Zamanın ruhu şimdi Suriye’de herkesten ayağını denk almasını istiyor
Suriye’de 61 yıllık Baas, 54 yıllık da Esat aile diktatörlüğünü yıkan devrimin daha Halep aşamasında Halep’in Suriye’de çözümün kapısını açıyor olacağını söylemiştik. Ne yalan söyleyelim o aşamada Halep kapısının bu kadar büyük bir hızla bütün Suriye’de kimsenin tahayyül edemeyeceği bir çözüme doğru açılabileceğini tahmin edemiyorduk. Aslında olayın sonunda kim ne derse desin kimse tahmin etmiyordu. Operasyon başta bir “ saldırganlığa karşı koyma ” amacıyla yola çıktığında ufukta Halep’in kurtuluşu
Suriye’de 61 yıllık Baas, 54 yıllık da Esat aile diktatörlüğünü yıkan devrimin daha Halep aşamasında Halep’in Suriye’de çözümün kapısını açıyor olacağını söylemiştik. Ne yalan söyleyelim o aşamada Halep kapısının bu kadar büyük bir hızla bütün Suriye’de kimsenin tahayyül edemeyeceği bir çözüme doğru açılabileceğini tahmin edemiyorduk.
Aslında olayın sonunda kim ne derse desin kimse tahmin etmiyordu.
Operasyon başta bir “
saldırganlığa karşı koyma
” amacıyla yola çıktığında ufukta Halep’in kurtuluşu görülmeye başlamıştı. O aşamada bu bile yıllardır Türkiye’nin ve bütün Suriye halkının mustarip olduğu sorunların önemli bir kısmının hafifletilmesi için önemli imkanlar sunuyordu.
Ancak kısa süre içinde bütün Suriye’de özgürlük ateşi yanmaya başladı ve Baas rejimi sapır sapır dökülmeye başladı.
Olayın bu aşamasında ulaşılan sonuca bakılarak, gelinen noktanın büyük aktörlerin aralarında varmış oldukları bir anlaşmanın bir eseri olduğunu öne sürmek sanki en olağan siyasi analiz biçimi gibi sunuldu
. Oysa bu olağan siyasi analiz biçimi kendi içinde çok ciddi hastalıklar (mantık hataları veya bilgi eksiklikleri demiyorum, direk hastalıklar) barındırıyor.
Bilgi eksikliği kısmını giderelim isterseniz önce. Rusya ve İran’ın bu Esed’i terk etmiş oldukları ve bu sefer bazı ihtilafları dolayısıyla kendisine eski destekleri vermedikleri iddiası sadece sonuca bakılarak sarfedilen bir lafı güzaf.
Rusya’nın harcayacak bir bombası daha olsa bunu Ukrayna’da sarf edecek durumdaydı.
Kendisi için çok daha hayati bir savaşın ortasından hızla çökmekte olan bir
mevtayı beyhude diriltme
adına uçaklarını Suriye’ye yönlendiremezdi, bu net.
Son dakikaya kadar katil Esed’den vazgeçmedi Rusya,
nitekim bölgedeki mevcut kısıtlı imkanlarını da son dakikaya kadar Esed rejimi lehine kullanmaktan geri durmadı.
İran ise, operasyon başladığında Suriye’ye hem Irak’tan hem de İran’dan ve hatta Lübnan’dan bütün güçlerini seferber etmeye çalıştı.
Ama olaylar o kadar hızlı gelişti ki, kazanılan her mevzi yetişecek olan birliklerin devrimcilerle baş etme ihtimalini daha da zorlaştırdı.
O mesafede istediği birlikleri istediği noktalara eriştirmek o kadar da kolay değildi.
Dolayısıyla Rusya gibi İran da Esed’i ve rejimini terk etmiş değildi, onlar da Esed’in yenilgisine ortak oldular. Tıpkı şimdiye kadarki bütün cürümlerine, insanlık suçlarına ortak oldukları gibi.
ABD’ye gelince. Onun da ortaya çıkan tabloya karşı ne kadar hazırlıksız yakalanmış olduğunu sonrasında ve halen yaşadığı panikten anlamak mümkün
. JPG/PYD unsurlarını silahlandırarak ve örgütleyerek oluşturduğu kontrol bölgelerindeki bütün çalışmaları Esed rejimiyle hiçbir sorun yaşamıyordu. Esed rejimiyle birlikte bozulan konforu koruma telaşı kapsamında ilk etapta Suriye devrimcilerinin Münbiç’e girmesi karşısında bir hassasiyet izhar etti.
Ancak harekete geçmiş Suriye halkının ABD’nin bu talebini duyacak hali yoktu. Münbiç’e girilmesiyle birlikte ABD’nin kurduğu düzen de bozulmaya başladı.
Arkasından Deyr Zor’da ABD’nin desteklediği yönetime karşı tıpkı daha önce Der’a’da gerçekleşene benzer bir halk ayaklanması başladı
ve orası da işgalcilerden temizlendi.
Bugün Halep’te açılan kapı dalga dalga Suriye’nin tamamında yeni bir atmosferi hâkim kılmış durumda.
Bu atmosferin yarattığı fırtınalar Suriye’ye yabancı, Suriye’ye son 13 yılda acılar çektirmiş bütün harici unsurları kusturuyor.
Fırat’ın Batısından sonra ABD’nin Suriye toprakları üzerinde dayatmaya çalıştığı hiçbir sosyolojik karşılığı olmayan düzen bizzat o toprakların insanları tarafından reddediliyor.
Bu saatten sonra ABD’nin burada DEAŞ bahanesiyle veya şu veya bu bahaneyle bulunmasının hiçbir zemini ve gerekçesi işlemeyecek.
Şimdiye kadar bir şekilde işliyor olmasının bir sebebi Esed rejimiyle, İran’la karşılıklı uyumlu çalışmalarıydı, Suriye’nin parçalanmış haliydi.
Sednaya zindanından çıkan bütün görüntüler suratına “bütün bu insanlık suçları işlenirken sen de buradaydın” diye çarpılacakken ABD’nin DEAŞ bahanesini eskisi gibi kullanabileceği bir ortam da olmayacaktır.
Suriye’deki Kürtlere vaat edebileceği hiçbir değer de olamayacaktır. Çünkü toprak bütünlüğünü temin etmiş bileşik bir Suriye’de Kürtler de şimdiye kadar hiç sahip olmadıkları haklara ve özgürlüğe sahip olacaklardır.
Baas rejimi altında bir tür Apertheid uygulamasına maruz kalmış olan Kürtler’in haklarını daha önce Esed’e karşı Türkiye savunmuştu.
Kürtler özgürleşmiş bir Suriye içinde hak ettiklerinden daha az veya daha fazla hak almayacaklardır.
Arada ABD’nin DEAŞ bahanesiyle Kürtler için biçtiği rol Kürtleri özgürleştirecek bir rol olmayacağı gibi onları bölge halkları nezdinde ölümcül bir maceraya sürüklemektedir.
Nitekim halkının tamamına yakını Arap olan Münbiç, Dayr al-Zor veya Rakka’da JPG’ye yöneticilik rolü verilmesi Kürtlere bir iyilik değil büyük bir kötülük ve zarardır.
Suriye’de Esed’in düşmesiyle ayağının altından kayan halıyı toparlama endişesiyle
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’
ın Ankara’ya geldiği saatlerde Rakka’da da halk kendi kurdukları düzene karşı ayaklanmaya ve orada zoraki bir varlıkları olan JPG unsurlarını kovmaya başlamıştı bile.
Bunların hepsi Devrim’in bir güneş parlaklığı içinde ortaya çıkardığı iklimin doğal sonuçları.
Zamanın ruhu şimdi herkesten ayağını başka türlü denk almasını istiyor.
Böylece Halep sadece bütün Suriye’nin kapısını açmış olmadı, oradan Suriye de bütün dengeleri değiştirmeye doğru yol aldı.
Bugün bu dengeler içinde Türkiye tarihinde olmadığı kadar denklemin içinde anahtar, güçlü ve belirleyici.
Bu manzarayı içlerine sindiremeyenler şom ağızlarını açıp sözüm ona gerçekçi analizler kasadursunlar.
Geleceğe dair en kötümser ihtimalleri sanki gerçekmiş gibi öne sürerek devrimi yapanları yaptıklarına, devrime sevinenleri sevindiklerine pişman etmeye çalışıyorlar.
Oysa geleceğe dair ihtimaller sınırsızdır ve geleceğe dair ihtimaller, bugün devrimci güçlerin eskisine nazaran fersah fersah daha ilerde olduğu gerçeğinden uzak olamazlar.
Bu devrim düşmansız, muhalifsiz, fitnesiz, zorluksuz ve sorunsuz olmayacaktır elbette. Ama bu zorluklara, sıkıntılara veya muhtemel tehlikelere bakarak devrim yoluna çıkıldığına nedamet mi getirmeli? Bu mu isteniyor?
İsrail’in bu devrimi boğmaya çalışacağı daha ilk dakikadan yaptığı alçakça, kalleşçe saldırılarından anlaşılıyor.
Hiç değilse bu şer saldırılarının devrimin sıhhatine gölge düşürmeye çalışanların, devrimin İsrail’in işine yarayacağı ve sözüm ona “direniş cephesini” zayıflatacağı hurafesini yıkmış olmak gibi bir hayrı olmuştur.
İsrail’in zaten Gazze dolayısıyla dünyanın bütün öfkesini üzerine çekmişken Suriye’ye de bu saldırganlığı göze almış olması bu devrimin onu ne kadar endişelendirdiğini yeterince gösteriyor. Suriye’yi işgal edeceğini bekleyenlerse, Gazze ve Lübnan’da saplandığı bataktan sonra buna nasıl güç ve takat geçireceğini bir izah etseler de biz de görsek.