Yordu

Yıllık enflasyonun yüzde ellinin altına düşmesi, farklı hesaplamalara ve beklentilere göre reel faizin pozitif bir görünüme sahip olmasıyla birlikte Merkez’in Para Politikası Kurul toplantıları yeniden ilgi odağı olmaya doğru gidiyor. At yarışı takip eder gibi faiz indirim takibinin sinyalleri piyasa oyuncuları tarafından veriliyor. Peki biz buraya hangi gerekçelerle geldik ve bulunduğumuz nokta faiz indirimini hak ediyor mu, en azından Merkez’in ortaya koyduğu başlangıç misyonu açısından ona bir

Yıllık enflasyonun yüzde ellinin altına düşmesi, farklı hesaplamalara ve beklentilere göre reel faizin pozitif bir görünüme sahip olmasıyla birlikte Merkez’in Para Politikası Kurul toplantıları yeniden ilgi odağı olmaya doğru gidiyor. At yarışı takip eder gibi faiz indirim takibinin sinyalleri piyasa oyuncuları tarafından veriliyor. Peki biz buraya hangi gerekçelerle geldik ve bulunduğumuz nokta faiz indirimini hak ediyor mu, en azından Merkez’in ortaya koyduğu başlangıç misyonu açısından ona bir bakalım.

Tarihler 23 Haziran 2023’ü gösteriyordu. Ankara’da hava parçalı ve bulutlu termometreler politika faizinde %8,5’u gösteri
yordu
. Merkez Bankasının aylık enflasyon oranının %38,21 olduğu bir evrende %15’lik bir politika faiz kararı aniden bastıran bir yaz fırtınası gibi tüm yurdu etkisi altına alı
yordu
. Politika faizi o günlerden günümüze kadar bazen beklendik bazen beklenmedik artırımlar ile günümüze, %50 seviyesine geli
yordu
. Faizler yükseldikçe özellikle talep soğutma motivasyonlu politika önlemleri yaz güneşi altında serinlemeyi öğretiyor, fırtınanın geçici mi yoksa kalıcı mı olacağı belirsizliği vatandaşı ve firmaları irrasyonel davranmaya zorlu
yordu.
Bir yılı aşkın sürede politika faiz oranının enflasyon rakamlarına göre, ücret artışlarının ise beklenen enflasyona göre belirlenmesi gerektiğini kamuoyuna yerleştirmeye çalışan Merkez yüksek enflasyon ortamında faiz oranlarının yüksek tutulmasını fiyat istikrarını sağlamaya yönelik bir tedbir olarak sunu
yordu
. Enflasyon ve kurun altın çağını yaşaması, enerji maliyetleri ve ithalat bağımlılığı, jeopolitik riskler Merkezi en bilindiğe sarılmaya, faiz oranlarını yükselterek talebi soğutmaya göstere göstere yönlendiri
yordu
. Yaşanan enflasyonun maliyet ya da beklenti unsurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığının bir önemi bulunmuyor, tüketim harcamalarını tetikleyen grubun yüksek gelir grubu olduğu gerçeği göz ardı ediliyor, varsa yoksa talep ve harcama soğutma çabaları öne çıkı
yordu
. Gelinen noktada talebin daralması, yatırımların ertelenmesi, sanayi üretim endeksinin daralması, geniş tanımlı işsizliğin yüksek bir seviyeye ulaşması enflasyonun kontrol altına alınması için katlanılması gereken maliyetler olarak sunulu
yordu
. Ekonomik büyümeden ziyade fiyat istikrarı ön planda tutuluyor, artan rezervler, düşen risk primleri, yabancıların tahvillere olan ilgileri, ithalatı daraltıcı ihracatı teşvik edici adımlar, yüksek getiri fırsatları ekonomiyi dışarıdan cazibeli hale getiri
yordu
. Enflasyonun yüksek seyretmesi ve reel getirilerin negatif olmasına bağlı olarak yabancı yatırımcının güvenini zedeleyebilecek seviyelerden ve söylemlerden titizlikle uzak durulu
yordu
. Yüksek faiz oranlarının kısa vadede büyümeyi baskılaması göze alınıyor bu durum sürdürülebilir büyümenin anahtarı olarak gösterili
yordu
. İhtiyaç kredi faizleri %70’i, ticari kredi faizleri %60’ı aşı
yordu
. Takipteki kredi oranı %3,8 ile 22 ayın zirvesine yükseli
yordu
. Dışa bağımlılık ( ara-sermaye-tüketim malı ithalatı), enerji maliyetleri, döviz kuru dalgalanmaları, beklentiler, küresel ekonomik şartlar, iç talep dinamikleri… say say bitmeyen pek çok faktörün Merkez’in para politikasını şekillendirdiği üzerinde durulu
yordu
.
DÜŞÜK FAİZ YÜKSEK GERİLİM

Merkez bankasının tüm raporlarında üzerinde durduğu, saydığımız faktörlerde ve beklentilerde normalleşme yaşanmamışken faiz indirim koridoruna girmesi, enflasyonu kontrol altına aldığı manasını taşır. Türkiye’deki mevcut enflasyon seviyesinin çok yüksek olmadığı anlamına gelir. Hane halkı ve reel sektör enflasyon beklentileri ortada iken faiz indirimine git baskısı güven kaybı ve döviz istikrarsızlığı riskini artırır. He biz yıllık % 49,38, aylık %2,97 enflasyonu faiz indirimi için yeterli bir tını olarak alıyorsak, Müslüm’ün “bunca gamı bunca derdi” şarkısının yanında, bu nasıl bir derttir dermanı yoktur…,yürüyorum dikenlerin üstünde yaralıyam mısralarını niye iç çeke çeke mırıldandık diye sormadan da edemiyor insan kendi kendine.

Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları, küresel ekonomik dinamikler ve enflasyon beklentileri dikkate alındığında faizlerin indirilmesi bu noktada çekilen çilenin kutsallığına gölge düşürür. Enflasyon artış hızının azalma trendine mali ve yapısal önlemleri, arz yönlü şokları mininize edecek mekanizmaları, tarımda ve sanayide verimliliği artıracak reformları entegre edebilirsek faiz indirimini o zaman konuşabiliriz. Tüm ekonomik karar birimlerini bu kadar yormuşken tekrar aynı faiz indirim örüntüsüne girmek, üstelik kalıcı hedeflerin henüz hiçbiri gerçekleşmemişken enflasyonla mücadeleyi zora sokmaktan başka bir işe yaramaz.

FAİZLE GOL ATILMAZ
Türkiye’nin geçmiş deneyimlerini hatırlayacak olursak, faiz indirimi sonrası artan döviz talebi ve sermaye çıkışları döviz kurlarını yukarı çekme riskini taşıyor. Özellikle iç piyasada henüz olgunlaşmamış enflasyon ve kur beklentileri bu ataklardan olumsuz etkilenme potansiyelini de barındırıyor. Faiz indirimi için uygun zaman, enflasyonun kalıcı olarak düşmeye başladığı, yapısal reformların gerçekleştirildiği ve küresel ekonomik koşulların daha uygun hale geldiği bir dönemde olabilir. Bu kadar direnmişken Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı hedefinden sapmaması, Türkiye ekonomisinin uzun vadeli sürdürülebilir büyüme hedefine katkı sağlama motivasyonunu sürdürüyor. Ama gerçek şu ki; faizlerin yükselmesine rağmen enflasyon düşmemesi nedeniyle geçim kaygısı hepimizi hem psikolojik hem de ekonomik
yordu
.
Bizde zamansız faiz indirimi pişmiş aşa su katmaya benzer, tabi aş pişmişse…