‘Utanç Yüzyılı’ndan küresel yükselişe: Ba’nın hileleri

*“Hiçbir şeyden bir şey yap” *Otuz Altı Strateji Daron Acemoğlu’nun Nobel ödülünü alması doğal olarak tezlerine ilişkin tartışmaları da güncelledi. En sağlam eleştirilerden birisi Prof. Dr. Nuray Mert’ten geldi. Bir diğer eleştiri kaynağı da Çinli yazar Yuen Yuen Ang. Nuray Mert “ulusların zenginliği veya fakirliği”, “demokrasilerin başarısı veya başarısızlığı”na dair iddiaların, zenginlik ve başarıya dair kural ve model bulma çabasının ürünü olduğunu söylüyor, “Daha önemlisi, zengin ve başarılı

*“Hiçbir şeyden bir şey yap”
*Otuz Altı Strateji

Daron Acemoğlu’nun Nobel ödülünü alması doğal olarak tezlerine ilişkin tartışmaları da güncelledi. En sağlam eleştirilerden birisi Prof. Dr. Nuray Mert’ten geldi. Bir diğer eleştiri kaynağı da Çinli yazar Yuen Yuen Ang.

Nuray Mert “ulusların zenginliği veya fakirliği”, “demokrasilerin başarısı veya başarısızlığı”na dair iddiaların, zenginlik ve başarıya dair kural ve model bulma çabasının ürünü olduğunu söylüyor, “Daha önemlisi, zengin ve başarılı olanı ‘meşrulaştırma’ya, olmayanı mahkûm etmeye yöneliktir” diyor.

Çinli yazar Yuen Yuen Ang ise şöyle diyor: “Çoğu insan bunun Batı ile Çin arasındaki bir savaş olduğunu düşünüyor. Hayır, karşıtlık kurumlara yönelik kaslı-sömürgeci bir bakış açısı ile yerli bilgelik arasındadır.”

Bugün gördüğümüz her türlü savaşın, Gazze dâhil bu konularla ilgili olduğu düşünüyorum. Nobel ödüllü iktisatçı Daron Acemoğlu’na “ulusların yükseliş ve çöküş eğrilerinin” salt Batı merkezli bakış açısıyla açıklama biçimine itiraz edenler bu gelişmeler karşısında daha da haklı çıkıyor. Serbest piyasa, bağımsız kurumlar, özgür düşünce derken aklımıza gelen “Hangi” sorusuna buradan baktığımızda çok da kapsayıcı cevaplar üretemiyoruz. “İnsan insanın kurdudur” diyen sistem, Liberal ekonomilerin tahakkümünü meşrulaştırıyor. Gazze konusundaki yorumları sebebiyle Almanya’da kitapları, konferansları, etkinlikleri yasaklanan iktisat teorisyeni Yannis Varufakis’in tanımlamasıyla Teknoloji lortlarının yönettiği Tekno-Feodalizmin çağında, ABD-Çin savaşının geleceği tüm dünyayı ve özellikle de bizi yakından ilgilendiriyor. Konuya dair simülâsyonlar, çalıştaylar, toplantılar yapmamız gerekiyor. Gazze için bile buraya bakmakta fayda var.

Ben de bu durum özellikle Ortadoğu’yu nasıl etkileyecek sorusu üzerinden Çin’e ilgi duyuyorum.

BA KİMDİR?

Çin’in tarihsel stratejilerinde önemli bir yeri olan «Ba” kavramı, askerî güçle düzen sağlayan ancak nihayetinde bir başka güç tarafından devrilen lider, bir diğer ifadeyle “tiran” demek. Çin tarihinde “Savaşan Devletler Dönemi” olarak bilinen zaman aralığında, her biri bir diğerini hile ile yenip yok eden Ba’lar vardır. Bu tarihsel örüntü, modern Çin’in dünya hegemonyasına dair stratejisini anlamak için çok isabetli. Çin’in 21. yüzyıl için kurguladığı strateji de bu dönemden ilham alıyor.

İmparatorluk çağının en büyüklerinden olan, pek çok buluşun ve ticaretin merkezi Çin, 1800›lerde İngilizlerin Hint Alt Kıtasına yerleşmesi ve afyon savaşları ile ağır bir yenilgi yaşadı. Bu süreç, Çin’in ‘Utanç Yüzyılı’ olarak anılan yüzyıllık bir dönemini başlattı. Aynı zamanda da Çin›in bugün sergilediği agresif yükselişin psikolojik altyapısını hazırladı.

Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak da bu durumu politik psikoloji açısından şöyle tanımlıyor: “Çinliler 1800’lerin ortalarından itibaren çok ağır baskı altında tutulduğu, kendilerinin şu an ‘Utanç Yüzyılı’ olarak tanımladığı 100 yıl süren bir düzenin uykusundan uyandıklarına inanıyorlar. Çin’i şu anda atak, saldırgan duruma geçiren şeylerden biri 100 yıldır uğradığı bu ağır aşağılanma ve travmatize edilmiş yenilgi duygusudur.”

Çin, dünya sahnesinin en büyüğü olan ABD ile eşit düzeyde ekonomik güç olma hedefini 2045’e kadar gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Bu uzun vadeli yolculukta, binlerce yıllık tarihine dayanan stratejik birikiminden faydalanıyor. Sun Tzu’nun ‘Savaş Sanatı’ kadar eski olan, bir kısmı sözlü gelenekten kaynaklanan hile vecizelerinden oluşan ‘36 Strateji’ adı verilen kadim savaş hileleri, Çin’in bu süreçte nasıl ilerlediğine dair önemli ipuçları veriyor.

Dönüm noktası
;1989 Tiananmen Meydanı protestoları ve hareketin ateş gücüyle bastırılması oldu. Bu tarih aynı zamanda Çin’in içeride Amerika’yı ‘Büyük Şeytan’ ilan etmesinin de miladıdır. 1989’da Berlin Duvarı’nın da yıkılmasıyla Çin’in Rus komşusundan korkusu dolayısıyla ABD’ye ihtiyacı da kalmadı. Kendi deyimleriyle 100 yıllık ‘utanç yüzyılı’nı bitirdiler.
21. YÜZYILIN EN ÖNEMLİ JEOPOLİTİK TESTİ

Pentagon tarafından 2022 Mart ayında yayınlanan “2022 Yılı Ulusal Savunma Strateji Belgesinin Özeti»nde “Hint-Pasifik’te Çin ile mücadeleye ve ardından Avrupa’da Rusya ile mücadeleye öncelik verecekleri” belirtildi. Ukrayna’daki savaşın derinleşmesi nedeniyle bu madde revize edildi, öncelik Rusya ile mücadeleye verildi.

2022 Mayıs ayında ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın George Washington Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, “
Çin, hem uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyetine hem de bunu yapacak ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik güce sahip tek ülke
” demişti. Biden ise Çin ile rekabetin 21. yüzyılın en önemli jeopolitik testi olduğunu ilan etti.
ABD-ÇİN REKABETİ VE ÜÇÜNCÜ GÜÇ İHTİMALİ

Amerikan siyaset bilimci Graham T. Allison 2012’de Çin ile ilgili bir makalesinde ABD’nin karşı karşıya kaldığı durumu “Tukudides Tuzağı” kavramıyla anlatıyor. Yunan tarihçi ve Atinalı General Tukudides (M.Ö.5.yy.); hâkim Sparta karşısında yükselen Atina arasındaki harbin ta baştan kaçınılmaz olduğunu “Hâkim güç karşısında yükselen yeni güç, onun başatlığını tehdit edince harp kaçınılmazdır” diyor.

Bugün Çin, 20 yıl öncekinin 20 katından daha büyük bir ekonomi. Çin, yalnızca ekonomik büyüklüğüyle değil, aynı zamanda stratejik planlamasıyla da dünya dengelerini değiştiriyor. Atlantik merkezli dünya düzeni yerini Asya merkezli bir düzene bırakırken, Çin›in ekonomik ve politik etkisi her geçen gün artıyor. Bu büyüme hızı Amerika’yı Ukrayna savaşını çıkartarak Avrupa ve Çin arasındaki ilişkiyi kopartmaya sevk etti. Amerika Avrupa’yla Rusya arasındaki ilişkileri kopararak bir çevreleme hareketi yapmak istedi. Amaç, Çin’in Avrupa pazarını kaybetmesini sağlamaktı. Çin kendisini ve Avrupa›yı dünyanın başat gücü olarak görmesine mani olmaktı.

Kıta Avrupası Fransa ve Almanya başta olmak üzere geleceği orada gördüğü için Çin’de büyük yatırımlar yaptı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ticaret hacmi yüzde 80 oranlarında Avrupa ile Amerika arasında yani Atlantik’in parantezi içindeydi. Şimdi Çin’le Avrupa’nın arasındaki ticaret hacmi bunu aştı.

Çin’in dünyanın bir numaralı ekonomisi olarak Amerika’yı tahttan indireceğini söyleyenler konuyu tarihten Tukudides tuzağı ile benzeştiriyorlar.

Prof. Dr. İskender Öksüz hoca bu benzetmede farklı düşünüyor. 27 yıl süren Peloponnes savaşlarında Sparta’nın, Atina’nın daha fazla güçlenerek hegomonik liderliği ele almasını önlemek için bu savaşa girmeyi göze aldığını, sonuçta savaşı Sparta kazanmış gibi görünse de aslında her iki tarafın da ciddi güç kaybına uğradığını söylüyor. “Savaşın gerçek galibi, iki büyük düşmanı güç kaybına uğradığı için Persler olmuştur” diye ekliyor. Eğer Tukudides tuzağını tam anlamıyla modelleyeceksek iki taraf da zayıflayacağı için ortaya başka bir güç daha çıkabilir öngörüsü önemli. Benzer bir durum, ABD ve Çin arasındaki rekabetin nihayetinde her iki tarafın da yıpranmasına yol açabilir ve ortaya üçüncü bir güç çıkabilir.

KİTAP ÖNERİLERİ

Çin üzerine okunacak kitap listesini kıymetli hocalarımdan aldım.

İskender Öksüz-Konuralp Ercilasun’un “Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor”, Taşansu Türker’in Cumhuryet’in Yeni Yüzyılında Yeni Dünya Politikası, Deniz Ülke Kaynak’ın Travmaların Gölgesinde Politik Psikoloji, Ragıp Kutay’ın “Dünyadaki Yeni Güç Çin”

Kısıtsız Savaş (Unrestricted Warfare): Qiao Liang, Wang Xiangsui (1999)

Görünmez Savaş-Amerika’nın seçkinleri Uyurken Çin Hakimiyeti Nasıl Devraldı (Stealth War- How China Took Over While America’s Elite Slept)): Elite Slept, Robert Spalding (2019)

100 Yıllık Maraton –Kürenin Süper Gücü Konumundaki Amerika’nın Yerini Almaya Yönelik Çin’in Gizli Stratejisi (The Hundred Year Marathon- China’s Secret Strategy to Replace America as the Global Superpower): Michael Pillsbury (2016).