Seferi kaç kilometre (km) uzağa gidince olur, seferi iken oruç tutulur mu?

Ramazan ayında oruç tutan vatandaşlar bir yerden başka bir yere yolculuk yaparken yorgunluk ve susuzluk gibi zorluklarla karşılaşabilir. Seferi iken oruç tutmak caizdir ancak oruç tutmak yerine kazaya bırakmak da mümkündür. Seferi sayılmak için yerleşim yerinden ayrılıp 90 km veya daha uzak bir yere gitmek üzere yola çıkmak gerekiyor.

Oruçlu iken yolculuğa çıkarak, başka bir ilçe ya da ile giden kişiler için seferi hükmü geçerli olabiliyor. Seferi olunan durumlarda 4 rekatlık farz namazlar, 2 rekat kılınır. Sünnetlerin tamamı kılınır.

SEFERİLİK NEDİR?

Kişinin herhangi bir nedenle ikamet ettiği yerden kalkıp başka bir yere gitmesi veya gitmek için yola koyulması, Arapça'da sefer veya müsaferet olarak adlandırılmakta olup, bu şekilde yola çıkmış kişiye de seferî veya müsafir denilir. Seferînin mukabili mukimdir ve mukim bir yerde yerleşik bulunan, yolcu olmayan kişi anlamındadır. Türkçemiz'de seferîlik veya müsaferet yerine, çoğunlukla yolculuk tabiri kullanılmaktadır. Fıkıh ve ilmihal kitaplarında seferîlik veya yolculuk sözlük anlamına yakın olmakla birlikte, ondan farklı olarak, belirli bir mesafeye gitmek anlamındadır. Yolcu olan kişiyi ilgilendiren bazı özel ruhsat hükümleri bulunduğu için seferin tanımının ve mahiyetinin iyi belirlenmesi gerekir.

SEFERİ KAÇ KM?

Yaşamakta olduğu yerleşim yerinden ayrılıp, ziyaret vb. amaçlarla doksan kilometre veya daha uzak bir yere gitmek üzere yola çıkan ve gideceği bir yerleşim yerinde, Hanefi mezhebine göre on beş, Şâfiî mezhebine göre dört günden daha az kalmaya niyet eden kişi, dinen yolcu (seferî) sayılır.

SEFERİLİĞİN BAŞLANGICI NASIL BELİRLENİR?

Dinen sefer sayılacak mesafedeki bir yere gitmek üzere yola çıkan kişi, yaşadığı yerleşim yerinin meskûn mahallinden çıkınca misafir hükmünde kabul edilir. Bu kimse yolculuk hüküm ve ruhsatlarından yararlanmaya başlar (Merğînânî, el-Hidâye, II, 101). Buna göre, yolculuğa başlayıp şehrin meskûn mahallinden çıkan kimse dört rekâtlı farz namazları iki rekât olarak kılar.

Günümüzde şehirler genişlemiş, İstanbul örneğinde olduğu gibi, iki ucu arasındaki mesafe neredeyse sefer mesafesi olacak kadar uzamıştır. Bu nedenle İstanbul gibi büyükşehirlerde yaşayan kimseler, yolculuğa kendi araçlarıyla çıktıklarında, ikamet ettikleri ilçenin belediye sınırlarını geçtikleri andan itibaren seferî sayılırlar ve haklarında seferîlik hükümleri sabit olur. Yolculuğa otobüs, tren, uçak ve gemi gibi umumi vasıtalarla çıkılması halinde ise seferiliğin başlangıç noktası olarak otogar, gar, havalimanı ve limanlar esas alınabilir.

SEFERİ NAMAZI NASIL KILINIR, KAÇ REKATTIR?

Seferi olduğunuz durumlarda 4 rekatlık farz namazlar, 2 rekat kılınır. Sünnetlerin tamamı kılınır, müsait olunmazsa sünnetler terk edilebilir.

Seferi iken misafir olan imama, mukim olan (misafir olmayan) kişi uyduğunda, 4 rekatlı namazlarda imam 2 rekatı kıldırdıktan sonra sağına soluna selam verir. “Ben misafirim, mukim olanlar namazını tamamlasın” der. Mukim olanlar, imam ikinci selamı verince “Allâh-ü Ekber” diyerek kalkar, aynen imamın arkasındaymış gibi kıyamda, kıraat etmeden (okumadan), Fatiha Suresi okuyacak kadar bekler. Rükû ve secdelerini yapar. İkinci rekata kalkar, yine Fatiha sûresi okuyacak kadar bekleyip rükû ve secdelerini yapar. Ettahiyyatü, Salli, Barik ve Rabbena dularını okur , selam vererek namazı bitirir.

Vatan-ı aslî, vatan-ı ikâmet ve vatan-ı süknâ ne demektir?

Dinen seferî sayılabilmenin iki temel ölçütü vardır. Bunlardan biri mekân, diğeri ise mesafedir.

Yolculuk konusu ile ilgili olarak bir kimsenin bulunduğu yer, ya “vatan-ı aslî” ya “vatan-ı ikâmet” ya da “vatan-ı süknâ”dır.

Vatan-ı aslî: Asıl yerleşim yeri demektir. Bir insanın doğup yaşadığı yer veya çalışmak üzere yerleşip geçimini sağladığı, ev alıp çoluk çocuğu ile yerleştiği yerdir. Vatan-ı ikâmet: Yerleşmek maksadı olmaksızın on beş günden fazla kalmak üzere bulunulan ve aslî vatanından en az doksan kilometre uzaklıktaki yerdir.

Vatan-ı süknâ: Bir kimsenin on beş günden az bir süre kalmak niyetiyle bulunduğu, aslî vatanından en az doksan kilometre uzaklıktaki yerdir. Bu hükümler Hanefî mezhebine göredir.