Teopolitikanın cilveleri
İran nihâyet İsrâil’e bir karşılık verdi. Bu gecikmiş bir cevaptı. 7 Ekim hareketinde sahneye çıkan HAMAS belli ki, kuzeyde HİZBULLAH’ın da bir cephe açacağını, akabinde Sûriye ve Irak’daki İran’a müzâhir askerî yapıların da devreye gireceğini hesap etmişti. Bu sûretle, İsrâil bir kaç cephede birden savaşmak zorunda kalacak; muhtemelen 2006’da olduğu üzere kaybedecekti. Öyle olmadı. İran ve muhtemelen İran’ın baskılamasıyla HİZBULLAH bu beklentiyi karşılamadı. İsrâil de bunu fırsat bilerek topyekûn
Aslında HAMAS ile HİZBULLAH’ın dayanışması sun’i ve güvenilmezdi. HAMAS ideolojik olarak İHVAN’ın bir uzantısıydı. HİZBULLAH ise Sûriye iç savaşına dâhil olmuş, rejimin yanında yer alarak İHVAN yanlısı Sûriyelilere karşı acımasızca savaşmıştı. Aynı HİZBULLAH, İHVAN çizgisindeki HAMAS’ı nasıl ve nereye kadar destekleyecekti? HAMAS liderliği muhtemelen bu yaman çelişkinin farkındaydı. Belki de çâresizlikten bu şâibeli ittifâkı devâm ettirdi. Bu soru zamânında pek sorulmadı. İsrâil’e karşı gûyâ aynı hat içinde olmaları meseleyi zihinlerde geriye itti.
İran hem dâhilde hem hâriçte artık çok zor durumda. Şiilik üzerinden Irak, Sûriye, Lübnan ve Yemen’de genişlettiği tutunumunu devâm ettirmekte çok zorlanıyor. HAMAS-HİZBULLAH ittifâkı, başta Suudî Arabistan, Körfez ve Mısır’da karşılık bulmadı. İran’ın mütereddit davranışları da süreci ağırlaştırdı.
Bir çift söz de İsrâil için… İsrâil maksimalizmi teopolitik çatlakları tâkip ederek yol alıyor. Her maksimalizm gibi kaybedecek. İçeride (Gazze) ve uzaktan (dijital saldırılar, hava bombardmanları) şimdilik bayağı yol aldılar. Ama artık deplasmandalar. İsrâil askerlerinin postalları Lübnan’a değdiği gün başka bir safhaya geçiyoruz demektir. Her şey sâhada belli olacak..