‘Rumuz Goncagül’: Kadınların sıkışmışlığı ve umut arayışının sahnelenen öyküsü
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Zafer Algöz’ün yönetmenliğinde sahnelenen bu yapıt, seyirciyi İstanbul’un tarihi bir semtinde, toplumsal baskılar ve ekonomik zorluklarla boğuşan bir ailenin yaşamına davet ederken Timur Selçuk’un müzikleri de oyunun atmosferini zenginleştirerek seyirciyi hikâyeye daha da çekiyor.
Arayıcı, geleneksel seyirlik oyun kalıplarını modern bir bakış açısıyla yeniden yorumlayarak, toplumcu gerçekçi tiyatroyu geleneksel renklerle harmanlayıp Türk tiyatrosuna yeni bir soluk getirmiştir. “Rumuz Goncagül” de bu bağlamda çağdaş bir ortaoyunu olarak öne çıkıyor. Dul İnsaf Hanım ve kızı Gülsün, bu komedinin merkezinde yer alıyor. İnsaf Hanım, kızının mürüvvetini görmek için gazeteye “Goncagül” rumuzuyla bir ilan veriyor ve olaylar trajikomik bir şekilde gelişiyor.
TRAJİKOMİK HİKÂYE
Oyun, kocasından kalan maaşla geçinmeye çalışan İnsaf Hanım (Dilek Güven) ve kızı Gülsün’ün (Şebnem Bilgeer) trajikomik öyküsünü anlatıyor. İnsaf Hanım, kızının geleceğini güvence altına almak için evlilik ilanı veriyor ve bu ilan birçok talibin başvurmasına neden oluyor. Ancak her talibin farklı beklentileri ve çıkarları vardır, bu da olayların hızla karmaşık ve komik bir hale gelmesine yol açacaktır.
Sahne tasarımı minimalist bir sadelikle dikkat çekiyor; iki perde, ayna yansıması gibi yerleştirilmiştir, aradaki boşluktan arka taraftaki müzisyenler görünmektedir. Rampa şeklindeki sahne, ev işlevi de görmekte. Perdeye yansıyan el çizimi görseller, olayların nerede ve nasıl bir atmosferde geçtiğini anlatıyor. Rolü olmayan oyuncuların sahne kenarındaki sandalyelerde oturarak oyun sıralarını beklemesi, epik tiyatro unsurlarını modern bir yorumla birleştiriyor. Bu oyuncular, hem izleyici konumunda hem de oyunun bir parçası olarak her anı diğer oyuncularla birlikte takip ediyorlar.
DUYGUSAL ANLAR...
Dilek Güven, İnsaf Hanım rolünde izleyiciye gerçekçi ve derinlemesine bir karakter sunuyor. Anne şefkati, kararlılığı ve çaresizliği, seyircinin empati kurmasını sağlıyor. Şebnem Bilgeer, Gülsün karakterinin saflığını, umudunu ve yaşadığı hayal kırıklıklarını içtenlikle yansıtıyor. Efe Erkekli, Sıtkı karakterine karmaşık ve çok boyutlu bir kişilik kazandırır, mizahi ve duygusal anları ustalıkla dengeleyerek oyunun temposunu dinamik tutuyor. Yardımcı rollerdeki Duygu Gökhan, Erdoğan Aydemir, Engin Delice, Ahmet Dizdaroğlu, Uğur Keleş ve Buğra Kağan Kahraman da güçlü performanslarıyla oyuna önemli katkılarda bulunuyor.
Timur Selçuk’un besteleri, oyunun duygusal yoğunluğunu artırırken sahneler arası geçişleri yumuşatırken müzik, karakterlerin içsel yolculuklarına eşlik ederek hikâyenin iniş çıkışlarını vurguluyor. Pavyon ve gece yaşantısının sesleri, dönemin ruhunu sahneden seyirciye aktarmakta önemli bir rol üstleniyor. Bu müzikler, oyunun başından sonuna kadar büyük bir katkı sunuyor ve Timur Selçuk’un ezgileri tüm canlılığıyla salonu dolduruyor.
Zafer Algöz, oyunun temposunu ve duygusal yoğunluğunu dengede tutarak izleyiciye hem güldüren hem de düşündüren bir deneyim sunmayı ustalıkla başarıyor. Arayıcı’nın metnindeki mizahi ve trajik unsurları ustalıkla harmanlayarak, karakterlerin içsel çatışmalarını ve toplumsal eleştirileri sahneye etkileyici bir şekilde taşıyor.
“Rumuz Goncagül” yalnızca bir tiyatro oyunu olmanın çok ötesindedir; kadınların toplumsal rolleri, ekonomik sıkıntıları ve aşk arayışları üzerine düşündüren derin bir anlatıya sahiptir. Oyunun mizahi dili ve trajik unsurları, dönemin sosyal dinamiklerini ve kadınların yaşadığı zorlukları etkileyici bir şekilde gözler önüne seriyor. İnsaf Hanım ve Gülsün’ün öyküsü, izleyiciye çaresizlik içinde umut arayışının evrensel ve zamansız bir teması olduğunu hatırlatıyor.