34,3709
36,4955
2.872,72
ABD’de 5 Kasım seçimleri Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump’ın ikinci kez .
Yarışın en çekişmeli geçeceği beklenen yedi eyalet arasında, en büyük ağırlık Pennsylvania’nındı.
On dokuz seçici delege oyu olan eyalet, Michigan ve Wisconsin ile birlikte genel olarak Demokratlara oy verdiği için, bu üçlüye “Mavi Duvar” deniyor.
2024 seçimlerinde Trump’ın Mavi Duvar’ı aştığını, hatta kırmızıya boyadığını söylemek mümkün.
Mavi Demokratların, kırmızı da, malum, Cumhuriyetçilerin rengi.
Pennsylvania’da üniversite eğitimli olmayan beyaz işçi sınıfı yoğunluklu yaşıyor.
Son seçim sürecinde hem Trump, hem de rakibi Kamala Harris defalarca bu eyaleti ziyaret etti.
İki aday da bu eyaletteki reklam bütçelerine milyonlarca dolar harcadı.
Pennsylvania’lıların durmak bilmeyen siyasi reklam kuşaklarından usandığı dahi konuşuldu.
Ancak her iki kampanya için önemi büyük olsa da Pennsylvania’nın Trump için ayrı bir anlamı vardı.
Temmuz ayında, Pennsylvania’danın Butler kentindeki mitingi sırasında suikast girişimine uğramış ve yüzüne sızan kanla yumruğunu havaya kaldırarak mücadele mesajı vermişti.
Seçim zaferi sonrası yaptığı konuşmada “Tanrı’nın bir sebepten ötürü hayatını bağışladığını” ve bu sebebin de “Amerika’yı eski ihtişamına kavuşturmak” olduğunu söyledi.
Pennsylvania’da ölümle burun buruna gelmenin kendisi ve adaylığı için nasıl bir dönüm noktası olduğunu bu ifadelerle gösterdi.
Seçmen ekonomiye öncelik verdi
Bundan önceki altı seçimde Pennsylvania, tercihini Demokratlardan yana kullandı.
Trump, 2016 seçimlerinde rakibi Hillary Clinton’ı mağlup etmiş, Pennsylvania’yı da kazanmıştı.
2020’deyse Demokratların adayı Joe Biden’ın Pennsylvania’nın Scranton şehrinden olması lehine çalıştı. Trump’a karşı 50.01% oyla eyalet yeniden Demokratlara geçti.
2024’te ise tablo tekrar kırmızı.
Buradaki büyük soru, işçi sınıfının endişelerini nasıl olup da Demokrat Parti’nin değil, adı sermaye ile iç içe geçmiş Trump’ın anlayıp sahip çıktığı.
Pew Research’e göre, 2024’te ülke genelinde kayıtlı seçmenlerin %81’i, ekonominin kendileri için “çok önemli” olduğunu söylüyordu.
Ülkenin geri kalanında olduğu gibi Pennsylvania’da da seçmenler aday tercihlerini ekonomi, enflasyon, demokrasinin durumu, suç oranları ve sınır güvenliğinin etkilediğini ifade ediyordu.
Pandemiden etkilenen ve ekonomik şartların zorladığı beyaz işçi sınıfı kampanya boyunca Trump’ın odağında oldu.
Demokrat Parti geleneksel olarak bu gruba karşı kucaklayıcı olsa da Harris’in adaylığına has bir algıdan da bahsedildi bu süreçte.
Buna göre Trump’ın daha iyi bağ kurduğu üniversite eğitimi olmayan beyazlar arasında Harris’in siyah ve Hispanikleri önceleyeceğinin düşünülmesi ona dezavantaj getirmiş olabilir.
‘Şimdi daha mı iyi durumdasınız?’
Seçim sürecinde çeşitli anketler Pennsylvania’da farklı etnik kimliklerin, sınıfsal algıların ve ekonomik endişelerin iç içe geçtiğini gösterir nitelikteydi.
CBS News Poll ve YouGov’a göre, Pennsylvania’da üniversite eğitimi olmayan beyazların sadece %27’si Harris kazanırsa işçi sınıfı için ekonomik fırsatlar “iyileşecek” derken, %49’u durumun daha da kötüleşeceğini düşünüyordu.
Trump kazandığı takdirde işçi sınıfı için ekonomik fırsatlar iyiye gidecek diyenler %53, daha kötü olacağını söyleyenler de %32 olmuştu. Geri kalan yüzdelik dilim durumun aynı kalacağını söylemişti.
CNN sandık çıkış anketine göre, Pennsylvania’da bugün ailesinin finansal durumunun dört yıl öncesine göre daha iyi olduğunu söyleyenlerin oranı %21, anketi cevaplayanların yüzde 49’u, yani yarısı ise ekonomik şartlarının daha kötü olduğunu söylüyor.
Ankete göre durumun daha kötü olduğunu söyleyenlerin %83’ü Trump’a, yüzde 16’sı Harris’e yöneldi.
Neredeyse aynı olduğunu söyleyenlerin de yüzde 77’si Harris’i, yüzde 23’ü Trump’ı tercih etti.
Bu tercihler, ekonomiyi de gözetince, seçimin temel hikayesini büyük oranda anlatıyor.
Pandemiden beri seçmende enflasyon başta olmak üzere ekonomik gidişata dair hoşnutsuzluk vardı.
Harris, başkan yardımcısı görevi sebebiyle Biden yönetiminin ekonomi politikalarını açıktan eleştiremedi, kendini ayrıştırmakta ve seçmeni anladığını göstermekte zorlandı.
Yeni bir ekonomik hikaye sunmak için çok vakti de olmadı.
Bu belki de Harris’in en zayıf noktalarından biri oldu.
Mavi Duvar’ın tümünü kaybettiği için şimdi eleştirilerin hedefinde.
Bağımsız senatör Bernie Sanders’ın X’te paylaştığı mesaj bu hissin özeti: “İşçi sınıfını terk eden bir Demokrat Parti’nin, işçi sınıfının onları terk ettiğini görmesi çok da büyük bir sürpriz olmamalı. Demokrat liderlik statükoyu savunurken, Amerikan halkı öfkeli ve değişim istiyor.”
Trump’ın, Pensilvanya’daki mitinglerinde sıkça, “Dört yıl öncesine göre şimdi daha mı iyi durumdasınız?” diye sormasının bir karşılığı olduğu görülüyor.
Geleneksel olarak Demokrat Partiye oy veren siyah erkek seçmenlerden de Pennsylvania’da Trump’a oy gittiği görülüyor.
CNN sandık çıkış anketine göre, bu eyalette siyah erkeklerin yüzde 26’sı, siyah kadınların da yüzde 3’ü Trump’a oy verdi.
Trump’ın bir önceki seçim dönemine göre özellikle siyah erkekler arasında desteğini artırdığı görülüyor: 2020’de siyah erkeklerin yüzde 10’u, siyah kadınların da yüzde 4’ü ona oy vermişti.
ABD’nin eski başkanı Barack Obama, siyah erkek seçmen arasındaki bu yöneliş sebebiyle, Pennsylvania’da Harris kampanyasına destek veren bir konuşma yapmıştı.
Siyah erkeklere bir kadın adaya oy vermekle ilgili çekincelerini yenerek Harris’i desteklemeleri gerektiğini söylemişti.
Latin oyları homojen değil
Pennsylvania’da sayıları 500 bini aşan ve gitgide önem kazanan Latin Amerika kökenli seçmen de hem Cumhuriyetçiler, hem Demokratlar için kritik bir gruptu.
Latin seçmenin daha çok Demokrat Partiye yakın olduğu düşünülebilir fakat bu grup da homojen değil; talepleri ve dünya görüşleri çeşitli.
Enflasyonu düşüreceğini, gıda fiyatlarını indireceğini, fatura maliyetlerini kısacağını söyleyen Trump, Pennsylvania’da bu gruba hitap edebilmiş görünüyor.
Philadelphia Inquirer’e göre eyaletin en büyük şehri Philadelphia’da Latino kökenlilerin ağırlıklı yaşadıkları bölgelerde, Trump’a destek arttı.
Cumhuriyetçi adayın 2016’da bu bölgelerde yaklaşık %6 oy oranı varken, destek oranı şimdi %21.8’e ulaştı.
Bu eyaletteki Latin oyların, Trump’un New York mitinginde bir komedyenin sarfettiği ayrımcı ifadelerden etkilenebileceği düşünülmüştü.
Puerto Rico’nun yüzen çöp adasına benzetilmesine tepki olarak Harris’e yönelebilecekleri tahmin edilse de Trump kendini korumuş görünüyor.
Pennsylvania’da yaşayan Latin grupların Trump’a ekonomik beklentilerin yanısıra muhafazakar aile değerleri ve göç sorunu sebebiyle de yöneldikleri biliniyor.
Solun güçlü olduğu Latin Amerika ülkelerinden ABD’ye göç edenler arasında ideolojik olarak Demokrat Partiye mesafeliler de var.
Yanlış başkan yardımcısı mı?
Harris’in Pennsylvania yenilgisinin sebepleri arasında başkan yardımcısı seçiminin etkileri de tartışılıyor.
Biden’ın yarıştan çekilmesi ile bayrağı devralan Harris’in hem kampanyasını planlamak, hem de etkili bir yol arkadaşı belirlemek için vakti dardı.
Kritik eyaletler arasında en büyük seçici delege oyu olan Pennsylvania’nın popüler Valisi Josh Shapiro’nun ismi geçse de Harris onu seçmedi.
Shapiro’nun İsrail ile ilişkileri ve ülkenin Washington’daki büyükelçiliğinde çalışmış olması, Gazze’nin büyük bir kampanya gündemine dönüştüğü bir zamanda tercih edilmeme sebebi olarak konuşuldu.
Harris’in başkan yardımcısı adayı, ordudaki geçmişi, eğitimci kimliği, aile değerlerini öne çıkaran imajı ve daha muhafazakar kırsal yerlerde destek toplayabilecek bir profili olması sebebiyle Minnesota valisi Tim Walz oldu.
Demokratlar en önemli kritik eyaleti kaybettikleri için bu tercihin isabetli olup olmadığını tartışılıyor.
Elon Musk etkisi
Trump’ın Pennsylvania zaferinden bahsederken, kendisine en büyük desteği verenler arasında gelen teknoloji devi Elon Musk’ı da anmak gerekiyor.
Suikast girişiminden sonra Ekim ayında tekrar miting için Butler’a dönen Trump, bu sefer sahneye “gerçekten inanılmaz bir adam” ve “büyük bir centilmen” olarak tanıttığı Musk’ı da davet etti.
Sahneye zıplayarak çıkan Musk biraz haşarı, biraz meczup imajıyla çok konuşulsa da Trump’ın onun hakkında söyledikleri, kampanyasındaki rolünün önemini anlatır nitelikteydi.
Trump, Musk’ın X’i satın alarak “ifade özgürlüğünü kurtardığını” ve “nesiller sonra ilk büyük Amerikan araba firmasını yarattığını” söyledi ve ekledi: “Amerikan astronotları uzaya gönderebilmemizin tek sebebi onun roket şirketi.”
Ekonomik iyileşme ve istihdam fırsatları için Musk’ın önemini seçmene fark ettirmek istiyordu Trump.
Nitekim Musk’ın Vali Shapiro’yu arayarak Pennsylvania’da yatırım yapmak istediğini söylemesi de boşuna haberlere yansımayacaktı.
Elon Musk da kurduğu America PAC adlı siyasi eylem komitesi üzerinden Trump’ın kampanyasına milyonlarca dolar bağışta bulundu.
Seçmenleri mobilize etmek için para vermek gibi yöntemler denedi.
Hatta kritik eyaletlerdeki kayıtlı seçmenlerin Trump’ı desteklemesi için çekilişle günde 1 milyon dolar vereceğini açıkladı.
Ayrıca anayasada ifade özgürlüğü ve silahlanmayı savunan dilekçeyi imzalayan Pennsylvania seçmenlerine 100 dolar vaatte bulundu.
Trump’ın zafer kazanması sonrası kabinede olup olmayacağı konuşulan Musk’ın “hükümette verimlilik” için çalışma yapabileceği basına yansıdı.
Trump’a verdiği büyük maddi destek, seçmene vadettiği paralar ve özellikle kritik eyalet Pennsylvania için seferber olması, siyasi kampanyaların geleceği açısından da çok tartışılacak.