34,5680
36,2653
2.992,69
T24 Kültür Sanat
Türkiye’nin sanatla dolup taşan şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, sergi, atölye gibi etkinlikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta yeni adı ve yedinci sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı sergiler ve ödüllü tiyatro oyunları yer alıyor. Bu haftanın sayısında; İstanbul’daki birbirinden farklı sergiler, Ankara’daki film festivali ve İzmir’in uluslararası kısa film festivali yer alıyor.
Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası bu hafta 9-15 Kasım tarihlerindeki etkinliklerine yer veriliyor.
İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat etkinlikleri:
İstanbul’da bu hafta:
-Islak Zemin / Arter
Arter’in yeni sezon programında yer alan Yasemin Özcan’ın Islak Zeminbaşlıklı kişisel sergisi, insanın toprakla, hatırlamanın dille, otobiyografinin kurguyla ilişkisi üzerinden nesiller arası aktarım, göç ve kimlik inşası konularına odaklanıyor. Sergi, sanatçının Arter’deki galeri mekânı için ürettiği yeni eserlerini daha erken tarihli yapıtlarıyla bir araya getiriyor.
Toprak, sergiye bir yapı malzemesi ve kültürel aktarımın bir metaforu olarak sirayet ediyor. Sergide yer alan yapıtlar, toprağın kullanım ve dolaşım metotları açısından çeşitliliğinin altını çizerken, malzemenin yolculuğu ve dönüşümüyle, insanın kurguladığı dil, kimlik ve ilişkilerin evrimi arasındaki paralelliği açığa vuruyor. Çalışmalarında gündelik imgeleri ve nesneleri mercek altına alan ve ufak müdahalelerle başkalaştıran Özcan, ailesinden devraldığı Alevi geleneğine referanslarla kıymet bilmenin, yas tutmanın, iz bırakmanın ve doğadaki döngüsel süreçleri kabulün farklı yöntemlerini görünür kılıyor.
Sergiye ve Yasemin Özcan’ın bu bağlamda ürettiği geniş ölçekli yerleştirmeye adını veren “ıslak zemin”, sanatçının taşınacak yeni bir ev ararken emlakçılardan sıklıkla duyduğu bir tabir. Mutfak ve banyo benzeri suyla temas eden alanlar için kullanıldığı gibi kaygan ve tekinsiz alanları da imliyor. Miras, aktarım, hafıza, kentleşme ve modernleşme gibi kavramlara kurgusal anlatılar üzerinden düşünsel ve mizahi bir yaklaşım sunan Islak Zemin sergisi, kırılganlığın kabulüyle umudu yeşertmenin imkânlarını araştırıyor.
Pazartesi hariç her gün açık olan Arter, Salı-Pazar günleri 11:00-19:00, Perşembe günleri ise 11:00-20:00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.
-Onírico / Emin Turan
Adını Portekizcede düşsel anlamına gelen, düşlerin sembolik ve zamanın ötesinde akan doğasını tanımlamak için kullanılan onírico kavramından alan sergi, zihnin yarattığı sahneler üzerine kavramsal tartışmalar sunuyor.
Sanatçının son yıllarda sıklıkla yaptığı Portekiz yolculuklarında yaşadığı düş ile uyanıklık arasındaki geçişlerin, gündüz düşlerinin bir yansıması olan yapıtlarda son derece tanıdık nesneler ve semboller bir anda yabancılaşarak izleyiciyi hayal, düş ve dışsal gerçekliği yeniden düşünmeye davet ediyor.
-Real Estate / Erdal İnci
Sanatçının kent imgesi, taşınmazlar ve mimari cephelere dair algıya özgün bir bakış açısı önerdiği son dönem eserlerine yer veren sergi, İstanbul’un Galata, Cihangir ve Moda semtlerini kuşbakışı tasvir eden harita benzeri dört büyük ölçekli baskıyı içeriyor. Manipüle edilmiş detaylarıyla bu şehir manzaraları, kaotik kent dokusuna sürreal bir yorum getiriyor. Sergide yer alan “Facade” serisi ise İstanbul, New York ve Paris’te çekilmiş 40 farklı bina fotoğrafından oluşuyor. İnci, bu yapıların kapı veya pencere gibi açıklıklarını vurgulayarak binaların bir nevi saklı karakterini açığa çıkarıyor ve mimari cephelerin yüzeyde kalan yapay doğasına dair ipuçları veriyor.
-Seyfi Bey
30 yıl önce Huysuz Virjin‘in metin yazarı olarak kariyerine başlayan Armağan Çağlayan‘ın ustası Seyfi Dursunoğlu’na hayat verdiği “Seyfi Bey” adlı oyun, Celal Kadri Kınoğlu‘nun rejisiyle sahnede.
“Seyfi Bey”, yarattığı Huysuz Virjin karakteriyle Türkiye eğlence dünyasında devrim yaratan bir ikonun incelikli portresini tespit etmeye çalışırken, izleyiciyi ortak bir geçmişin hatıralarına ve geleceğin hayallerine davet ediyor.
Armağan Çağlayan’ın “Popüler kültür hayatımda beni en çok heyecanlandıran proje” diye tanımladığı “Seyfi Bey”, 24 Ekim’de İstanbul Trump Sahne’de ilk kez seyirci karşısına çıktı sonra, 15 Kasım’da yeniden Trump Sahne’de seyircisinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.
-Loop
Lineer yanılsama. Oysa belirsizlik dünyadaki tek sabit. Her şey iç içe. Geçmiş, şimdi ve gelecek inatla süren bir yanılsama…”
Diyor Umut. Döne döne tutunmaya çalıştığı bir dünyada. Belki dünya onun etrafında dönüyor belki de o sadece kendi içinde. Ama yerinde durmayan bir şeyler olduğu kesin. Ve bir şeylerin kesinlikle yerinden oynaması gerektiği.
Umut Ali’yle birlikte İstanbul’dan Berlin’e taşınır; bu birçok şeyin bitişi, başlangıcı ya da en azından değişmesi demektir onun için. Ama beklediği gibi olmaz. Planladığı gibi içkiyi bırakamaz, Ali’yle kurdukları dünya gitgide dağılır. Çocukluğundan beri “düzeltilmesi gereken biri” gibi hissetmesine sebep olan kopukluk hissi gitgide artar. Baktığı yerde aynı şeyi görmediği, aynı şeyi duymadığı insanlarla bir arada olmanın yarattığı kopukluk..
Umut’un oyun boyunca yolculuğu; etrafındaki dünyanın akışını durduracak, dahası yönünü değiştirecek bir hale dönüşür. Umut kendi gerçekliğini hatırlamaya çalışır, bu kaosun içinde kaybolmaz; aksine bu garipliğin farkındadır ve bunu durdurmanın zamanı gelmiştir. Çocukluğundan beri eline tutuşturulan ilaçların, terapilerin, bir takım ‘an’a tutunma çabalarının nasıl bir tuzak olduğunu fark eder. Hep iyileştirilmesi, hep düzeltilmesi gereken bir zihin olarak görüldüğünün farkındadır.
Biz de Umut’la birlikte belirsizliğe bir adım atabilirsek belki de orada bir yerlerde bulacağımız şey kendimizden esirgediğimiz bir ıssızlıktır. Etrafımızda dönüp duran dünya, bir takım yetişilmesi gereken hayatlar, bizi normalize etmeye çalışan kurumlar, insanlar, bağlar.. Ve her şeyin ortasında duran biz. Loop, 14 Kasım Perşembe günü Maximum UNIQ Box’ta olacak.
-Öteki
Bir gün karşınıza size tıpa tıp benzeyen birisi çıksa ne hissedersiniz?
Size fiziksel olarak kusursuz bir biçimde benzeyen ama karakter olarak tam zıttınız; nefret ettiğiniz, tahammül edemediğiniz özellikleri olan fakat tam da bu özellikleri nedeniyle sizin hedeflerinize sizden çok daha kolay ulaşabilen; dolayısıyla içten içe de yerinde olmak isteyebileceğiniz birisi. Hem alter-egonuz, hem düşmanınız.
Emin Alper’in Dostoyevski’nin ‘Öteki’ adlı aynı eserinden sahneye uyarladığı ve yönettiği ilk tiyatro oyunu. Özgün bir kara komedi.
Cem Yiğit Üzümoğlu, Erdem Şenocak, Derya Karadaş ve Gökhan Yıkılkan’ın oyunculuk performansı; Deniz Göktürk Kobanbay’ın sahne, Ahmet Sesigürgil’in ışık, Okan Kaya’nın ses tasarımı ile birleşiyor ve izleyici için etkileyici bir tiyatro deneyimine dönüşüyor. Öteki 14 Kasım’da Mall of İstanbul Biletinial Moi Sahne’de olacak.
Ankara’da bu hafta:
-35. Ankara Film Festivali
35. Ankara Film Festivali’nin Dünya Sineması programı, Cannes’dan Berlin’e, dünya festivallerinin 2024 programlarından filmleri Ankara’da ilk kez seyirciyle buluşturacak. Bölümün “Festivallerden” seçkisinde, David Cronenberg‘in Cannes’daki ilk gösteriminde yoğun tartışmalara yol açan son filmi “Kefenler” (The Shrouds), Mohammad Rasoulof‘un Cannes’da Jüri Özel Ödülü ile FIPRESCI Ödülü’nü aldığı cesur aile draması “Kutsal İncirin Tohumu” (The Seed of the Sacred Fig) ve Christophe Honoré‘nin eğlenceli kimlik komedisi “Marcello Mio”nun da aralarında olduğu 6 film yer alıyor. Goethe Institut ile German Films’in destekleriyle hazırlanan Kino 2024 seçkisinde ise, bu yılki Berlin Film Festivali’nin gözdelerinden, “Dirsek” (Elbow), “Ölmek” (Dying) ve “Shahid” adlı filmler gösterilecek.
7-15 Kasım tarihleri arasında Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda gerçekleşecek 35. Ankara Film Festivali’nin Dünya Sineması bölümü, dünya festivallerinin 2024 programlarından ödüllü filmleri Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluşturacak.
-Gizli Gerçekler / Necmettin Özlü
Necmettin Özlü, dışavurumculuk ve soyut sanata olan ilgisiyle tanınır. Sanatında doğanın yapısına derin bir hayranlık ve bağlılık hissedilir. Özlü’nün eserlerinde, doğadaki kaotik düzen ve organik formlar sıklıkla soyutlanmış ve yeniden yorumlanmıştır. Bu yapılar, genellikle doğanın enerjik yapısını yansıtan dinamik renk paletleri ve güçlü fırça darbeleriyle ifade edilir.
Ekspresyonizm ile soyut sanat arasındaki bu bağ, Özlü’nün eserlerine duygusal yoğunluk kazandırırken, aynı zamanda doğanın karmaşıklığını ve güzelliğini derinlemesine anlamaya çalışan bir sanat dilini ortaya koyar. Sanatçının çalışmalarında sıkça kullanılan organik formlar, doğanın sürekli değişen ve yenilenen yapısına dair derin bir içsel araştırma olarak görülebilir.
Özlü’nün eserleri, dışavurumcu bir yaklaşımla, izleyiciye doğayla kişisel ve duygusal bir bağ kurma fırsatı sunar. Bu bağlamda, onun sanatı hem doğaya bir övgü niteliği taşır hem de insanın doğayla olan etkileşimlerini soyut bir düzlemde tartışır.
Necmettin Özlü’nün sanatı, yalnızca doğayı tasvir etmekle kalmaz, aynı zamanda gizli hakikatleri arayan felsefi bir yolculuğu da simgeler. Bu yaklaşımı, onun eserlerinde sezgisel ve metafiziksel derinlikler arayan bir bakış açısını öne çıkarır. Özlü, görünmeyenin peşine düşerek eserlerinde yeni bir dünya kurar; bu dünya, bilinçaltının, içsel gerçeklerin ve kozmik düzenin yansıması gibidir.
Sanatçı, doğayı ve evreni yalnızca fiziksel olarak değil, aynı zamanda ruhsal ve düşünsel düzeyde de ele alır. Bu nedenle, onun sanatı, dışavurumcu ve soyut formlar aracılığıyla evrensel gerçeklerin peşine düşer. Eserlerinde varoluşun derin anlamlarını, evrensel uyumun izlerini ve insan ruhunun içsel yolculuklarını soyut bir dilde dile getirir.
Özlü’nün kurduğu bu yeni dünya, izleyiciye hem tanıdık hem de yabancı gelir; çünkü sanatçı, gerçekliğin görünmeyen boyutlarını keşfederken, alışılmadık bir görsel dil ve renk paleti kullanır. Bu, sanatseverlere derin düşünme ve kişisel keşif fırsatları sunan çok katmanlı bir sanat deneyimi yaratır. Özlü’nün sanatı, gerçekliğin ötesine geçme arzusunu yansıtarak, görünmeyenin içinde saklı gerçeklere bir pencere açar.
-Eski Düşler Yeni Mitler / Baran Kamiloğlu
Kamiloğlu, kendi kuşağının en üretken ressamlarından biri. Her evresinde yeni imgeler üzerinden tanımlıyor izleklerini. Sanatsal varoluşunu, biçeminin sürekliliğini yitirmeden oluşturduğu yapıtlarla gerçekleştirmiş.
İnsan ve yaşam arasındaki ilişkinin özünü yansıtan emek kavramının en yüce değer olması gerektiğine olan inancı ve özlemi üzerinden, kendini adadığı en önemli izleklerden biri emekçiler. Her dönem resimlerinde var emek insanları.
Çocukluğundan bugüne uzanan ömrünün çoğunu o insanların mekânlarında yaşamış. Yaratım sürecinin farklı evrelerinde, gerçekliği sorgularken; hep insanın insanla ilişkisini odak almış. Kimi resimlerinde yaşamın ironik, abartılı, grotesk, gerçeküstü yanlarını; kimi resimlerinde de sahici, yoğun duygularla yaşanmış görüngüleri yepyeni bir gerçeklikle yansıtmış.
Renk patlamalarıyla dolu, rengarenk bir aura var Kamiloğlu’nun “Eski Düşler Yeni Mitler” sergisinde. Yaşamını, düşlerini şekillendiren mekânları, insanları, ilişkileri, olayları, olguları plastik bir dille serimliyor…İmgelerini çözdükçe keşfedilebileceğimiz görsel hikayeler tutanağı resimleri.
-Tiyatrocu
Sevdiğiniz işi mi yapıyorsunuz? Peki sevdiğiniz işi sevdiğiniz biçimde yapabiliyor musunuz? İşinizi yaparken “Keşke bu işi şöyle yapabilsem” dediğiniz olmuyor mu? Sevdiği işi sevdiği biçimde yapmaya çalışan bir insanın yaşadıklarını konu alıyor bu oyun. Her güzel şeyin ağır bedelleri vardır. “Tiyatrocu”, yoldan çıkmış, kendi yolunu seçmişlerin adına bir yaşantının paylaşımı. Yılmamış, direnmiş fakat şimdi vazgeçmenin eşiğinde vazgeçemedikleri ile kıvranıyor.
Ya tam da bu noktada sevdiği işe dair sevemeyeceği ama cazip bir teklif gelirse?Hayalindeki idealler ile yaşadığı gerçeklerin çatışmasında kalan bir insan. Bir oyuncu, bir şizofren, bir manik-depresif…Yaşadığı çatışmayı oyun karakterleriyle sorguluyor. Hepsinin ortasında ne yapacağına karar veremeyen bir tiyatrocu. Pantomimle, illüzyonla, şiirleriyle, bağlamasıyla “Hayaller mi hayatlar mı?” diye soruyor. Bakalım para, sahne makyajını silebilecek mi?
-Bir Delinin Hatıra Defteri
Gogolun paltosuna sıkışan şizofrenin, maske kompleksiyle mücadelesi bize karakterin zihninin ıssız bölgelerini görebilmemize imkan veriyor. Bilinçaltının mücadelesinde personasına bağımlı bir karakter ve onun ID’i arasındaki çekişmeleri gözlemleyeceğimiz bu oyunda trajik karakterimizin hikayesini sizlerle buluşturuyoruz. İki kişilik bu oyunun karakterleri bize bilincimizin perdesini aralatıyor.
-İki Kişilik Hırgür
İki ateş arasında, tarafsız bir bölgede bulunan adam ve kadın, dışarıdaki savaşa kayıtsız kalırken kendi savaşlarına ara vermeksizin devam ederler. Kabuklarına çekilmiş bu insanların savaşı şiddetlenirken dışarıdaki savaş da kapılarını çalmaya başlar. Oyunda, savaşın barışa yeğlendiği bu dünyada, son bulmayacak bir insanlık trajedisine eşlik eden iki insanın komedisi anlatılır.
İzmir’de bu hafta:
-İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali
Bu yıl 11-17 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirecek olan İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali başvuruları sona erdi. 110 farklı ülkeden toplam 4225 filmin Altın kedi ödülleri için festivale başvuruda bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Sinema Genel Müdürlüğü, İzmir Ticaret Odası, Konak Belediyesi, Karşıyaka Belediyesi, Fransız Kültür Merkezi ve Alman Kültür Merkezi’nin katkıları ile gerçekleştirilen İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali bu yıl 25. kez İzmirli sinemaseverler ile buluşacak.
Geçtiğimiz yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Sinema Genel Müdürlüğü, Çiğli Belediyesi, Karşıyaka Belediyesi, Konak Belediyesi, İZQ, Migros, Alman Kültür Merkezi ve Fransız Kültür Merkezi’nin katkılarıyla gerçekleştirilen Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali’nde, 200’ünzerinde film ücretsiz olarak seyredilebilecek. Bu yıl da Akademi Ödülleri için 2 filmin başvuru şansı kazanacağı İzmir Kısa Film Festivali, Academy Award® Qualifying Festival olarak dünya üzerinde aynı yeterliliğe sahip 120 festival arasında yer aldı.
Festivale bu yıl olağanüstü bir ilgi var. 130 ülkeden 4222 film, ulusal ve uluslararası dallarda animasyon, belgesel, deneysel ve kurmaca kategorilerinde Altın Kedi Ödülleri için başvurdu. Filmlerin her biri festival komitesi tarafından tek tek titizlikle değerlendirildi. Uzun soluklu bir çalışmanın ardından, gösterime girecek filmler belirlendi.
Filmler festivalin ana salonları olan Fransız Kültür Merkezi, Karşıyaka Belediyesi Çatı Bostanlı, Buca Belediyesi Tarık Akan Gençlik Merkezi, Karaca Sineması ve üniversitelerde yapılacak gençlik gösterimleri ile kentin tümüne yayılacak.
Bu yıl katılımın yeteri kadar gerçekleşmemesi nedeni ile deneysel kategoride yarışmalı bölüm açılmazken, kurmaca, animasyon ve belgesel kategorilerinde toplam 32 film finalist olarak belirlendi.
-Mediterraneo
İzmir, sizi Akdeniz: Baskı Altında Bir Deniz teması kapsamında düzenlenen etkinlikler dizisinin bir parçası olan Mediterraneo sergisini ağırlamaktan mutluluk duyar. Sergi, Laurent Ballesta’nın Cap Corse’taki mercan halkalarını keşfetmek amacıyla gerçekleştirdiği “Gombessa 6” seferinde çektiği fotoğraflarla, Tony Viacara’nın Gökova’daki su altı enkazlarını belgeleyen fotoğraflarını bir araya getiriyor. Sergi, 21 Aralık 2024 tarihine kadar l’IF İzmir sergi salonunda izleyiciyle buluşacak.
-Kral Ölüyor
Yeryüzünde her yerde yaşamış ve tüm zamanların kendini ölümsüz sanan krallarına kötü bir haberimiz var: Kral oyunun sonunda ölecek! Kendi varlığını, onun varlığıyla tanımlamış herkesi de yanında götürerek…
Varoluşun sonsuz trajikomedisinde, kendini her şeye kadir zannedenlerden yalnızca birinin yok oluşu: “On bin sayfalık bir kitapta bir sayfa olacak. Bir milyon kitaptan oluşan bir kütüphanedeki bir kitabın içindeki bir sayfa. Bir milyon kütüphaneden biri olan bir kütüphanedeki bir milyon kitaptan birindeki on bin sayfalık bir kitabın içindeki bir sayfa olacak”. Kral Ölüyor oyunu 8-9 ve 15 Kasım tarihlerinde Sevda Şener Sahnesi’nde olacak.
-Notre Dame’ın Kamburu – Quasimodo
Yaşam bir anlığınla Tanrı ile eşdeğer olsaydı? Hayatın içinde bulduğumuz, bulduğumuzu sandığımız veya bulmayı umduğumuz Yüce Ruh, eğilip fısıldasaydı tüm akışı kulak borumuza… Her şey ne olurdu?
İnsan ve yaşamı parçalanamaz bir bütün mü? Dönsek düne, bugün yine aynı mı olurdu? Yarını değiştiren kim? Kimindir bu zamana diz çöktüren sözlerin sesi… Ünlü Notre Dame’ın Kamburu oyunu 10 Kasım Pazar günü İstinye Art Pervasız Sahne’de olacak.
-No Man’s Land
Dostoyevski “Yeraltından Notlar” adlı eserinde şöyle der: “Hepimiz daracık dünyalarımızda insanlardan kopuk yaşıyoruz, çünkü gerçek hayata öylesine yabancılaşmışız ki adını bile duymak istemeyiz. Peki neden bazen olmadık, aptalca arzular peşinde koştururuz? Sebebini biz bile bilmiyoruz. Üstelik bu olmadık isteklerimiz gerçekleştiğinde en çok zararı görecek olan da biziz. Deneyin isterseniz. İçimizden birinin bağlarını çözüp esaretini kaldırınız. Emin olun o yine esaret altına girmek isteyecektir. No Man’s Lane oyunu 13 Kasım tarihinde Tiyatro Kök35 Meydan Sahne’De olacak.
– 4 Mevsim
“4 Mevsim”, herkesin içinde olan Eril ve Dişil yanları keşfetmek ve bütünlük kurmak üzerine bir öykü.
Şamanik ve mitolojik bu oyunda anlatının gücü, dört mevsimle birlikte; harekete, sese ve giderek nesneye dönüşür. Bu dönüşüm yolculuğu acı ve neşe içinde dişil ve eril tarafların birleşimiyle bir sırrı ortaya çıkarır. O sır… Bir döngüyü tamamlar. Oyun kendi seyircisini aramakta… Kendinden kendine uzanmak isteyenleri arıyor. Ararken bulmak, bulurken aramak isteyen herkes bu oyunun seyircisidir. Oyunun olduğu yerde buluşalım. 4 Mevsim oyunu 13 Kasım Çarşamba günü İzmir Nazım Hikmet Kültür Merkezi Konak Sahnesi’de izleyicisiyle buluşacak.