34,5977
36,2497
2.932,08
Altının ons fiyatı 2 bin 722 dolara ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü. Bank of America, bu yükselişin devam edeceğini öngörüyor. Stratejistler, geleneksel “güvenli liman” varlıklarının karşı karşıya kaldığı artan riskler nedeniyle altının daha cazip bir yatırım aracı haline geldiğini belirtti.
Cnbc-e’nin haberine göre, yatırımcıların, merkez bankaları da dahil olmak üzere, yükselen devlet borçlanmalarının yarattığı enflasyon ve borç erozyonuna karşı bir koruma arayışı içinde olduklarını ifade ettiler. Bank of America analistleri, “Altın, son kalan ‘güvenli liman’ varlığı olarak öne çıkıyor” değerlendirmesini yaptı.
Ayrıca, ABD borcunun artmaya devam etmesi durumunda, Hazine arzının risk altında olduğu ve daha yüksek faiz ödemelerinin GSYH’ye oranının artacağı tahmin ediliyor.
IMF TAHMİNLERİ VE PİYASA DİNAMİKLERİ HAKKINDA:
Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre, yeni harcamaların 2030 yılına kadar küresel GSYH’nin yüzde 7-8’ine ulaşabileceği öngörülüyor. Analistler, piyasaların tüm borçları absorbe etmekte zorlanması ve volatilitenin artması durumunda, altının tercih edilen varlık haline gelebileceğini belirtiyor. Merkez bankalarının döviz rezervlerini çeşitlendirme çabalarının artacağı da ifade ediliyor.
ABD BORCU VE EKONOMİK ETKİLERİ
ABD başkanlık seçiminde adayların mali disiplin konusuna öncelik vermemesi nedeniyle, ulusal borcun önümüzdeki üç yıl içinde ekonomi içindeki payının rekor seviyelere ulaşması bekleniyor. Analistler, bunun faiz ödemelerini GSYH’nin daha büyük bir kısmı haline getirebileceğini ve piyasalardaki yeni borç absorbe edilememesi endişeleriyle birlikte altının daha cazip bir varlık olabileceğini vurguladı.
3 BİN DOLAR BEKLENTİSİ
Stratejistler, altının ons fiyatının 3 bin dolara ulaşacağı beklentisini koruyor. Bu seviyenin, dünya genelinde artan harcama ve borçlanma endişeleriyle örtüştüğü belirtiliyor. Ayrıca, merkez bankalarının toplam rezervleri içinde altının payı artış gösterdi.
Bank of America analistleri, altının merkez bankası rezervlerinin yüzde 10’unu oluşturduğunu ve bu oranın on yıl önce yüzde 3 seviyelerinde olduğunu kaydetti.