Onur Yürüyüşü’nden alınıp geri gönderme merkezine gönderilen Avustralyalı: Su içebilmek için birbirimizi ezdik, avukat ve çevirmen talepleri reddedildi
Onur Yürüyüşü'nden alınıp geri gönderme merkezine gönderilen Avustralyalı: Su içebilmek için birbirimizi ezdik, avukat ve çevirmen talepleri reddedildi
Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alındıktan sonra geri gönderme merkezine gönderilen Avustralyalı Mika, “ Su içebilmek için birbirimizi ezmek zorunda kaldık. Avukatımla yüz yüze görüşemedim. Çevirmen talebim her seferinde reddedildi” dedi.
İstanbul Onur Yürüyüşü’nün ardından gözaltına alınan Avustralya Mika, Erzurum’daki geri gönderme merkezine gönderildi. Mika, gözaltına alınıp geri gönderme merkezine gönderilmeden önce üç yıldır Türkiye’de yaşıyordu. İkamet izni vardı. 25 Haziran günü, onur yürüyüşü bittikten sonra Türkiyeli bir arkadaşıyla gözaltına alındı.
Erzurum’da Geri Gönderme Merkezi’nde yaşadıklarını, ancak Avustralya’ya dönebildikten sonra anlattı. Kaos Gl’den Yıldız Tar’ın haberine göre, Mika şunları söyledi:
"22 saat otobüs yolculuğunda kelepçeliydim"
“Gözaltına alındıktan sonra saatlerce ters kelepçeli bir şekilde otobüste bekletildik. Oradan Harbiye Karakolu’na götürdüler bizi. Ben zaten midemden rahatsızdım, karakolda iyice kötüleştim. O vaziyette bir gece karakolda tuttular. Oradan Tuzla Geri Gönderme Merkezi’ne sevk edildim. Orada da bir gece kaldım. O sırada tuvalette düşüp ayağımı kestim. Yaralı halde beni bu sefer 22 saat otobüs yolculuğuyla Erzurum’a götürdüler. İlaç istedim, vermediler. Ayağımda enfeksiyon başladı. Yol boyunca kelepçeliydim zaten. Acı çektiğimi söylediğimde polis bana bağırmaya başladı ve omzuma ve sırtıma birkaç kez çok sert vurdu.”
"Avukatımla yüz yüze görüşemedim, çevirmen talebim her seferinde reddedildi"
Mika, Erzurum Aşkale 2 Nolu Geri Gönderme Merkezi’nde haftalarca kaldı. Avukatlarıyla sadece iki sefer telefondan görüşebildi. Avustralya Konsolosluğu da devreye girdi. Yaralanan ayağındaki enfeksiyon büyümesine rağmen ancak bir hafta sonra doktorla görüşebildi. Mika, şöyle dedi:
“Sürekli bağırıyorlar. Çok kalabalıktı. Her gün çok az su veriyorlar ve orada kalan hepimiz su içebilmek için birbirimizi ezmek zorunda kalıyoruz. Sadece bir sefer yeteri kadar suyumuz olabildi, o da benim Avustralya Konsolosluğu ile görüşmemden sonraydı. Bir sefer su verdiler, sonra yine eski haline döndü. Duş alabilmek, temizlenebilmek için günde sadece 1-2 saat su oluyor. Anlayacağınız, hijyen yok. Avukatımla yüz yüze görüşemedim. Çevirmen talebim her seferinde reddedildi. Ailemden ya da avukatlarımdan telefon alamadım. Bana gönderilen paketlerin, mektupların veya mesajların hiçbiri verilmedi."