Trump zaferinin bâzı psikodinamikleri üzerine

Trump’ın seçim zaferinin dünyâda doğurduğu tuhaf bir seyir tâkip ediyor. Elbette has Demokratlar, WOKE solcuları son derecede üzgün. Bunu anlıyoruz. Dünyâ sağcılığı ise tam olarak bir sevinç dalgasında sörf yapıyor. Bunu da anlıyoruz. Neticede bu iki taraf yarıştı. Kazananlar sevinecek, kaybedenler yasa girecek denilebilir. Benim dikkatimi daha çok Trump’ı sarmalayan sempati çemberi. Anlaşılması ilk başta zor olan da bu. Şuradan başlayalım: Has Trumpistlere diyecek bir şey yok. Ama Trump’a tek

Trump’ın seçim zaferinin dünyâda doğurduğu tuhaf bir seyir tâkip ediyor. Elbette
has Demokratlar, WOKE solcuları
son derecede üzgün. Bunu anlıyoruz. Dünyâ sağcılığı ise tam olarak bir sevinç dalgasında sörf yapıyor. Bunu da anlıyoruz. Neticede bu iki taraf yarıştı. Kazananlar sevinecek, kaybedenler yasa girecek denilebilir. Benim dikkatimi daha çok Trump’ı sarmalayan sempati çemberi. Anlaşılması ilk başta zor olan da bu.
Şuradan başlayalım: Has Trumpistlere diyecek bir şey yok. Ama Trump’a tek başına bunlar kazandırmadı. Onlar kemik destek ve oylar. Trump, bir evvelki seçimlerde almış olduğu oy kadar oy aldı. Kamala Harris ise Biden’ın almış olduğu oydan aşağı yukarı sekizde birini kaybetti. Yâni,
Kamala Harris esas mağlubiyetini kendi içinde aldı.
Siyahlar, Hispanikler, Müslümanlar, beklendiği üzere Kamala Harris’e ezici bir destek vermedi. Kimi doğrudan Trump’a oy verdi; kimi de büyük bir hayâl kırıklığı içinde sandığa gitmedi. Başka bir ifâdeyler Biden devrinde Demokratlar, önünü arkasını hesaplamaksızın öyle işler yaptılar ki, kendi bindikleri dalı kesmiş oldular.
ABD’nin farklı eyâletlerinde yaşayan ve birbirlerini tanımayan Türk ahbaplarımdan devşirmiş olduğum intibâlar, Demokratların uğradığı bu hezimetin ipuçlarını veriyordu. Hemen hemen hepsi, Biden devrinde,
ABD halkının kendisini çok daha güvensiz ve sâhipsiz hissettiklerine
işâret ediyordu. Mesele zannedildiği gibi, hanidir bozuk olan ekonomi değildi. Mesele;
güvensizlik, dayatmacılık ve sahipsizlik hissiydi.
Buna sebep olan ise, en başta
“ileri” özgürlükler ve çoğulculuk fetişizminin her açık kanaldan yürütülen kültürel/propagandist dayatmalarıydı
. İleri özgürlükler meselesi, LGBT savunularını da aşıyor,
insanlığın cinsiyetsizleşmesini
merkeze koyan tuhaf bir aşırılaşmaya; daha beteri ise bunun dayatılmasına varıyordu. Evet, Demokratlar Beyaz olmayan ABD’lilere sempati dağıtıyordu. Göçleri, Trump’ın vaz ettiği üzere şedit bir şekilde kısıtlamıyordu. Ama türlü mâceraları, bâdireleri aştıktan sonra ABD’de tutunum sağlamış göçmenlerin göçmen karşıtı olabileceğini hesaba katmıyorlardı. Nihâyet İsrâil-Filistin savaşında, bir miktar gönülsüz de olsalar İsrâil’i desteklemekten, ona her türlü desteği vermekten geri durmamış olmaları ,sâdece Müslüman Amerikalıları değil, mazlumdan yana olma refleksi taşıyan Latin Amerika kökenli ABD’lileri ve meselâ İrlanda kökenlileri de son derecede rahatsız ediyordu. Bu sebeple, hiç beklemeseler de kendi tabanlarında hatırı sayılır oy kayıpları yaşadılar.
Demokratlar,
takıntılı ve dayatmacı bir özgürlükçülük ile gevşek güvenlikçilik
arasında sıkıştılar. Buna liderlik boşluğu da eklendi. Kazanacaklarından çok emin olmalılar ki, Biden gibi, iktidar karnesi pek parlak olmayan, çok zayıf, yaşlı, bunaklığın kıyılarında dolaşan bir liderle seçime girmeyi bile dert etmediler. Ama anket neticeleri gelmeye başlayınca, dereyi geçerken at değiştirmek zorunda kaldılar. Kamala Harris ise lider boşluğunu dolduracak kalibreden yoksundu. Üstelik bir kadındı. Bir mühim şeyi hesap edemiyorlardı. ABD halkı, Avrupa’daki akraba halklardan farklı olarak henüz bir kadın başkanı içine sindirebilmiş bir olgunlukta değildi.
Hâsılı Demokratlar, kaybetmek ve Trump’a kazandırmak için ne yapılması gerekiyorsa onu yaptılar. WOKE solculuğunun doğurduğu antipati kısa zaman içinde Trump sempatisine evrildi. Trump’ın şahsiyetinden, iddialı olduğu siyâsetlerinden berî bir durum bu. Aklı başında insanlardan oluşan bir dünyâ kamuoyu-inşaallah vardır- Trump’ın ne kadar öngörülemez ve tehlikeli olabileceğinin farkında olsa gerekir. Ama, insanların tuhaf bir şekilde, Trump’ın Demokratları, bilhassa WOKE solculuğunu mağlup etmesinden gizli bir zevk aldıklarını müşâhede ediyorum. Buradan hareketle şu tezin güçlendiğini düşünüyorum:
Trump Demokratlara kazanmadı; Demokratlar Trump’a kazandırdı..
Trump, belki de 1000 kelimeyi geçmeyen bir dil dağarcığına sâhip. Ticâreten bir dâhi olabilir. Ama düpedüz câhil. Kaba saba, öngörülemeyen davranışları var. Asla güvenilir değil. Bir dediği ile diğeri tutmuyor. Tam bir tutarsızlık âbidesi. Birkaç gün evvel sohbet ettiğim bir üstâdımın benzetmesiyle
tam bir post truth lider.
Ama bu hâliyle çok inandırıcı oluyor.
Post truth hâl, samimîyet algısını doğruluk algısının önüne koyuyor.
İkincisini kaale almıyor.
Post truth’u alt orta sınıf hissiyatlar kuvvetlendiriyor. Aslında bu,
alt ve orta orta sınıflarla üst orta sınıflar arasında hüküm süren bir sınıf içi savaş.
Burjuvalar, aristokratik değerlerin sun’iliğine karşı, dinî veyâ dünyevî fark etmez, püritan bir eksende sâhiciliği koyuyorlardı.
Tabiat ve insan tabiatı
bu sâhiciliğin merkeziydi. (Tabiatlı Tanrı ise tercihliydi). Sanâyi kapitalizminde bu bakış, duygusal(romantik) motorlarını susturdu; soğudu; hem profesyonelleşti hem de bürokratikleşti. (Burjuva târihlerden orta sınıf târihlere geçiş). Üst orta sınıflar, disiplin toplumları üzerinden yaptı bunu. Orta orta ve daha aşağı orta sınıflar, bu süreçlerin rutinleştiği, tıkırında işlediği zamanlarda ses çıkaramadılar. Sanâyi kapitalizmin ezici sistemik krizlerinde ise üst orta sınıflar, disiplin toplumundan kopar ve
marjinalizm
gütmeye başlar. Bu marjinalizm, topyekûn kültüreldir ve ne toplumsalı ne de siyâsalı vurgular. Yâni başka hiçbir şeye adanmış değildir.
Kendi kendisinin amacıdır.
Devrimcilik de değildir bu. Olsa olsa
avangardlık ve biteviye kırılganlaşan bir incelmişlik fetişizmidir.
Orta orta ve alt orta sınıflara
yozlaşmışlık
olarak görünen de budur. Demokratlar, sosyalistler ve komünistler ile faşistlerin, nazilerin, falanjistlerin savaşı, aslında sürecin yanılsamalı ideolojik boyutunu ortaya koyar. Esas olarak, üst orta sınıf değerlerle, orta ve alt orta sınıf değerlerinin çatışmasıdır bu. Daha kültürel düzlemde bakıldığında, “sâhiciliğini kaybetmiş”, “yozlaşmış” orta sınıflara, daha alt katman orta sınıfların, aşağıdakileri de seferber ederek
sâhicilik dersi
vermesidir. Bugün Trump sempatisi etrâfında tuhaf bir şekilde seyreden de bu.. Unutmayalım ki bu durum tehlike saçıyor. Evet incelmişlik bir aşamadan sonra yozlaşır ve sâhiciliğe karşı insanlığı susuz bırakır. Ama, insanlığı kolayca kabalığa ve ölçüsüz bir tahripkârlığa vardıran da sâhicilik tutkusundan başkası değildir.