Zafer değilse ne?
Hatırlıyor musunuz, 7 Ekim günü “İsrail şimdi Gazze’yi dümdüz edecek. Cehennemi yaşatacak ve yok edecek” diyenleri? Oturdukları yerden ahkam kesiyorlardı. Aksa Tufanı en az İsrail kadar onları da şoke etmişti . Dünyanın süper gücü, teknolojinin merkezi, demir kubbesi aşılamaz ve semalarında habersiz kuş uçurmayan İsrail’di mevzu bahis. O planörler süzülerek Tel Aviv’in kalbine nasıl inmişti ? ‘ Danışıklı dövüş ’ mü vardı yoksa? Üzerine; çok ağır, sarsıcı, acılarla dolu ve insanlığın görüp görebileceği
Hatırlıyor musunuz, 7 Ekim günü “İsrail şimdi Gazze’yi dümdüz edecek. Cehennemi yaşatacak ve yok edecek” diyenleri?
Oturdukları yerden
ahkam kesiyorlardı. Aksa Tufanı en az İsrail kadar onları da
şoke etmişti
. Dünyanın süper gücü, teknolojinin merkezi, demir kubbesi aşılamaz ve semalarında habersiz kuş uçurmayan İsrail’di mevzu bahis. O
planörler süzülerek Tel Aviv’in kalbine nasıl inmişti
? ‘
Danışıklı dövüş
’ mü vardı yoksa?
Üzerine; çok ağır, sarsıcı, acılarla dolu ve
insanlığın görüp görebileceği en vahşi günleri
yaşadık. O kadar üst üste geldi ki yaşananlar haliyle unutuyoruz da. Dönüp arşivleri taradım, 7 Ekim günü ve takip eden 48 saatte yayınlanan haberleri okudum. “Gazze kazandı mı kaybetti mi?” ve “İsrail yenildi mi yoksa alacağını aldı mı?” gibi sorulmaya başlanan onlarca soru
o günden bugüne cevap arıyor
ve yanıtlarını şimdi
mutabık kalınan son anlaşma maddelerinde
buluyor.
İlk yanıt şu: Bu Gazze’nin zaferidir! “Neye göre zafer” derseniz, 7 Ekim öncesine bakmamız gerekiyor. Ateşkesin henüz sağlanmamış olması, İsrail’in saldırılarını sürdürmesi ve de her zaman olduğu gibi
asla güvenilmeyeceğini
göstermesi, gelinen aşamanın Gazze’nin zaferi olduğu gerçekliğini değiştirmiyor. Kasam Tugayları’nın 7 Ekim sabahı başlattığı Aksa Tufanı, Hamas’ın dünyayı ve bilhassa da İslam ülkelerini,
İsrail treninden indiren
son hamleydi. İnmeyenler oldu elbette lakin Siyonizm’in arz-ı mevud saplantısına yol alan o tren makas değiştirdi ve hızla yavaşladı.
İsrail, Gazze’yi yok edemedi lakin 7 Ekim öncesine dönecek olursak; Gazze’yi halkıyla birlikte tamamen tasfiye edecekti. Hatırlayalım, İsrail-Suud yakınlaşması hızla kaynaşmaya dönüşmüş ve
Gazze halkının topraklarından koparılıp çöllere sürülmesi
konuşulmaya başlamıştı. İsrail hükümetinin Gazze Şeridi'ndeki 2,3 milyon kişinin, Mısır'ın büyük bölümü çöl olan Sina Yarımadası'na nakledilmesini
ö
ngören “bir savaş önerisi” hazırladığı tam da 2023’ün Ekim ayında ortaya çıkmıştı zaten. Bu planı Suud başta olmak üzere desteklemesi gereken ülkeler de belirlenmiş ve Gazze’den sürülen halka
uzun süreli vatandaşlık verilerek
bir geçiş süreci düşünülmüştü.
İsrail zaten uzun yıllardır Kudüs ve diğer Filistin şehirlerinde evleri
sistematik yayılmacılıkla
tek tek işgal ediyordu. Önlerindeki tek engel ise Gazze’ye sıkışmış halk ve onların hem fiziken hem de düşünce olarak destek oldukları Hamas’tı. Neredeyse 20 yıldır
açık hava hapishanesine döndürülen
Gazze’yi de Hamas’a ve Gazzelilere rağmen; diplomatik yollar, kamuoyu baskısı ve daha müreffeh, bombaların yağmadığı bir yaşam sunarak yumuşak işgalle ele geçireceklerdi. İşte bu aşamaya geçiş konuşuluyordu ki
Aksa Tufanı koptu.
Sonrasında İsrail Gazze’ye cehennemi yaşattı evet. Şimdiye dek sayılabilen 50 binden fazla sivili katletti ve şehri de büyük ölçüde dümdüz etti. Ancak “yok” edemedi. Gazze teslim olmadı. Önceki günden beri tüm dünyaya ilan edilen aşamalı ateşkes anlaşması da gösteriyor ki İsrail, daha iki ay önce
Siyonist grupların kendilerine ev bakmak, yeni binalar yapmak için turlar düzenlediği
Gazze’den bir avuç toprak kazanamadı. Kassam Tugayları’nın yer altı ağını çökertemedi, rehineleri bulamadı. Bir liderini tesadüfen, diğer liderini İran’ın zaaflarıyla şehit edebildiği direniş hareketini bitiremedi.
Ve Gazze, Gazze halkında kaldı.
Siyonizmin coğrafyayı kuşatmak için yola çıktığı
o tren durdu. Yolcularının bir bölümü, yanlış yolda olduğu gördü. Bu arada Müslüman halklar da kendilerine geldi.
Dahası var. Batılı ülkelerde büyük kırılmalar yaşandı. Filistinlilerin çektiği tarifsiz acılar, İsrail'in, tüm dünyanın ve bilhassa da
Amerika’nın üzerindeki boğucu etkisini
çıplak gözle görülmesini sağladı. Hamas sadece Gazze’yi direnişe geçirmedi, insanlığı "Yahudi üstünlüğü" çaresizliğine karşı uyandırdı da. Siyonizmin Yahudiler dışındaki tüm insanları, “goyimler”, yani
“Tanrı tarafından insan görünümünde yaratılmış hilkat garibesi-mendebur ucubeler”
gördüğü gerçeği ile yüzleşti Hristiyan dünyası.
Tüm bunlar ve en önemlisi de
Gazze’nin tasfiye edilmesinin
önüne geçilmiş olması büyük bir zafer değil de nedir? İç karışıklıklar, ekonomik çöküntü, yerleşimci görünümlü işgalcilerin biner biner geri dönmeye başlamaları, askeri kayıplar, psikolojik çöküntü ve güvensizlik hissi artık
İsrail’in bitmek bilmeyen kabusları
olacak. Gazze’nin kahraman şehitleri, bebekleri, anneleri-babaları tarihin akışını değiştirmiştir. Önümüzdeki yıllarda coğrafyamızda ve dünyada yaşanacak gelişmelerin
başlangıç noktası 7 Ekim
olacaktır. Bu noktada 8 Aralık Suriye Devriminin de ne kadar kritik bir eşik olduğunu yaşayarak göreceğiz.