Türkiye’nin başına örülen çoraplar

Gazze’de soykırım başlayalı tam bir yıl oldu ve şimdilerde uzağımızdaki o savaşın, Lübnan’ın işgaliyle sınırlarımıza dayanıp dayanmayacağını tartışıyoruz. İsrail Türkiye’ye saldırır mı? Bu soru, Google’de da son bir haftada hayli aratılmış. Peki neden? Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün Adana TEKNOFEST ’te yaptığı konuşmada İsrail’in asıl amacını açıkça ifade etti: “Ateşi tüm bölgeye yaymak, coğrafyamızı kana ve gözyaşına boğmak için her yola başvuruyorlar. Nihai hedefin neresi olduğunu görmek için

Gazze’de soykırım başlayalı tam bir yıl oldu ve şimdilerde uzağımızdaki o savaşın, Lübnan’ın işgaliyle sınırlarımıza dayanıp dayanmayacağını tartışıyoruz.

İsrail Türkiye’ye saldırır mı?

Bu soru, Google’de da son bir haftada hayli aratılmış.

Peki neden?

Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün
Adana TEKNOFEST
’te yaptığı konuşmada İsrail’in asıl amacını açıkça ifade etti:
“Ateşi tüm bölgeye yaymak, coğrafyamızı kana ve gözyaşına boğmak için her yola başvuruyorlar. Nihai hedefin neresi olduğunu görmek için kâhin olmaya gerek yoktur.”

“Nihai hedef” neresi mi?

Yanıtını yine Cumhurbaşkanı verdi:
“Biz hepimiz Arz-ı Mev’ud’un ne olduğunu gayet iyi biliriz. V
adedilmiş Topraklar’ın ne olduğunu gayet iyi biliriz.
30 kilometre mesafede adeta Türkiye’ye meydan okuma yarışına giriyorlar. Bunları biz gayet iyi biliriz. Mevcut İsrail yönetimi yaptığı her açıklamayla, paylaştığı her haritayla asıl niyetlerini ortaya koyuyor.”

***

Google’a bakınca
“Arz-ı Mev’ud” sorgulamaları
da çok fazla yapılmış. Oysa bu, dini ve aynı zamanda jeopolitik kavramı
merhum Necmettin Erbakan Hoca yıllar önce hafızalara kazımış
, İsrail’in nihai hedefini de her fırsatta anlatmıştı:
“İsrail bayrağı üzerindeki iki mavi çizgiden birisi Fırat’ı birisi Nil’i gösteriyor. Fırat Türkiye. Ne diyor bu bayrak? ‘Biz Türkiye dâhil bütün Ortadoğu’yu kendi kontrolümüz altına alacağız. Bunun vakti geldi. O halde, Arz-ı Mev’ud üzerindeki ülkeleri bir bir yok edelim ve dünyada bizim emrimizi dinlemeyecek hangi ülkede hangi yönetim varsa onu ikna edelim, yerine kendi yönetimimizi kuralım.’ Karar budur, uygulama budur. Gördüğünüz gibi Afganistan işgal edildi, Irak işgal edildi, şimdi Suriye-İran işgal edilmek isteniyor. Sonra Mısır, Suudi Arabistan ve arkadan da Türkiye.”
Erbakan Hoca yukarıdaki öngörüsünü 2003 yılının haziran ayında konuk olduğu Siyaset Meydanı programında yapmıştı. Bu tarih, şu açıdan önemli;
Amerika’nın Irak’ı işgale başlamasından iki ay sonra
çıkıp bugünlere dair planları öngörmüş Erbakan. Henüz yeni iktidara gelen
AK Parti’yi de uyarmış ve hedefin Türkiye olduğunu söylemiş.

Aradan geçen 21 yılda bölgemizde cereyan eden; savaşlar, suikastlar, işgaller, bahar soslu devrimler, darbelere ve özellikle de son bir yıldaki dünyanın akıl tutulmasına bir bütün olarak bakınca fotoğraf netleşiyor ve ülkemiz özelinde ortaya iki başlık çıkıyor:

Bir
: Türkiye, 2007’deki politik kaos, 2013 Gezi kalkışması, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’daki darbe girişimleri ile ağır ekonomik yaptırımlara rağmen coğrafyada ayakta kalabilen tek ülke.
İki
: Türkiye’yi IŞİD ile sıkıştırıp, sınırlarında PKK devleti ile kurarak kuşatmaya kalkışan Amerika başarılı olamadı.
Ara not:
2017’de Barzani yönetiminin Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurmak için yapmaya kalkıştığı referanduma ilk desteğin Netanyahu’dan geldiğini ve Erbil’deki kutlamalarda İsrail bayrakları açıldığını hatırlatırım.
***
Türkiye’nin neden hedefte olduğunu sadece İ
srail’in Arz-ı Mev’ud cinnetine bağlamamak gerekiyor.
Merhum Şaban Teoman Duralı,
‘Çağdaş İngiliz-Yahudi Küresel Medeniyeti’
kitabında
‘İngiliz-Yahudi Medeniyeti’
diye adlandırdığı, günümüz dünyasını yöneten egemenleri şöyle tanımlıyor:
“Yahudi asıllı mali kaynaklara dayanarak ideolojisini sömürgelerden başlayıp yeryüzünün dört bir bucağına yayan İngiliz girişimciliğinden doğan çağdaş medeniyete ‘Küresel İngiliz-Yahudi Medeniyeti’ diyoruz.”

Yazıyı, Teoman Duralı’nın meseleleri ele alış ve yorumlamalarıyla bağlayacağım. Hoca’nın 2015’in ocak ayında başlayıp 2018’in nisan ayında biten Zeytinburnu’ndaki ‘Doğu ve Batı Medeniyetleri’ dersleri aynı isimle Zeytinburnu Belediyesi tarafından kitaplaştırılmıştı.

Oradan aktarıyorum…

Bir öğrencisi Teoman Hoca’ya şu soruyu yöneltiyor:
“Şu anki siyasi ortamıyla bizim memleketimiz dâhil olmak üzere, İslâm’ın Medine’den, Mekke’den çıkarak yayıldığı coğrafyalardaki Müslüman devletlerin vaziyetine göz atarsak bir gün uyanacağını iddia ettiğimiz kuvve halindeki medeniyetin herhangi bir kımıltısını, canlanmaya yüz tutan bir damarını görüyor musunuz?”
Cevap
: Benim tahminim, belki de dilek çapında tahminime göre, Türkiye’den çıkabilir.
Türkiye’nin başına örülen bütün çoraplar bu yüzdendir. Bir türlü başımızı çıkarmamızı istemiyorlar.
Bu, Osmanlı Devleti’nin yıkılma merhalesinden günümüze değin sürmüş bir süreçtir. Hiçbir vakit silkinmemize imkân tanımıyorlar.”
Öğrencisi devamında şu soruyu ekliyor:
“Hâlihazırda bir belirti görüyor musunuz? Yani yaşadığımız dönem itibari ile baktığınız zaman bir gelişme mi var tam tam tersi bir vaziyet mi var?”
Cevap
: “Bugün coğrafyada, ülkemizde ve çevremizde cereyan eden olaylar bir doğumun habercisi ama doğacak mı doğmayacak mı bilmiyorum. Yani düşük yapma ihtimali doğurmaktan daha fazla, öyle gözüküyor bana ama o sancı var. Hem de çok belirgin bir biçimde yeri göğü birbirine katıyor.
Bugün bütün sermaye dünyasını sarmış olan İslâm düşmanlarının arkasında bu çekince ve endişe var.
Böyle bir doğum olabilir endişesi...”
***
Yaptığım aktarımlar
“İsrail Türkiye’ye saldırır mı?”
ya da
“Neden saldırsın ki?”
sorularına yanıt arayanları tatmin eder mi bilmiyorum? Lakin
cep telefonu ekranlarımızdan
çıkıp çıplak göz mesabemize yaklaşan
İsrail-Amerika vahşetini
görebilmek için coğrafyamızın son 20 yılını gözden geçirmemiz gerekiyor. Vekalet savaşları bitti. Adalet, barış ve güvenliği sağlaması gereken tüm kurumları iflas eden
Batı’nın, yeni dünya düzenini kurma yolundaki en büyük engeli olan Türkiye’yi “yerinde” durdurmaktan başka seçeneği
görünmüyor.
Savaşmak, direnmek, karşı koymak ve kapısına dayananı perişan etmek
bu toprakların mayasında, insanımızın hamurunda var.
Asıl meselemiz ne biliyor musunuz? Yaklaşan dalgayı toplum olarak görmekte zorlanıyoruz yine. Necmettin Erbakan’ın yıllar önceki uyarılarına “hezeyan”, büyük ideallerine “hayal” diyenler ve Teoman Duralı’nın analizlerini “felsefe yapıyor” diyerek küçümseyenler, yanıldıklarını ve yanılacaklarını biliyorlardı. Bakın şimdi yine ekranlarda, köşelerde, sosyal medyada
“İsrail Türkiye’ye saldırmaz. Erdoğan size korku dayatıyor”
demeye başladılar. İsrail’den önce bu tuzağı görmek gerekiyor. Gerisine Allah kerim.