“Yürüyen Adam”lar

Yoksul bir genç, yoksul evinde, tek başına öldü (İstanbul 20 Ağustos 2024) Yere düşmüş, başını çarpmış. Ölüm sebebi böyle açıklandı. Yaşadığı mahallede onu tanıyorlar. Anlatılanlara göre başından bir aşk macerası geçmiş. Sevdiği kız ile nişanlanmış. Lakin o sıra ne olmuşsa kız tarafı nişanı atmış. Bu darbe gence ağır gelmiş olacak ki kendini yollara vurmuş. Yol dedikse dağlar başı değil, bildiğiniz E-5 karayolu. Sabah, akşam araç kalabalığına aldırmadan, kâh yol kenarında, kâh refüjde kilometrelerce

Yoksul bir genç, yoksul evinde, tek başına öldü
(İstanbul 20 Ağustos 2024)

Yere düşmüş, başını çarpmış. Ölüm sebebi böyle açıklandı.

Yaşadığı mahallede onu tanıyorlar. Anlatılanlara göre başından bir aşk macerası geçmiş.
Sevdiği kız ile nişanlanmış. Lakin o sıra ne olmuşsa kız tarafı nişanı atmış.
Bu darbe gence ağır gelmiş olacak ki kendini yollara vurmuş. Yol dedikse dağlar başı değil, bildiğiniz E-5 karayolu.

Sabah, akşam araç kalabalığına aldırmadan, kâh yol kenarında, kâh refüjde kilometrelerce yol yürüyor. Yaz, kış.

Bu bir şekilde Leyla’ya duyduğu aşk yüzünden kendini çöllere atan Mecnun misalidir.

Kendine kıyan bir protesto.
“Yürüyen Adam”
zaman sonra medyanın dikkatini çekiyor, kendisi ile röportaj yapılmak isteniyor, ancak o pek bir şey söylemiyor.

İşte bu genç 20 Ağustos’ta vefat etti. Ondan geriye terden ıslanmış gömleği, başındaki kasketi ile yanından hızla geçen arabalara aldırmayarak sürdürdüğü yürüyüşünün görüntüleri kaldı.

“Yürümek”
fiili dilimizde pek çok anlamda kullanılıyor. Bazılarını sayalım: Adım atmak, yaya olarak bir yere kadar gitmek. Hücum etmek, karşı çıkmak, tehdit etmek. Tesir etmek, geçerli olmak, devam etmek. Ölmek (Hakk’a yürüdü).

Bu mânalardan bazıları için sizlerin de hatırlayacağı iki örnek verelim.

“Yürüyen Adam
” diye şöhret kazanan Mustafa Dursun, bir gün evli kaldığı eşine senelerce nafaka ödediği iddiası ile yollara düştü, medyatik oldu (En son Hakan Ural’ın programına çıktı. 29.8.2024).
CHP Bolu Belediye Başkanı, hakkında parti yönetiminin aldığı kararı protesto etmek için
Bolu’dan Ankara’ya, parti genel merkezine kadar yürüdü.

Bazı meselelere dikkat çekmek için çokluk “yürüyüş” düzenlenir.

“Yürüyen Adam”
diye nitelenen gencin vefat ettiği günlerde bir kişi İngiltere’den Hatay’a kadar yürüyeceğini söyleyerek harekete geçti. Bu zatın Belçika’daki görüntüleri ekrana geldi. “Bağış toplamak” için yürüyormuş. İşin ayrıntısını öğrenemedim.

Bu “tek kişilik yürüyüş”lerin pek çok amacı vardır. Kişi kendisine haksızlık yapıldığı sebebiyle bunu protesto için yürüyebilir; bir meseleye dikkat çekmek için yürüyebilir; eşi ile arasındaki anlaşmazlığı çözmek için Boğaz Köprüsünden atlayıp intihar tehdidinde bulunmak yerine yürümeyi seçmiş olabilir.

Toplumun çeşitli kesimleri (işçiler, köylüler, doktorlar, öğretmenler vb.) protesto yürüyüşü yaparlar.

“Yürüyüş” çeşitleri çoğaltılabilir. Bu vesile ile şunu söylemek isterim.

Şu günlerde “tek kişilik yürüyüş” için bir kişi çıksa da
(bu zat yürüyüş sporu yapan bir millî atlet olsa)
“Kars’tan Gazze’ye” diye yürümeye başlasa.

Gelin bu hayâli genişletelim.

Kars’tan Gazze’ye yürüyen adama yol boyunca başka atletler de katılır. Kafile Erzurum’a geldiğinde sayıları epeyce fazlalaşmıştır.

Erzurum’dan sonraki duraklarda yurdun çeşitli illerinden gelen atletler “Gazze Yürüyüşü”ne katılırlar. Ardından üniversiteler, sanatçılar ve sporcular.

Derken yurtdışından katılımlar olmaya başlar. Pakistan’dan, Malezya’dan, diğer İslâm ülkelerinden, Türkî cumhuriyetlerden, Avrupa ülkelerinden, hatta Amerika’dan.

Yürüyüş artık bir sel olup akmaya başlamış. Adı “Büyük Gazze Yürüyüşü” olmuştur.

Yerli ve yabancı medya kuruluşları bu yürüyüşe bigane kalamazlar. Onu günbegün yayınlayacaklardır.

Katılımcıların sayısı on binleri bulduğunda Hatay’a kaç km kalmıştır?

Keşke böyle bir şey olsa. Bu “uzun yürüyüş” Türkiye’de gerçekleşse.

“Yürüyen Adam”
bana bunları düşündürdü. Gazze Yürüyüşü gerçekleşirse hayra vesile olmuş olur.
Not
: Bende bilgisayar yok. Yazılarımı elle yazıyorum. Aktüaliteyi takip etmediğim ve daha çok kültürel yazılar yazdığım için birkaç yazı birden kaleme alıyorum.

Ardından Üsküdar’a, yayınevine gidip yazılarımı dizdiriyor, tashih ediyor, sıraya koyup haftada bir gazeteye göndermelerini tembih ediyorum.

Ancak bu defa yazı dizgideyken İsrail Lübnan’a saldırdı. Hadise yazıda yer almadığı için telefonla bu notu kaydetmek durumunda kaldım. Mamaafih “Gazze Yürüyüşü” daha kalabalık, daha heyecanlı ve daha etkili olur inşallah.