Ocak başvurusu Düzköy’ü ayağa kaldırdı: Bu madeni açtırmayacağız

Koza Altın İşletmeleri, Trabzon Düzköy'deki Honefter Yaylası'nda kompleks cevher madeni aramak için açık ocak işletmesi projesi planladı. Projenin ÇED süreci başladı. Yöre halkı, maden ocağına karşı mücadele edeceklerini açıkladı. Çağırbağı Çevre Platformu Sözcüsü Yakup Civelek “Yaşam alanlarımızı onlara vermeyeceğiz” dedi.

Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından Trabzon'un Düzköy ilçesine bağlı Çayırbağı-Yusuflu Mahallesi sınırları içerisinde kalan Honefter Yaylası'nda maden ocağı açılması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvuru yapıldı, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci başlatıldı.

Proje raporuna göre; açık ocak işletmesi projesi kapsamında 1.248,14 hektarlık işletme ruhsat alanı içinde belirlenen 17,23 hektarlık proje alanında kompleks cevher madeni (gümüş-bakır-demir-kurşun-çinko) araması yapılacak. Aramalarda patlayıcı da kullanılacak. Bölgeden yaklaşık 393.750 ton cevher çıkartılması planlanırken elde edilecek cevher, proje alanında hiçbir işleme tabi tutulmadan kamyonlar vasıtasıyla Gümüşhane'deki Mastra Altın Madeni'ndeki işletme tesisine sevk edilecek.

YÖRE HALKI MÜCADELE BAŞLATTI

Açık ocak işletmesi halinde planlanan maden ocağı, Düzköy ilçesinin 16 mahallesini, Maçka ilçesinin sınır mahallelerini etkileyecek. Düzköy ilçesindeki mahalle sakinleri, çevre platformlarının da katılımıyla yaylalarında maden ocağı açılmasına karşı mücadele başlattı. Çayırbağı mahallesindeki bir köy kahvesinde hukuki ve eylemsel mücadele süreciyle ilgili bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Toplantıya, Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük, Fatsa Çevre Platformu üyesi Osman Güvenalp, Derelerin Kardeşliği Platformu üyesi İhsan Hacıbektaşoğlu, Çağırbağı Çevre Platformu sözcüsü Yakup Civelek, Tonya Çevre Platformu üyesi Bekir Uzun, ÇYDD Trabzon Başkanı Metin Serdar mahalle muhtarları ve yöre halkı katıldı.


“ÜLKENİN DÖRT BİR YANINI DELİK DEŞİK EDİP ZEHİRLEDİLER”

Altın işletmeciliğinin ekolojiye çok büyük zararları olduğunu anlatan Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük, şunları söyledi:

– Fatsa'da ne olduğunu anlatmıştım. Bugün Fatsa'nın ne hale geldiğini gidip görün. Fındık bahçelerinin ne hale geldiğini, suların ne olduğunu yerinde öğrenin. Karadeniz'in tamamını kimyasal alana çevireceklerini söylemiştik. Gümüşhane'yi, Fatsa'yı, Artvin'i geçtiklerinde her yere yayılacaklar. Bir madenin çeşidinin, miktarının önemi yok, önemi olan bir tek şey var; çıkarılmasına kim izin veriyor? Bugün dünyada en çok maden işletmesi açılmasına izin veren Türkiye olmuştur. Kanunlarla işletmecilerin yasal olarak önü açılmış, vatandaşların da önleri kapatılmaya çalışılmıştır.

– Artvin, Ordu, Gümüşhane topyekün maden sahasıdır. Trabzon'un tamamı da maden sahasıdır. Ülkemizin dört bir yanını delik deşik edip zehirledirler. Artvin'de heyelan çok olur, köylüler karar almışlardır, ‘bazı yerlere asla dokunulmayacak' diye. Köylü yaprak bile almaz o alanlardan. Ama o ormanlar bugün madencilere verildi, kepçelerle, dozerlerle devriliyor. Sadece bunu kimyasal olarak düşünmeyin oradaki suya dokunduklarında su yönünü, yerini, izini kaybeder.


“FATSA'DA YAPTILAR, BURADA DA YAPACAKLAR”

Fatsa'da siyanürlü altın madeninin yarattığı sonuçları anlatan Fatsa Çevre Platformu üyesi Osman Güvenalp ise şu değerlendirmelerde bulundu:

– Biz meyve yiyemiyoruz, sebze yetiştiremiyoruz, yetiştirsek de yiyemiyoruz. Bu sene fındık bitti. Gelir seviyelerimiz tamamen düştü. Marketlere mahkum edildik. Siz de aynı şekilde olacaksınız. Biz de bu şekilde toplandık, bize ‘Siyanür şeftalide de var' dediler. Aramıza nifak soktular. Karşılıklı husumet yarattılar. Dediler ki ‘5 sene faaliyet sürdüreceğiz'. 5 sene sonra sizden de kapasite artırımı isteyecekler. Bizden istediler. Yeni ÇED düzenlediler. Kurban kestiler, marketlerden koli koli o köyün insanına yardım sağladılar. Sonra ‘Siz burada işgalcisiniz' dediler, ‘İki köyün tasfiyesi gerekli' dediler.

– Kapasite artırım raporunda ‘Köy halkı buradan gitsin, şehirde otursunlar' yazıyor. Böyle güzel bir coğrafya terk edilir mi? Biz şirketin raporlarına itiraz ettik, itirazlarımız kabul oldu. Kapasite artırım raporu iptal edildi. Buraya siyanür havuzları kurulduğu zaman buranın pili biter. Aşırı yağmurlarda siyanür havuzları taşacak ve dere yataklarına gelecek. Susuz kalacaksınız. Size taşıma suyla tankerle su getirecekler. Ben Fatsa'da çay içmiyorum. Talepte bulunduk, bölgenin sağlık taramasından geçmesini, toprak dokusunun ölçülmesini istedik, yapmadılar. Bugün Fatsa'daki insanlar hastalandılar. Buraya kazma vurdurmadığınız zaman siz başarılı olacaksınız.


“YEŞİL YOL PROJESİ MADENLER KOLAY NAKLİYE EDİLSİN DİYE HAZIRLANDI”

Derelerin Kardeşliği Platformu üyesi İhsan Hacıbektaşoğlu ise şöyle konuştu:

– Bakın bu Yeşil Yol Projesi var. Yeşil Yol Projesi aslında bu bölgedeki madenlerin kolay nakliye edilmesi için hazırlanan bir proje olduğunu yıllarca söyledik. Bugün böyle olduğu ortaya çıkıyor. Ben Of'tan geldim. Bu mevzu benim de mevzum. Böyle bakacağız. Biz Karadeniz'de yan yana, omuz omuza mücadele etmek zorundayız.

“ASIL MÜCADELE BURADA”

Trabzon yaylalarında önceden yaşanan sınır davalarını hatırlatan Tonya Çevre Platformu üyesi Bekir Uzun da “Çocukluğum yayla davalarıyla geçti. Yaylası için insanlar birbirine kurşun sıktı. Ama asıl mücadele orada değildi. Çayırbağı'nın ineğinin, Tonya'nın otunu otlaması değildi. Asıl yağmalama burada. Tonya, Çayırbağı birlik olacak, birlikte mücadele edeceğiz” dedi.


“BU COĞRAFYAYA BAKMALARINI BİLE YASAKLIYORUZ”

Yakın geçmişte ormanların talan edilmemesi için mücadele ettiklerini dile getiren Çağırbağı Çevre Platformu sözcüsü Yakup Civelek ise “Birileri yaşam alanlarımıza sırça köşklerinden, gökdelenlerinden masa başında oturarak karar veriyor. Yaşam alanlarımızı onlara vermeyeceğiz. Onlara bırakın bu coğrafyada maden aramayı, bu coğrafyaya bakmalarını bile yasaklıyoruz” diye konuştu.