35,1657
36,6515
2.977,34
Güneş’e en yakın 7. gezegen olan ve 5’i büyük 28 uydusu bulunan Uranüs’ün, bilim insanlarının düşündüğü gibi “ölü bir gezegen” olmayabileceği tespit edildi.
Bilim insanları, yeni bulguların, Uranüs ve beş büyük uydusunda okyanuslar ve yaşamı destekleyecek koşullar olabileceğini ortaya koyuyor.
Gezegenle ilgili bildiklerimiz, NASA’nın Voyager 2 uzay aracının yaklaşık 40 yıl önce topladığı verilere dayanıyordu.
Ancak yeni analizler, Voyager’in verileri topladığı dönemde, Uranüs’teki sistemin gerçekte nasıl işlediğini görmemizi engelleyen güçlü bir güneş fırtınası yaşandığını ortaya çıkardı.
Uranüs, en soğuk gezegenler arasında yer alıyor.
Voyager 2’nin Uranüs’ten paylaştığı fotoğraflar 1986 yılına dayanıyor. O dönem gelen görüntüler, Uranüs ve beş büyük uydusuna ilişkin ufkumuzu genişletmişti.
Ancak bilim insanlarını daha da şaşırtan, Voyager 2’nin bu gezegenle ilgili gönderdiği verilerdi.
Uzay aracının yaptığı ölçümler ve topladığı veriler, gezegenin ve uydularının inaktif olduğunu, yaşam için uygun olmadığını gösteriyordu. Uranüs’ü çevreleyen manyetik alan da tuhaf biçimde bozulmuştu, basık haldeydi.
Gezegenin manyetik alanı, gezegenden ve uydularından kopan gaz ve diğer materyalleri yakalıyordu. Bu, okyanuslardan ya da başka jeolojik faaliyetlerden kaynaklanıyor olabilirdi ancak Voyager 2 hiçbir bulguya ulaşamadı ve gezegenin “ölü” olduğu sonucuna vardı.
Bu özelliğiyle Uranüs, Güneş sistemimizdeki diğer gezegenlerden de farklı bir niteliğe sahipti.
Yeni analizler ise on yıllardır süren bu gizemi çözmüş görünüyor. Buna göre Voyager 2, Uranüs’ü “kötü bir günde” ziyaret etmiş.
Araştırmalara göre Voyager 2 Uranüs’ü incelediği sıra gezegen bir güneş fırtınasının etkisi altındaydı ve manyetik alan bu nedenle de bozuk algılanıyordu.
University College London’dan Dr. William Dunn, 40 yıldır Uranüs’le ilgili yanlış fikirlere sahip olduğumuzu belirtiyor:
“Yeni bulgular, Uranüs’teki sistemin daha önce düşündüğümüzden çok daha ilginç olabileceğini ortaya koyuyor. Yaşam için gerekli koşullara sahip olabilecek uyduları da bulunabilir. Yüzeylerinin altında okyanuslar da mevcut olabilir.”
Linda Spilker, Uranüs’ten veriler geldiğinde Voyager programında çalışan genç bir bilim insanıydı. Aradan geçen uzun yılların ardından halen aynı programda çalışıyor. Journal Nature Astronomy’de yayımlanan yeni sonuçlardan büyük heyecan duyduğunu aktarıyor:
“Sonuçlar büyüleyici. Uranüs’te yaşam potansiyeli olduğunu görmekten büyük heyecan duyuyorum. Voyager verileriyle bunca çalışma yapılmış olmasından da memnunum. 1986’da topladığımız verilere geri dönüp bakılması ve yeni sonuçlar elde edilmesi heyecan verici.”
Dublin Advanced Studies’den Dr. Affelia Wibisono ise sonuçlar “çok heyecan verici” olarak tanımlıyor:
“Geçmiş verilere tekrar bakmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Çünkü bazen bu verilerin arkasında gizlenen ve keşfedilmeyi bekleyen yeni bir olgu olabiliyor. Bu da uzay keşfi misyonlarının geleceğini şekillendirebilir.”
NASA’nın yapmaya çalıştığı gerçekten de bu. Yeni planlara göre Uranüs Orbiter ve Probe misyonu, gezegenin işleyişine yeniden bakmak üzere başlatılacak.
NASA’dan Dr. Jamie Jasinski, verilerin yeniden incelenmesi fikrini ortaya atan bilim insanı olarak, gelecek misyonların bunu hesaba katması gerektiğini söylüyor:
“Gelecekteki uzay aracını bazı özellikleri, Voyager 2’den gelen eski verilere göre şekilendirildi ancak bu veriler toplanırken olağan dışı koşullar etkiliydi. Şimdi geleceğin uzay aracını, yeni keşifler için ihtiyacımız olan özelliklere göre tasarlamalıyız.”
NASA’nın yeni Uranüs misyonunun 2045’te gezegenle ilgili ufkumuzu daha da genişletecek sonuçlar ortaya çıkarması umuluyor.