Yenidoğan Çetesi mağduru anne: Yoğun bakım kapısında bebeklerin çığlık seslerini unutamıyorum
Yenidoğan Çetesi mağduru anne: Yoğun bakım kapısında bebeklerin çığlık seslerini unutamıyorum
T24 Haber Merkezi
İstanbul'da bilinen 12 bebeğin ölümünden sorumlu Yenidoğan Çetesiyle anılan Özel Reyap Hastanesi'nde 2020 yılında sezaryen ile doğum yapan ve bebeklerinde yaklaşık 1 ay yoğun bakımda kaldıktan sonra kronik hastalık oluştuğunu anlatan Neslihan Ünlü P. , "Yoğun bakımın kapıları açıldığında bebeklerin çığlıklarını duyuyorduk ve o çığlıkları hiç unutmuyorum" dedi.
İstanbul'da yaşayan Neslihan Ünlü P. ve Serdar P. çifti, 2020 yılında doğum için Yenidoğan çetesiyle anılan Özel Reyap İstanbul Hastanesi'ne başvurdu. 22 Haziran 2020 tarihinde sezaryenle bir erkek bebek dünyaya getiren Neslihan Ünlü P., çocuğuna P.E.P. adını koydu. Doğumun ardından bebek, solunumu hızlı olduğu gerekçesiyle yoğun bakıma alındı ve 2 gün sonra taburcu edileceği söylendi. Belirtilen günde aileye bebeklerinin solunumunun düzelmediği söylenirken, biraz daha yoğun bakımda kalmaya devam edileceği bildirildi. 1 haftalık sürecin ardından kan tahlillerinde enfeksiyon düzeyi yüksek çıkan bebek, 1 hafta daha yoğun bakımda kaldı. Bu süre geçtikten sonra hastanede yapılan ultrason çekimlerinde aileye, bebeğin karaciğerinde pıhtı olduğu, bunun için çocuk gastroenterolojisine gidilmesi gerektiği söylendi.
Başka hastaneye gittiler
Bebeklerini hastaneden alan Neslihan Ünlü P. ve Serdar P. çifti, iki farklı özel hastanede gastroenteroloji bölümüne gittiklerinde aldıkları cevapla şok oldu. Neslihan Ünlü P. ve Serdar P.'ye işlemler için geç kalındığı, bebeğin tüm damarlarında tıkanmalar yaşandığı, bu durumun genetiksel olmadığı söylendi. Tekrar Reyap Hastanesi'ne başvuran çiftten hastane yetkilileri özür diledi. Yaşananlardan dolayı hastaneyi şikayet edeceğini belirten aileye, hastane yönetimi tarafından iddiaya göre, 'Bu tür komplikasyonları kabul ettiğinize dair imza attınız, şikayetçi olabilirsiniz' denildi. Aile, bebeklerini de alarak internet ve çeşitli mecralar üzerinden hastane hakkında şikayet yazıları yazdı.
Hastanede enfeksiyon kaptı
Şu an Antalya'da eşi ve oğluyla yaşadıklarını söyleyen Neslihan Ünlü P., oğlunun durumundan dolayı çalışmadığını belirterek, şöyle konuştu:
"Fırat Sarı hatasını kabul etti"
Yoğun bakım kapıları açıldığı esnada içeriden çocukların çığlık seslerinin geldiğini kaydeden Neslihan Ünlü P., sözlerine şöyle devam etti:
"O çocukların ağlama sesleri hiç durmuyor. Kapı açıldığında sayısını bilemediğimiz kadar çok bebek var orada. Kapılar açıldığı zaman çığlık çığlığa. Çok şiddetli ağlama sesleri. Ama muhtemelen o sesleri bastırmak için daha yüksek sesle müzik çalınıyor. Hemşireler kendi aralarında gülüyor, eğleniyor, sohbet ediyorlar. Taburcu günümüz geldi, muhtemelen 15-16'ncı gündü. 'Son bir kontrol yapalım' dediler. 'Ultrason, tomografi çekelim, iç organlarına bakalım' dediler. Bu sefer de karaciğerinde pıhtı. 'Neden kaynaklandı' dedik? 'Genetik olabilir ya da göbeğe taktığımız kateter kaynaklı olabilir' denildi. '1 hafta sonra gelin kendinden açılabilir' denildi. 1 hafta sonra gittik, daha kötüye gitmiş. Bir damar tıkalıysa bütün damarlar, tıkanır hale gelmiş karaciğeri besleyen. Doktor Fırat Sarı 'Ben bir arkadaşımı arayacağım' dedi. Aradı, 'Ben ilaç vereyim mi bebeğe' dedi. 'Hayır' demiş olmalı ki, 'Tamam eve gönderiyorum' dedi. Bizi eve gönderdi. '1 ay sonra gelin' dedi. Biz artık sinirlenmeye başladık. Tam detaylı bir açıklama yok.
Hemen o binada çocuk doktoruna çıktım. 'Acilen müdahale edilmesi lazım' diyerek başka bir hastaneye yönlendirdi. Gittik ve orada bize 'Çok geç kalınmış, bütün damarlar tıkanmış. Kronik hipertansiyon adı verilen bir hastalık oluşmuş' dediler. O iki hastane emin olmak için genetik test istedi. 'Yani belki dedi anne karnında oluşmuş olabilir' dedi. Genetik testler yapıldı. Hiçbir şey çıkmadı. Konsey toplandı ve kateter kaynaklı olduğu belirlendi. Tekrar, hastaneye gittik. Fırat Sarı'yı çağırdık. Durumu anlattık, 'Geç kalınmış' dedik, özür diledi. 'Kusura bakmayın. Ben bebeğinizin göbeğine kateteri takarken karaciğerine değdirmişim. Pıhtı attırmışım. Bununla yaşamaya alışacaksınız. Henüz bir tedavisi yok' dedi."
Çocuğunun dalağının büyük, karaciğeri besleyen damarların tıkalı olduğuna vurgu yapan Neslihan Ünlü P., "Varis borusunda tehlikeli dediğimiz varis damarları oluşabilir. O damarlarda patlamayla kanama meydana gelebilir. Mide, bağırsak gibi diğer organlara da sıçrayabilir. Yani çok uzun bir süreç. Henüz kesinleşmiş bir tedavimiz yok. İyi olması için elimizden geleni yapıyoruz. Rutin kontrollerimiz hala devam ediyor" diye konuştu.
"Fırat Sarı'yı tv'de gördüm"
Yenidoğan çetesine ilişkin haberlerde Fırat Sarı'yı TV'de gördüğünü belirten Neslihan Ünlü P., "Biz yavaş yavaş, en azından ben kabullenmiş, oğlumla güzel vakit geçirmeye başlamıştım. Bu hastalığı kafama takmamaya, hayatı kendime zehir etmemeyi öğrenmiştim ki bu haberleri gördüm. İlk başta tanımadım, çünkü kelepçeli, kafası aşağıya eğilmiş bir şekilde. Hastane isimleri açıklandı ve üniformalı bir fotoğrafı çıktı karşıma. O esnada Fırat Sarı'yı tanıdım. Emin olmak için internete girdim. Saçı ekilmemiş haldeki fotoğrafını görünce bizim doktorumuz olduğunu gördüm. Sonra araştırmaya başladım. 2020 yılında, çocuğunu o hastanede yoğun bakımda ölü teslim alan aileleri gördüm. Bebekleri sakat taburcu edilmiş aileleri gördüm. Pandemi dönemi bunların yapılması için çok müsait bir dönemdi. Nasıl olsa biz göremiyoruz çocuklarımızı. İçeride neler yapıyorlar? İlaç mı veriyorlar, işkence mi ediyorlar, bilmiyoruz" dedi.
Neslihan Ünlü P., dava açmak istediğinde hastaneden imzaladıkları evrakı talep ettiklerini belirterek, "Kağıt olarak bana vermediler. 'Davayı açabilirsiniz ama eşinizin imzaladığı yaklaşık 15- 20 sayfalık yoğun bakıma giriş kağıtları var. Burada da oluşabilecek tüm komplikasyonlar yazıyor ve onaylamışsınız, kabul etmişsiniz. Yapabileceğiniz hiçbir şey yok. İsterseniz hemen gidin mahkemeye. Bundan bir şey çıkmaz' dediler. Ben artık ben ve benim gibilerin yanında birilerinin olmasını istiyorum. Bu tek başımıza mücadele edebileceğimiz bir durum değil. Dava açacağız elbette ama herkes sesimizi duysun, herkes bize yardım etsin" diye konuştu. (DHA)
Ne olmuştu? İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var? İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı. Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtları İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok Aileler anlattı Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. "Bebeğimizi kaybettik" Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. "Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi? İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi. Ne kadar ceza isteniyor? İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmişti Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
|