‘Tasarruf kamuda başlasın!’
Enflasyon ve yüksek faize işaret eden TÜRKONFED Başkanı Sönmez, bu süreçte en büyük bedeli çalışanların ödediğini, iş dünyasının da payına düşeni aldığını söyledi. Sönmez, “Kamu daha fazla sorumluluk almalı, artık elini taşın altına koymalı” dedi.
Enflasyonla mücadele politikaları ekseninde bu yıl iş dünyası açısından yüksek faizler, finansa erişim sıkıntısı, yatırımları durdurma, konkordatolarda artış gibi sorunların gölgesinde geçti. Türkiye’nin en büyük bağımsız iş dünyası örgütü Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Sönmez, 2025’in de 2024’ün sorunları ile geleceğini vurguladı. Kamunun hanehalkını, reel kesimi enflasyonun düşeceğine inandırması gerektiğinin altını çizen Sönmez, “Vatandaş pazardan domatesini alırken, bir dahaki sefere o domatesin fiyatının artmayacağına inanmalı” dedi.
TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez
Öne çıkan başlıklar
- İş dünyası yakın gelecek öngörüleri yapmakta halen zorlanıyor.
- Yüksek faiz, borç maliyeti ve jeopolitik belirsizlikler halen risk.
- Kayıt dışı ile mücadelenin kuralları şeffaf olarak paylaşılmalı.
- Emek yoğun sektörlere yönelik istihdam desteği geliştirilmeli.
- Ekonomimiz ücret-enflasyon kısır döngüsünden çıkmalı.
- Bölgeler arası kalkınma, maksimum düzeyde birbirine yakınlaştırılmalı.
‘TOPLUM İNANMALI’
Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerine değinen Sönmez, yıllık enflasyonun 2026’dan önce yüzde 20’nin altına inmesini beklemenin iyimser bir yaklaşım olduğunu vurguladı. Hanehalkının enflasyonun düşeceğine halen inanmadığının altını çizen Sönmez, “Rasyonel politikaların, inandırıcı davranışlarla desteklemesi şart. Kamu maliyesinde tasarruf bu noktada çok önemli. Toplumun inanmasını sağlamak lazım. Enflasyonun buradaki en büyük psikolojik kırılma noktası bu. Kamu hanehalkını, reel kesimi enflasyonun düşeceğine inandırmalı” diye konuştu. Ekonomideki olumsuz tablonun en çok çalışan kesimi etkilediğini söyleyen Sönmez, şunları kaydetti:
‘PAYIMIZA DÜŞENİ ALDIK’
“Ülkedeki bu pahalılık, alım gücünü neredeyse yok edecek noktaya getirdi. İş dünyası olarak da biz payımıza düşeni aldık, almaya da devam ediyoruz. Özellikle yüksek faizler, girdi maliyetleri, vergi adaleti ortada. Yüksek enflasyonla mücadele sürecinde ülke olarak, bu bedeli, acı reçeteyi ödeyeceğiz demiştik. 2023’te öngördüğümüz tablo bu yıl adım adım gerçekleşti.”
Enflasyonla mücadelede kamunun elini taşın altına koyması gerektiğini vurgulayan Sönmez, kamuda tasarrufun ise sadece belli bölümlerde değil, kümülatif olarak yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Kamuda alınması gereken tedbirlerle ilgili Sönmez, “Öngöremediğimiz giderlerimiz var. Kamu maliyesinin kendi tasarrufları çerçevesinde ihale sistemi var, teşvikler var. Örneğin teşvik sistemini veriyoruz, bölgesel ya da farklı noktalarda. Ama onun getirisini, götürüsünü, faydasını analiz etmeliyiz. Zihniyet değişikliği şart. Harcama yapmamak lazım, tasarruftan da ziyade. Verimlilik en birincil önceliğimiz. Bu da kamudan başlar” değerlendirmesini yaptı. Sıkı para politikasının enflasyonla mücadelede olmazsa olmaz olduğunu söyleyen Sönmez, “Süreç reformlarla desteklenmeli. Yatırımlarımızı özkaynakla yapmaya çalışıyoruz. İş dünyası bu bedelleri ödüyor. Çalışan bedel ödüyor. Kamunun da yapısal reformlarla destek sağlamalı. 2025, 2024’ün sorunlarıyla geldi. Ama 2025’in öngörülebilirlik açısından daha iyi bir yıl olmasını umut ediyoruz” dedi.
'Stres birikti enflasyon önümüzde'
“İş dünyasında stres birikti” diyen Sönmez, bu durumun 2025’te de devam edeceğini belirterek, “Stres birikti, enflasyon önümüzde. Öngörülebilirliği henüz yakalayamadık. 2025’te bunun hafiflemesini umut ediyoruz. Bunun için de gereken adımların atılacağına inanıyoruz. Özellikle yüksek enflasyon, iş dünyasının kurallarını, iş yapış biçimlerini belirleyen bir faktör haline geldi. Bunun yanında döviz kuru dalgalanmaları ve düşük yatırımcı güveni de ekonomik büyümede istikrarsızlığa neden oldu. Zor bir yılı geride bırakıyoruz” değerlendirmesin yaptı.
‘Sanayi göçüne karşıyız’
Türkiye’de yatırım ortamının belirsizlikler ve öngörülemez düzenlemeler nedeniyle zayıfladığının altını çizen Süleyman Sönmez, “Yatırımcı güvenini artırmak için yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, bürokrasinin azaltılması ve sektörel teşviklerin çeşitlendirilmesi şart” dedi. Şirketlerin yurt dışında yatırım yapmasının önemine dikkat çeken Sönmez, “Şirketler eğer büyüme için gidiyorsa ülke için iyi. Ama bir sektör, bir beyin göçü gibi gidiyorsa bu ülke için sıkıntı demek. Bazı sektörlerde bazı ülkeler tercihleri oldu Hazır giyim, Mısır gibi” dedi. “Ekonomi yönetimi, orta vadeli planlar açıklasa da enflasyonu düşürme ve finansmana erişimi kolaylaştırma konusunda daha somut adımlar atmalı” diyen Sönmez, “Ülkemizin ABD ve Avrupa Birliği’ndeki ülkelere benzer şekilde planlanmış yeni nesil bir sanayi politikası yasasına ihtiyacı var. Türkiye’nin dünyadaki gelişmelere paralel olarak ciddi bir şekilde planlama yapmaya başlaması gerekli. Bu kapsamda Devlet Planlama Teşkilatı benzeri bir kurumsal yapıyı da yeniden hayata geçirmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Ekonomi yönetimine güven azaldı
TÜRKONFED’in 2024 yılı üçüncü çeyrek anketine göre her 4 KOBİ’den 3’ü finansmana erişimde zorluk yaşıyor. 2023’te iş hacimlerinin düştüğünü söyleyen KOBİ’lerin oranı yüzde 56.4 oldu. Son anketin, diğer anketlerden farkı ise ekonomi yönetimine yönelik güvenin azalması oldu. Süleyman Sönmez, “Türkiye’de ‘potansiyelimiz çok büyük’, ‘coğrafi yapımız’, ‘çevik iş dünyasının önemi’ konuları hep konuşulur, bunların hepsi gerçek. Bunların daha verimli kullanmanın yolu da Anadolu’daki KOBİ’leri güçlendirmekle olur. Avrupa’ya gidiyorsunuz KOBİ’lerle 2040’ı, verimliliği konuşuyoruz. Türkiye’de de büyük işletmelerle KOBİ’ler arasındaki verimlilik makası açılıyor. Avrupa’da da açılıyor. Ama Avrupa’da bir açılıyorsa burada 10 açılıyor. KOBİ’ler için hem yeşil dönüşüm hem dijital dönüşüm ile ilgili ayrı bir finans kaynağı yaratmalıyız” dedi.
‘Enflasyon-faiz-kur sarmalından çıkmalıyız’
“Ülkenin asgari ücrete endekslenmesi aslında bir sıkıntı, daha yüksek katma değerli üretim yapmalıyız” diyen Süleyman Sönmez, “En büyük sorunumuz Türkiye’de yüzde 50’nin üzerine asgari ücretli olması. Ülkemiz son birkaç yıldır ‘enflasyon-faiz-kur’ sarmalında. Ücret artışlarının toplumsal refah artışına katkı yapması için ekonomimizin ücret-enflasyon kısır döngüsünden çıkması gerekli. Çünkü ücret artışlarının alım gücü ile refaha katkısını artırmak ancak enflasyonun kontrol altına alınması ile mümkün. Yüksek katma değer üretemediğimiz her süreç, bizi asgari ücret ekonomisine mecbur bırakıyor” diye konuştu.