Türkiye’nin Rezervleri ve Büyüme Hedefleri

CUMHURBAŞKANI Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Bugün geldiğimiz noktada brüt rezervlerimiz 160 milyar dolara yaklaşmış durumda, swap hariç net rezervlerimiz 45 milyar civarlarına gelmiş durumda. Muazzam hızlı bir rezerv birikimi sağladığımızı söyleyebilirim" dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler Kabul Salonu'nda TOBB Genel İdare Kurulu Toplantısı'na katıldı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu başkanlığındaki toplantıya, Cevdet Yılmaz'ın yanı sıra; TOBB Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda iş insanı katıldı. Yılmaz, 20 yılda dünya ekonomisiyle kıyas edildiğinde, Türkiye'nin dünyadan çok olumlu bir şekilde ayrıştığını belirterek, "Son 20 yıla kabaca baktığınızda; dünya yıllık ortalama 3,5, Türkiye yıllık ortalama 5,4 büyüme kaydetmiş. Bu gerçekten çok önemli bir gelişme. 1-2 yıl önemli değil bu rakamlarda; ama 20 yıl boyunca ortalamada böyle bir fark yakaladığınız zaman, o sizi dünya liginde başka yerlere doğru taşımış oluyor. Satın alma gücü paritesine göre; Avrupa Birliği'nin kişi başına gelir ortalamasına, bizim kişi başına gelirimizin oranına baktığınızda 2002 yılında bu yüzde 38'miş. Geldiğimiz noktada bu yüzde 73-74'lere doğru gelmiş durumda. Kısa bir dönem içinde yüzde 75'i aşamasını bekliyoruz. OECD'de (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) de benzer bir tablo var. Buna kalkınma literatüründe 'Yakınsama' diyoruz. Türkiye gelişmiş ülkelere yakınsayan bir süreç içinde. Son 20 yılda önemli mesafeler aldı; ama daha alacağımız elbette mesafeler de söz konusu" diye konuştu.

'KİŞİ BAŞINA GELİR HEDEFİ 15 BİN DOLAR'

Türkiye'nin pandemi sonrasındaki dönemde reel ekonomi tarafında da dünyadan pozitif yönde ayrıştığını kaydeden Yılmaz, "Dünya büyümesi oranı; 2020-2023 dönemine bakarsanız ortalama yüzde 2 civarında büyürken dünya, Türkiye yüzde 6 civarında büyüdü. Oldukça farklı bir büyüme performansı sergiledi. Geldiğimiz noktada milli gelir büyüklüğümüz geçen sene 1,1 trilyon doları ilk defa aşmıştı. Bu yıl, dövizdeki bu istikrarın da katkısıyla 1,3 trilyon doları aşan bir milli gelirimiz olacak gibi görünüyor. Tahminimiz o yönde. Kişi başına gelirimiz ise 2002 yılında 3 bin 600 dolarlar civarındaydı. Bu yıl beklentimiz 15 bin doları aşan bir kişi başına gelire ulaşmamız" dedi.

'DÜŞÜŞ EĞİLİMİNİN DEVAMINI İSTİYORUZ'

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Orta Vadeli Program'da (OVP) temel amaçlarının bugünün en temel meselesi olan enflasyonu aşağıya çekmek olduğunu aktararak, "Bu yönde geçtiğimiz haziran ayında başlayan bir dezenflasyon süreci var. Hazirandan bugüne yıllık enflasyonda 27 puan civarında bir düşüş meydana geldi. Önümüzdeki dönemde de bu düşüş eğiliminin devam etmesini bekliyoruz. Elbette aylık bazda bazen beklentilerden yüksek, bazen düşük olabilir; ama istikamet burada çok önemli. İstikametimiz daha düşük bir enflasyon, daha istikrarlı bir finansal sisteme doğru. Burada bir geçiş süreci yaşadık, haziran ayına kadar; geçen yıldan bu yıla. 'Bu geçiş sürecinde ne yaptınız' derseniz Türkiye'nin bütün alanlardaki risklerini azalttık, kırılganlıklarını azalttık, direncini güçlendirici adımlar attık. Bütçe açığımızı depreme rağmen ve diğer birtakım harcamalara rağmen makul bir düzeye taşıdık. Bu yıl sonu itibariyle yüzde 4,9'a düşürmeyi, gelecek yıl 2025'te yüzde 3'lere, 3,1'e düşürmeyi planlıyoruz. Rezervlerimizde tarihimizdeki en hızlı gelişmeleri sağladık. Bugün geldiğimiz noktada brüt rezervlerimiz 160 milyar dolara yaklaşmış durumda, swap hariç net rezervlerimiz 45 milyar civarlarına gelmiş durumda. Muazzam hızlı bir rezerv birikimi sağladığımızı söyleyebilirim" ifadelerini kullandı.

'CARİ AÇIK YÜZDE 1 CİVARINDA'

Cari dengenin finansal istikrar için çok önemli olduğunu söyleyen Yılmaz, devamında şunları kaydetti:

"Geçen yılın ortalarında yine cari açığımız yüzde 6'lar civarına kadar yükselmişti. Bugün geldiğimiz noktada yıl sonu OVP tahminimiz 1,7. Ancak hem gelen ticaret rakamları hem de İstatistik Kurumu'muzun (TÜİK) hizmetlerde bir yöntem değişikliği sonucu, hesaplardaki bazı değişikliklerle bu yıl sonunda yüzde 1'ler civarında bir cari açık, 1'in bile altına düşebilecek bir cari açık bekliyoruz. Bu da ne demek? Türkiye'nin döviz ihtiyacı azalıyor. Bir taraftan da dövize erişim imkanı artıyor. Cari açığı oldukça düşük seviyelere getirmiş durumdayız. Önemli olan bunu kalıcı hale getirmek. Özellikle de sanayide, reel sektörde verimliliği ve rekabet gücünü arttırarak, dönüşümleri hızlandırarak enerji başta olmak üzere yine belli ithal kalemlerimizde dönüşümleri hızlandırarak cari açığımızı kalıcı, uzun vadeli bir şekilde düşürmek en temel politikalarımız arasında. Bütün bu riskleri düşürdüğümüz için bir taraftan da kur korumalı mevduat (KKM), geçen yılın ortalarında 126 milyar dolar civarındaydı. Bugün geldiğimiz noktada 40 milyar doların altına düşmüş durumda. Finansal piyasalarımızda da herhangi bir istikrarsızlığa yol açmadan burada da çok dramatik bir şekilde, hızlı bir şekilde KKM'nin gerilediğini görüyoruz. Bütün bu risk göstergelerinin düşmesiyle birlikte 'CDS' dediğimiz ülke risk primimizde ciddi bir iyileşme oldu. 3 kredi derecelendirme kuruluşu ikişer kademe artış yaptı. Bu artışların yapıldığı tek ülke Türkiye dünyada. Dolayısıyla burada da hem içeride hem dışarıda politikalarımıza olan güvenin, desteğin güçlü olduğunu ifade etmek isterim."

Yılmaz, enflasyonun şimdiden temel mallarda yüzde 30'un altına geldiğini belirterek, "Mallarda genel olarak yüzde 40'ın biraz üstünde. Esas katılık hizmetler sektöründe görünüyor, kiralar başta olmak üzere. Dolayısıyla buralarda da zaman içinde kırılmalarla enflasyon çok daha makul düzeylere doğru düşecektir. Bu bizim temel önceliğimiz. TÜFE'den (tüketici fiyat endeksi) daha hızlı bir şekilde üretici fiyatları endeksinde (ÜFE) bir düşüş görüyoruz. Bu da maliyet yönünü, baskıların giderek azaldığını gösteriyor bize. Bunlar hep olumlu gelişmeler. İstihdamın da arttığını görüyoruz. Bu yıl büyümemizi 3,5 civarında tahmin ediyoruz. Sevindirici olan istihdamımızdaki artışın devam etmesi. Bir istikrar programı uygularken bir taraftan da istihdamımız artıyor. Yıllık olarak ağustos-ağustos baktığımızda 1 milyon 100 bin kişilik bir artış görünüyor istihdamımızda. ve toplam istihdam sayımız 32,8 milyon kişiye, istihdam oranımız 49,7'ye yükselmiş durumda. İstihdam çok önemli" ifadelerini kullandı.

İşsizlik oranının tek haneli rakamlarda devam ettiğini söyleyen Yılmaz, "Başlattığımız bazı programlar var, reel sektöre dönük. Bir tanesi yatırım taahhüttü avans kredisi. Burada her yıl 100 milyar olmak üzere 300 milyar liralık bir limit tahsis etmiş durumdayız. 10 yıla kadar vadeli, daha düşük maliyetli bir kredi sunuyoruz. Burada tabii belli şartlar var. Bir komiteden geçiyor bu projelerimiz. Yapısal dönüşümü destekleyen, teknolojik seviyemizi arttıran, ithalatımızı azaltan, rekabet gücümüzü arttıran projeleri bu kapsamda destekliyoruz. Bu çerçevede ilk aşamada süreci olumlu olarak tamamlayan projeler var. Bu projelerin bedeli 226 milyar TL. Şu anda finansal aşamaya gelmiş durumda bu projeler. Finansal kurumlarla görüşmelerini gerçekleştiriyorlar ve bu çerçevede bunları destekleyeceğiz" dedi.