar gelişmemiştir diyebiliriz. Gelişmiş sanayisi olan ülkelere ham madde sağlayan bir pozisyona düşmüştür ülke madenciliğimiz ne yazık ki.”
“ODAMIZIN İLKESİ KATMA DEĞER YARATMAK”
“-Odamızın en önemli ilkelerinden biridir. Üretilen madenin ülke ekonomisi için en yüksek katma değere dönüşmesi. Bunun da tek yolu var. Üretilen madeni, ülke sanayisinde uç ürüne dönüştürmek. Bor örneği üzerinden gitmek istiyorum. ETi Maden tarafından üretilen borun yüzde 90’ı yurt dışına ihraç ediliyor.
-Yani sanayimiz bu boru işleyemiyor. Gelişmiş ülkelerin ham madde ihtiyacını karşılayan bir madencilik sistemi mevcut. Bu kaynakların değerlendirilmesinde, ülke kalkınmasını ön plana alan bir yöntem tercih edilmeli. Ülke sanayisi ve madenciliği koordineli bir çalışma süreci yürütmek zorundadır . Bunun için kamu kuruluşlarının ve meslek odalarının ortak çalışacağı bir platform şarttır.”
“İHTİYAÇLARIMIZI ÜRETEREK KARŞILAYACAĞIZ”
“-Çevreye ve halka rağmen bir madenciliğin günümüzde başarılı olması asla söz konusu olmadığı gibi asla madencilik yapılmasın anlayışı da doğru bir anlayış değil. Gelişen ve büyüyen toplumların ihtiyaçları her geçen gün artıyor.
-Bu ihtiyaçlarımızı madenlerimizi üreterek karşılayacağız. Başka bir seçeneğimiz yok. Ancak çevreye zarar vermeden yurttaşın yaşam alanını daraltmadan, sağılığına zarar vermeden bunun yapılması gerekiyor. 21.yüzyılda ortaçağ metotlarıyla çalışan, günümüz madencilik bilim ve tekniğini gereklilikleriyle kullanmayan işletmeler madenciliğe en büyük zararı veriyorlar.
-Halkta madenciliğe karşı olumsuz bakış açısını oluşturan bunlar. Bunlarla mücadele etmeliyiz. Çevresel Etki Değerlendirme belgelerinin kopyala yapıştır şeklinde sunulduğu, çevre ve halk sağlığı açısından gerekli değerlendirmelerin yapılmadığı gibi birçok duyum alıyoruz. Burada kamu kurum ve kuruluşlarına büyük görev düşüyor. Gerekli yaptırımları uygulayarak ve etkili denetimlerle ancak ve ancak sektörde caydırıcı bir etki oluşturmaları mümkündür.”
“MADENCİLİK FACİALARLA ANILIR OLDU”
“-Ülke madenciliği son süreçte maden faciaları ile anılır oldu. Soma, Ermenek, Amasra ve son olarak İliç. Bu sürece bir günde gelinmedi. Bugün ucuz iş gücü için taşeronlaştırma yoluna gidilmesi, madenlerde iş bütünlüğünü bozmasının ve verimliliği düşürmesinin yanında en önemlisi işçinin canını da tehlikeye atıyor. Daha fazla kar amacı güden işletmeler deneyimi, madencilik tekniğini bir tarafa bırakarak üretime odaklanıyor. Sonucunda da bu facialarla karşılaşıyoruz ne yazık ki.
-Tüm maden emekçilerinin iş güvencesini ve gerçek anlamda sendikalaşmayı sağlayacak düzenlemeler yürürlüğe alınmalıdır. Ne yazık ki 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği yasası yetersizdir. Emekçiden yana değildir bu yasa. Burada bürokrasinin ve iktidarın konuyu ciddi anlamda ele alması ile çözüm mümkün. Emekten ve emekçiden yana politikalar madencilik başta tüm sektörlerde uygulanmalı. Ancak o zaman işçi sağlığı ve güvenliği açısından başarılı bir noktaya gelinebilir.
-Bir de daimi nezaretlik müessesesine değinmek isterim. Maden Kanunu gereği, meslektaşlarımız, maden mühendisleri işletmelerde daimi nezaretçilik görevlerini yürütüyorlar. İşletmelerdeki aksaklıkları raporlamaları ve ilgili kuruluşlara bildirmeleri isteniyor. Ancak bu daimi nezaretçiler maaşlarını o işletmenin sahibinden alıyorlar. Yani ekonomik olarak bağımsız değiller. Maden Kanunu ve Yönetmeliği değişmelidir. Daimi Nezaretçi maaşını şirketten değil devlet denetiminde ve kontrolünde oluşturulacak bir havuzdan almalıdır. O zaman ekonomik olarak da bağımsız olurlar ve daha sağlıklı bir şekilde yerine getirebilirler.”