34,5352
35,9984
3.009,47
Toplumsal görgünün ortadan kalkması hukukun yükünü arttır. Olması gerekenler ile olmakta olanlar arasındaki mesafe açıldıkça insanlar sağduyusunu yitirir. Kör bir savunma ve kör bir saldırı ortamında toplumsal denge yara alır.
Ülkemiz dört bir tarafından kuşatılmış durumda. Kuzeyimizde savaş, güneyimizde savaş… Bu fiziki kuşatılmışlığa “Bu kadarı da olmaz!” dedirten cinayet haberleri, hastane çeteleri, dolandırıcılık haberleri eşlik ediyor. Terör saldırıları kaldığı yerden devam etmek için start almış durumda. TUSAŞ saldırısında şehit olanlar içimizi yaktı. Evlilik yıldönümünde eşinin gönderdiği çiçeği almak için giden başmühendis Zahide Güçlü’nün hayattan koparılışı, hikâyesi ile birlikte içimize oturdu.
Her şey o kadar şedit bir şekilde ilerliyor ki gündelik hayatta ortaya çıkan aksaklıkları fark etmiyor; yeni hayat için gerekli olan yeni âdâbımuaşereti, daha doğrusu kadim âdâbımuaşereti güncelin diline tercüme etme bahsini önemsemiyoruz. Her konu bir çatışma ve aklar-karalar ayrımında ele alınıyor. Toplumsal bağışıklık çok önemlidir. Lakin medya eliyle ve medya diliyle herkes savcı herkes hâkim.
Son bir haftadır sosyal medya ahalisi, depremzede başörtülü bir kıza verilen bursa, bursu alan öğrencinin “gezip tozduğunu” gören burs verici kişi ile arasındaki tartışmaya odaklanmış durumda.
Herkes tarafını seçti, tarafına göre olayın fahri/gönüllü avukatlığını yapıyor.
Burs alan başörtülü, verenler de seküler kesimden olduğu için tarafların istediği gerilim hattı, “menekşe mendilim düşe, bizden size kim düşe” sloganıyla devam ediyor.
Sonda söyleyeceğimi ilk baştan söyleyeyim. Eylemler, kişilerin kimliğine göre değerlendirildiği müddetçe ne âdâbımuaşeretin dili güncellenir ne de bir toplumu ayakta tutan örf ve adetler değer olarak varlığını korumaya devam eder.
Öncelikle “Başörtülü bacımın hakkını yedirmem” temalı yerli yersiz teyakkuz halini lütfen terk edelim, doğrunun ve yanlışın mahiyetini netleştirmeye çalışalım.
Burs alan öğrencinin benim açımdan da oldukça nezaketsiz bir paylaşımı var: Fotoğrafta başörtülü bir genç kız ve bir köpek var. Fotoğrafın üstünde şöyle yazıyor: “Seküler kesime boykotun önemini anlatmaya çalışıyorum.”
Gençlik heyecanına verip geçmeli miyiz bu nezaketsiz paylaşımı? Hayır. Nezaketsiz, çünkü doğrudan bir kesim hedef alınarak “köpek” muamelesi yapılıyor. Seküler olup boykota riayet edenler olduğu gibi cami cemaatinden olup da ne yapayım kolasız duramıyorum diyenlere de şahitliğim var. Merhamet ehli olmanın, siyasi yelpazenin neresinde durduğunuzla doğrudan bir alakası yok. Unutmayalım ki, necip ülkemizde Filistin meselesi sağcıların hiç gündeminde değilken solcuların ana meselelerinden biriydi.
“Onlar, bunlar, şunlar” dilini, yıllarca başörtüsü mağduriyeti yaşamış olan dindar kesim terk etmeli, öncelikle. Karşılaşılan her türlü nezaketsiz tavrı sosyal medyada “içerik” olarak paylaşma gafletinden kurtulmalı. Aklıselime uymalı; çirkin bir durumla karşılaşıldığında başörtüsü mağduriyetini güncellemek yerine, sağduyulu, mesafeli ve hukukun sınırları içinde bir ifade benimsenmeli.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için burs alma-verme-iptal etme meselesini kısaca özetleyeyim, duymamış olanlar için. Duymamış olanlar, X hesabı olmayanlardır muhtemelen. Bir doktor hanım, depremzede bir genç kıza eğitim bursu veriyor. Fakat genç kızın story paylaşımlarından bol bol gezdiğini görüyor ve eğitim ile pek ilgisinin olmadığına kanaat getirerek verdiği bursu geri istiyor.
Geri isteyebilir mi?
Burs veren Doktor Hanım: Daha çok influencer gibi duruyorsun, biz sana gerçekten ihtiyacın olduğu için burs vermek istedik ama benim sayfamda gördüğüm gayet güzel gezen ve eğlenen bir kız.
Kız: Selamlar hocam ben de kaç gündür size yazacaktım.
Doktor: Açıkçası beni çok şaşırttın. Ben bu şartlarda bursuna devam edemem. Biz senin gezilerin için sponsor olmadık.
Bursiyer genç kız kendi yazdıklarının tamamını görüntülemediği için ifadeleri kopuk.
Üstteki yazışmalar silindiği için altta sadece “çok kırıldım şahsen” ifadesini görüyoruz.
Doktor: Lütfen sana gönderilen paraları iade et, ben hakkımı helal etmem bu durumda. Bursuna devam edemeyeceğim, storylerin ve hikâyelerin durumu anlatıyor. Biz ciddi ihtiyacı olana yardım ediyoruz, gezen tozanlara değil.
Kız: Çok şaşkınım. Ben daha önce de burs aldım bir öğrencinin iyiliğini mutlu olduğunu görmek…
Mesajın devamını görmüyoruz.
Ama bursiyer genç kız bu yazışmaların ekran görüntüsünü alıp şu satırlar ile takipçilerine servis ediyor:
“Saklayacak bir durum yok, okulla beraber bi süre çalıştım viyana’ya gittim,fırsat buldum umreye gittim, sen de kitabına harca çantanı yenile, ihtiyacı olan arkadaşlarım da gezsin, olay kendimizi geliştirmek değil mi? bu üstenci haset bakış açısına hiçbir zaman saygı duymayacağım.” (Genç kızın cümle ve ibarelerini aynen muhafaza ettim.)
Görüldüğü üzere, kendisine burs veren bir kişiyi üstenci ve haset bakış açısına sahip olmakla suçluyor. Bunun affedilir bir tarafı yok.
Öncelikle “seküler doktor/başörtülü bursiyer” kimliklerini dışarda bırakarak konuşalım.
Bursiyer genç kızın dili nezaket sınırlarının fersah fersah uzağında. Yaptığı paylaşım ile mağduriyet efekti oluşturmaya çalışırken kendisine burs veren kişinin hakkını ihlal ettiğinin hiç farkında değil. Ya da farkında ama bunu hiç umursamıyor.
Bursiyer genç kız, muhtemelen kendisine verilen bursların iade edilmesinin istenmesi üzerine panik yaşıyor ve sosyal medya üzerinden arkasına alacağı destek ile doktor hanımın bu talebinden vazgeçeceğini düşünüyor.
Sosyal medya ahalisi dünya görüşü fark etmeksizin olayın nereden başladığını, nasıl geliştiğini, doğruluk derecesini araştırmadan hüküm cümleleri kuruyor –ki zaten istese de araştıramaz, zira bir nehrin içindedir, önüne gelenlerin mahiyetini ayırt edebilecek dikkat ve izana sahip olmasına bulunduğu mecranın kimyası, yapısı ve hızı pek imkân vermez.
Şimdi gerçekleri şöyle bir tasnif ve tasvir edelim:
Eğitim söz konusu olduğunda her kesim kendi ideallerini gerçekleştirecek bireylere yatırım yapmak ister. Bu yatırımı denetlemek için de birtakım kriterler ortaya koyar. Mesela bazı vakıflar ve dernekler bursiyerlerinin belli sayıda semineri takip etmelerini şart koşuyor. Bu şart koşuşun neticesi, her sivil toplum örgütünün kendi meşrebince oluyor. Bazıları en az dört seminere gelmediğinde bursunun kesileceği şartını koyarken bazıları da bütün seminerlere eksiksiz katılan bursiyerler için yurt dışı, yurt içi geziler düzenliyor.
Hukukta “yüklemeli bağış” kavramı etrafında ele alınan konularla ilgili olarak, halen doktora çalışmasını sürdüren bir öğrenci, konuyu tartıştığımız meclise şu soruyu sordu:
“İslâmî kesime ait bir vakıf, öğrencilerine burs veriyor. Kız öğrencilerin tamamı başörtülü. Birkaç öğrenci başını açmış, ancak burs günü bursları kesilmesin diye başlarını örterek gidiyorlar. Bu kızların esasında başlarının açık olduğu tespit edilince vakıf, bursların iadesi talebinde bulunabilir mi?”
Konunun daha iyi anlaşılması için tamamen ters yönde bir örnek de verelim o vakit. Diyelim ki seküler kesimden bir vakıf, bursiyerlerinden biri başını örtünce bursunu kesti ve verdiği bursları geri istedi…
Bursun kesilmesi daha anlaşılabilir bir konu. Pek çok kurum bursun devam etmesi için not ortalamasını şart koşuyor, mesela. Sorun, verilen bursun iadesi istendiğinde ortaya çıkıyor.
O zaman tartışacağımız konu şu: Burs hediye midir, bağış mıdır? Burs hediye ise geri alınabilir mi?
Belli bir akit ile verilmemişse hediye geri alınamaz.
Akit deyince ilk aklımıza evlenme öncesi gerçekleştirilen nişan ve nişan hediyeleri geliyor. Nişan bozulunca taraflar alınıp verilen hediyeleri karşılıklı olarak iade ederler. Nitekim bu konu hukuk sistemimizde teferruatıyla ele alınmıştır.
Bağış olarak yapılan hediyeler söz konusu olduğunda ise, eğer bağış, “yüklemeli bağış” değilse hediye verilen tarafından geri alınamaz. Yüklemeli bağış ne demektir? Yüklemeli bağışta, bağışın hangi şartlarda devam edeceği önceden belirtilir ve kişi bu şartlara devam etmediğinde bağış kesilir.
Yazının başına dönecek olursak… Burs veren doktor hanım verdiği bursu kesebilir ancak burs verirken asla gezip tozmayacak şeklinde bir yükleme yapılmadığı için -ki böyle bir yükleme sahih olmaz- daha önce verdiği bursların geri ödenmesini talep edemez.
Bursiyer genç kıza gelince… Depremzede olduğu için kurmuş olduğu cümlelerin ve kendini ifade etme şeklinin savunulacak ve görmezden gelinecek bir tarafı yok.