34,5731
36,2626
2.968,18
Günay DEMIRBAĞ
Hafta sonu düzenlenecek olan Penfest’de görücüye çıkacak olan ve sınırlı sayıda üretilen koleksiyon parçası, Osmanlı Sanatı Uzmanı, Tasarımcı ve Yazar Serdar Gülgün tarafından tasarlandı. Gülgün ile bu özel modelin ayrıntılarını konuştuk:
Faber-Castell ile kalemi tasarlamak için bir araya gelmenizden kısaca bahseder misiniz?
Faber-Castell ailesi ile uzun yıllardır tanışıyorum. Faber-Castell markası 2000’li yılların başından bu yana insanlığın ve dünya kültürünün gelişimine etkisi olan dönemlerden ilham alan özel tasarımlarla sınırlı sayıda kalemler üretiyor. Yaklaşık üç yıl önce Kont Charles von Faber-Castell bana bu projeden bahsetti ve beni bu kalemi tasarlamaya davet etti. Uzun süren bir konsept, tasarım ve üretim sürecinden sonra Yılın Kalemi 2024 – Osmanlı Kültürü ortaya çıktı. Graf von Faber-Castell Yılın Kalemi 2024, ilhamını Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamının, estetiğinin ve egzotik kültürünün Avrupa’ya ulaştığı 16. ve 18. yüzyıllar arasındaki “Turquerie/ Türk Etkisi” döneminden aldı.
Yılın Kalemi 2024 için Osmanlı kültürü ve Turquerie modasını temel alarak ilham aldığınız unsurlar nelerdi?
Yılın Kalemi 2024-Osmanlı Kültürü’nü tasarlarken Turquerie döneminde Avrupa’nın pek çok şehrinde yapılmış olan Osmanlı çadırlarından ve çadır çizimlerinden ilham aldım. Bu çadırlar çizgili, püsküllerle bezeli ve de çoğunlukla mavi beyaz çizgililer. Teknik olarak da Osmanlı metal sanatında kullanılan aznavur işi dediğimiz metal yüzey çalışmasını ve de mineyi uyguladık. Kalemimizi 18 adet yakut taş ile bezedik. Kalemin altına benim çok sevdiğim bir sembol olan Lale devri kaplumbağasını koyduk. Kalemin kapağının üstünü ise hafif bir çadır kubbesi ile bitirdik. Kalemin gövdesindeki balıksırtı desen ilhamını Osmanlı oklarından alıyor, püsküllü hilaller ise Osmanlı mızraklarından.
Turquerie’i açıklar mısınız, özellikle Avrupa için ne ifade ediyor?
Batı’ya ilk Osmanlı büyükelçilerinin gitmesiyle Avrupa’da Turquerie denen bir moda başlıyor. Bu etki pek çok sanat alanında da kendisini gösteriyor. Mesela bu dönemde Mozart Türk Marşı’nı ve Saraydan Kız Kaçırma Operası’nı yazıyor. Asilzadeler Osmanlı kıyafetlerini giyip resimlerini yaptırıyorlar. Büyük şatoların Türk Odası denen özel dekorasyonlu odaları oluyor ve de bahçelerde Osmanlı çadırları ve çardakları yapmaya başlıyorlar. Osmanlı tarzından esinlenen çadırlar Avrupa bahçelerini süslüyor, saraylarda lüks halılar, kanopiler ve özenli süslemelerle döşenen görkemli Türk salonları oluşturuluyor.
Tasarımdaki detayları göz önünde bulundurarak, Turquerie modasının Avrupa’daki etkisini ve Osmanlı kültürü ile bağını nasıl yorumluyorsunuz?
Sizin bu temayı seçmenizdeki nedenler nelerdir? Turquerie benim özellikle hoşlandığım bir akım, çünkü Batı ile Osmanlı’nın karşılaşmasından doğmuş, çok güzel ve neşeli bir sentez. Batı, Osmanlı kültünden aldığı ilhamı kendi zevkine göre yorumlayıp hayatına dahil etmiş. Dünyanın pek çok sarayında Türk odaları yapılmış, bu odalarda Türk kahveleri içilmiş. Bu dönemde Osmanlı temalı balolar verilmiş. Osmanlı dünyasının zenginliği ve egzotikliği Batılıları büyülemiş ve çok güzel eserler çıkmasına sebep olmuş. Bu nedenle bu dönemin eserlerini özellikle seviyorum ve ilham verici buluyorum.