“Şirketler yüksek kâr için enflasyonist ortamı kullanıyor”
TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya, Türkiye’deki şirketlerin “daha yüksek kâr” için enflasyonist ortamı kullandığını, bunun da fahiş fiyat artışına neden olduğunu söyledi. Çetinkaya, enflasyon hesaplanmasında İTO’nun yönteminin eskidiğini, ENAG’ın da kira artışını, kiracının her ay ev değiştirdiğini varsayarak hesapladığını kaydetti.
Ferit PARLAK
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Erhan Çetinkaya, basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ile bir araya gelerek, enflasyon hesaplamalarına ve eleştirilere yönelik soruları cevapladı.
“Yanlış veri/bilgi ile doğru yol bulunamaz”, “Yanlış bilgi ile doğru politikalar üretilemez.” şeklinde haklı eleştirilerle karşı karşıya kalan TÜİK ile ilgili tartışmaların devam edeceğini öngördüklerini dile getiren TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya, doğru bilgiyi anlatmak için toplantıyı organize ettiklerini söyledi.
Türkiye’deki şirketlerin “daha yüksek kâr” için enflasyonist ortamı kullandığını iddia ederek, “Türkiye’deki şirketler enflasyonist ortamı kullanarak normalde alması gereken kârlardan daha yüksek fahiş kârlar elde ediyorlar. Enflasyondan bağımsız şirket kârlarına bağlı bir fahiş fiyat artışı var. Şirketlerin bu davranışı pandemi ile başladı” dedi.
“Her ay ev değiştirilir mi?”
TÜİK ve ENAG verileri arasındaki TEFE/TÜFE farkını ise kira fiyatları hesaplamaları ile açıklamayı tercih eden Çetinkaya, “Kira fiyat artışı için TÜİK olarak 5 binin üzerinde konutun aylık kira değerini izliyoruz. ENAG ise kira fiyatlarını emlak sitelerinden izliyor. Ve kira artışını her ay tüm kiracıların ev değiştirmiş olduğu varsayımı üzerinden hesaplıyor. İnternet üzerinden her ay gözlemlediği artışları yanlış şekilde üst üste ekleyerek şişirilmiş bir zam hesabı yapıyor. Bu örnek ENAG’ın TÜFE metodolojisinden ne kadar uzak olduğunu ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.
Çetinkaya, TÜFE'nin, tüketim harcamalarına konu olan mal ve hizmetlere ait fiyatların genel düzeyinde zaman içerisinde meydana gelen değişimi ölçtüğünü ifade ederek, endeksin Türkiye hanehalkının ortalama harcama alışkanlıklarını temsil eden sabit bir mal ve hizmet sepetine dayandığını ve tüketicilerin karşılaştığı perakende fiyatlarındaki ortalama değişimi ölçtüğünü belirtti.
TÜFE’nin yaşam maliyetlerini ölçmediğiyle ilgili bazı mecralarda tartışmalar yaşandığına işaret eden Çetinkaya, TÜFE ile yaşam maliyeti endeksinin farklı kavramlar olduğunu, TÜFE sabit bir mal ve hizmet sepetinin maliyetindeki değişikliği ölçerken, yaşam maliyeti endeksinin sabit bir refah düzeyinin maliyetindeki farklılıkları yansıttığını vurguladı.
Çetinkaya, madde fiyatlarını açıklamamalarının nedenini ise zamana bağladı. TÜFE’nin Türkiye genelinde 600 binin üzerinde fiyatın derlenerek hesaplandığına vurgu yapan Çetinkaya, “Bu fiyatların yaklaşık 300 bini marketlerden alınan kasa fiyatlarından oluşuyor.
Söz konusu hesaplamaların açıklanma tarihi olan ayın 3’üne yetişmesi çok zor. Bir madde veya hizmetin çeşitlerinin ortalaması alınıyor. Örneğin Van’daki bir domates ile İstanbul Etiler’deki çeri domatesin fiyatı aynı olabilir mi? Bunların fiyatlarının ağırlıklı ortalamaları alınarak toplulaştırılan fiyatlarla enflasyon hesaplanıyor. Yayınlanmayan tablolar ise madde fiyatlarıdır. Madde fiyatlarının açıklanması için ekstra bir gün daha çalışma yapmak gerekiyor.”
“Gelişmiş ülkelerde de yayımlanmıyor”
AB ülkeleri ve ABD gibi gelişmiş ülkelerin istatistik ofislerinin internet siteleri de incelendiğinde madde düzeyinde tüm fiyatları yayınlayan herhangi bir ülke bulunmadığına dikkati çeken Çetinkaya, eleştirilen ürünler üzerinden giderek, “Yumurta, doktor muayenesi fiyatları denildiğinde toplulaştırılmış bir fiyattan bahsediliyor.
Örneğin bugün basına yansıyan bir haberde 2,57 lira yumurta fiyatı ifade ediliyor. Gezen tavuk yumurtası 5 lira. Ama 30’lu yumurtaların tanesi 2 lira. Tüketim ağırlıklarına bakıldığında vatandaşların çoğunlukla 30’lu yumurta tükettiği görülüyor. Ortalama toplulaştırılmış fiyatlara bakıldığında yumurta için 2,57 lira gayet mantıklı bir fiyat. Olay bir süre sonra teknik hesaplamalardan çıkıp algı yönetimine giriyor” dedi.
Çetinkaya, TÜFE ile İTO İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi arasındaki farklılıklara yönelik yorumları da değerlendirerek, İTO'nun söz konusu hesaplarının metodolojisini 30 yıl önce TÜİK’ten aldığını ancak bu yöntemlerin artık eskidiğini ifade etti.
Öte yandan söz konusu hesaplamalarda İTO’nun TÜİK’in çok küçük bir modelini kullandığını, kapsamının da TÜFE’ye göre dar olduğunu belirtti. Yöntem farklılıklarının hem ana grup oranlarında hem de geçinme endeksi ve TÜFE oranlarında ayrışmaya neden olduğunu ifade eden Çetinkaya, bu ayrışmanın düşük enflasyon olduğu dönemlere kıyasla yüksek enflasyon olduğu dönemlerde daha fazla dikkati çektiğini, sürekli değişen tüketici alışkanlıklarına paralel olarak değişen madde sepetlerinin 2 endeks arasında oluşan farkın artmasına neden olduğunu söyledi.
“Yöntem dünya ile aynı"
Erhan Çetinkaya, ülkelerin resmi kurumlarının açıkladığı enflasyon ile algılanan enflasyon arasındaki rakamlara bakıldığında Türkiye’deki rakamların diğer ülkelere kıyasla birbirine en yakın oranları yakaladığını kaydetti. Çetinkaya, "Algılanan enflasyona ilişkin hususlar Türkiye'ye özgü olmayıp, gelişmiş ülkelerde de aynı durum görülmekte ve bu durum Eurostat tarafından ifade edilmektedir.
Örneğin son 20 yıl boyunca AB’de hissedilen enflasyon açıklanan enflasyonun ortalama 5 katı düzeyinde seyrederken Türkiye’de 2 katı düzeyinde seyretmiştir” ifadelerini kullandı. Söz konusu makasın 2021 yılı başından itibaren tüm dünyada gözlendiğini aktaran Çetinkaya, “TÜİK’i IMF Türkiye Masasına şikayet etmişler, orada bir şeyler mi dönüyor diye. IMF Türkiye Masası şefi geldi, hesaplamalarımıza baktılar.
Sadece Türkiye’de değil dünyada diğer ülkelerde de ÜFE’nin TÜFE’nin üzerine çıkmış olduğunu fark ettiler ve ‘Biz bunu araştıralım’ diye gittiler. Yakın zamanda derecelendirme kuruluşları da istatistikleri inceledi, onlar da tatmin edici yanıtları alarak döndüler” dedi.
"Maaş” eleştirisine Geçiştirme
TÜİK Başkanı Çetinkaya, memur zamlarının belli olduğu haziran ayı TÜFE rakamlarının beklentilerin altında geldiğine yönelik eleştirileri ise, “Haziran ayı sonunda açıklanan zamların hemen haziran ayı TÜFE rakamlarına yansıyacağı yönünde yanlış bir algı var” yanıtıyla geçiştirdi.
“75 olması ile 45 olması arasında fark yok”
Enflasyonun 75 olmasıyla 45 olması arasında bir fark olmadığını savunan Erhan Çetinkaya, “Fiyatlar artıyor. 100 TL olan ürünün fiyatı bir yıl sonra 175 olacaksa veya bir yıl sonra 145 olacak arasında can yakıcılığı açısından bir fark yok. Psikolojik olabilir belki. TÜİK Başkanı ve bir vatandaş olarak da söylüyorum, matematiksel bir gerçeklik” değerlendirmesini yaptı.
“Enflasyon gününü değiştirmeyi düşündük”
Türkiye’nin yıllardır devam eden enflasyonun her ayın 3’ünde açıklanması uygulamasını da eleştiren Erhan Çetinkaya, bu tarihin neden belirlendiğinin sorgulanması gerektiğini söyledi. Çetinkaya, “Bu tarihi değiştirmeyi düşündünüz mü” sorusuna da “Düşündük ama TÜİK makyaj yapmak için daha fazla zaman ister derler diye kendimizi geri çektik” yanıtını verdi. Enflasyonla ilgili eleştirilere yanıt veren Çetinkaya, “TÜİK enflasyonda bir şey çevirmiyor. Yakalamaya çalışanlar da yakalayamazlar” dedi.