Mevlid Kandili orucu sahur saat kaçta başlıyor? Mevlid Kandili imsak vakti ne zaman? 14 Eylül Diyanet imsak vakti bilgisi

Mevlid Kandili orucu, ibadetlerini idrak edecek olan Müslümanların odaklandığı konulardan oldu. Hazreti Muhammed'in dünyaya teşrifi dolayısıyla rebiyülevvel ayında idrak edilecek olan Mevlid Kandili'nde, dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi kutsal kabul ederek çeşitli ibadetlerle geçirmek, genel olarak âlimler arasında kabul ediliyor. Diyanet kaynaklarına göre İslam dünyasında manevi huzur ve heyecanla beklenen Mevlid Kandili gecesi oruç tutmak sevap olarak nitelendirilebilir. Peki, Mevlid Kandili'nde oruç tutulur mu, ne zaman tutulur? Kandilde oruca nasıl niyet edilir? Mevlid Kandili orucu sahur saat kaçta başlıyor? Mevlid Kandili imsak vakti ne zaman? İşte detaylar...

Mevlid Kandili orucu sahur saat kaçta başlıyor? Mevlid Kandili imsak vakti ne zaman?

Mevlid Kandili orucu için sahur vakti, bulunduğunuz şehre göre değişiklik gösterir. Sahur vakti, imsaktan önce yani sabah ezanı okunmadan önce bitirilmelidir. Bu nedenle, bulunduğunuz şehrin imsak vaktine bakarak sahur vaktini belirleyebilirsiniz. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi sitesinden veya bir imsakiye uygulamasından güncel sahur vakitlerine ulaşabilirsiniz.

DİYANET EZAN VAKİTLERİ İÇİN TIKLAYINIZ

Kandilde oruca nasıl niyet edilir?

Niyet etmek orucun şartlarındandır. Niyetsiz oruç sahih değildir. Kalben niyet etmek yeterli ise de niyeti dil ile ifade etmek menduptur. Oruç için sahura kalkılması da niyet sayılır.

Ramazan orucu, belli günlerde tutulmak üzere adanan oruçlar ile nâfile oruçlar için niyet etme vakti, güneşin batması ile ertesi gün tepe noktasına gelmesi öncesine (10 dk.) kadarki süredir ancak imsaktan sonra yapılacak niyetin geçerli olması için bu vakitten itibaren bir şey yenilip içilmemiş, oruca aykırı bir iş yapılmamış olması gerekir. Aksi takdirde gündüz niyet caiz olmaz (Kâsânî, Bedâî’, 2/85). Bu oruçlar için “yarınki orucu tutmaya” şeklinde mutlak niyet yeterlidir. Bununla birlikte geceden niyet edilmesi ve “yarınki Ramazan orucuna” şeklinde orucun belirlenmesi daha faziletlidir. Ramazan’ın her günü için ayrı niyet edilmesi gerekir (Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/126-127).

Kaza, keffaret ve bir zamana bağlı olmaksızın adanan oruçlar için gün batımından itibaren en geç imsak vaktine kadar niyet edilmiş olmalıdır. Bu tür oruçlara niyet edilirken, “falanca kaza, keffaret veya adak orucuna” şeklinde belirtilmesi gerekir.

Şâfiî mezhebine göre ise nâfile dışındaki tüm oruçlara geceden niyet edilmelidir. İmsak vaktine kadar niyet edilmemişse o günün orucu geçerli olmaz. Nâfile oruçlara ise güneş tepe noktasına gelmeden öncesine kadar niyet edilebilir (Şirâzî, el-Mühezzeb, 1/331-332).

Mübârek gün ve geceler ile kandillerin İslam’daki yeri nedir?

Kur’an-ı Kerim’e ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hayatına bakıldığında bazı gün ve gecelere özel önem verildiği görülür. (bk. Âl-i İmran, 3/16-17; İsrâ, 17/78) Örneğin Cuma gününün Müslümanlar için özel bir önemi vardır. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı; o gün cennete konuldu ve o gün cennetten çıkarıldı. Kıyamet de cuma günü kopacaktır.” (Müslim, Cum’a, 18 ) buyurmuştur. Bu itibarla o gün Müslümanların bir araya gelip cuma namazı kılmaları emredilmiş (el-Cum’a, 62/9) namaz öncesinde boy abdesti almaları ve güzel elbiseler giyinip güzel kokular sürünmeleri tavsiye edilerek (Buhârî, Cum’a, 2 , 3 , 6 , 7 ) bugün onlar için hidayet vesilesi ve adeta bayram kabul edilmiş, (Buhârî, Cum’a, 37 , Müslim, Cum’a, 19 ) gün içerisinde duaların mutlaka kabul edileceği bir anın bulunduğu haber verilmiştir. (Buhârî, Cum’a, 37 )

İçinde “bin aydan daha hayırlı” olan Kadir gecesinin bulunduğu Ramazan ayı da Müslümanlar için mübârek zaman dilimlerindendir. Rahmet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapanıp şeytanların zincire vurulduğu (Müslim, Sıyâm, 1 ) ve Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı bu ayın gündüzlerinde müminlere oruç tutmak emredilmiş, (el-Bakara, 2/185) gecelerini de ibadetler ile ihyâ etmeleri tavsiye edilmiştir. (İbn Mâce, İkâmetu’s-salavât, 173 ) Ramazan gecelerini ihyâ etmeye önem veren Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayı, Allah Teâlâ, gündüzlerinde oruç tutmayı üzerinize farz kıldığı benim de gecelerini ibadetle ihyâ etmeyi sünnet kıldığım bir aydır. Artık kim inanarak ve sırf Allah rızasını dileyerek orucunu tutar ve gecelerini ihyâ ederse, anasından doğmuş gibi günahlarından temizlenmiş olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/191 ; İbn Mâce, İkâmetu’s-salavât, 173 ; Nesâî, Sıyâm, 40 )

Nitekim Allah Resûlü, yılın diğer gecelerinden farklı olarak Ramazan gecelerinde birkaç gün cemaatle nafile (terâvîh) namazı kılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.), farz olarak anlaşılır endişesiyle bu namazı cemaatle kılmaya devam etmeyeceğini ashâbına ifade etmiştir. (Buhârî, İ‘tisâm, 3 ; İbn Mâce, İkâmetu’s-salavât, 173 ) Hz. Peygamber’in vefatıyla bu endişe ortadan kalkınca, Hz. Ömer (r.a.) döneminden itibaren teravih namazı cemaatle düzenli bir şekilde kılınmaya tekrar başlanmış, (Muvatta’, es-Salâtü fî Ramadan, 3-5; Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1 ) böylece Müslümanlar tarafından Ramazan geceleri sünnete uygun bir şekilde ihyâ edilegelmiştir. Yine Müslümanlar Peygamberimizin (s.a.s.) sahur yapmaları yönündeki teşvik ve tavsiyeleri (Müslim, Sıyâm, 45 ) gereğince sahura kalkmaya önem vermişlerdir.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) cömertliği Ramazan ayında daha da artardı. Peygamberimiz bu ayda çokça Kur’an okur ve Cebrail (a.s.) ile Kur’an-ı Kerim’i mukabele ederdi. (Buhârî, Savm, 7 ) O’nun (s.a.s.) sünnetinden hareketle Müslümanlar asırlardır Ramazan ayında hatimler okumuş, camilerde itikâfa girmiş, infak ve tasadduklarını çoğaltarak sosyal dayanışmanın en güzel örneklerini sergilemişlerdir.

Zilhicce ayının ilk dokuz günü de önemli günlerdendir. Bu günlerde oruç tutmak -Arafat’ta vakfe yapmakta olan hacılar dışında- sünnettir. Zira Peygamberimiz (s.a.s.) “Allah katında şu on günde işlenecek sâlih amelden daha değerli bir amel yoktur.” buyurarak Zilhiccenin ilk dokuz gününü oruçlu geçirmiştir. (Ebû Dâvûd, Savm, 61 ) Zilhicce’nin dokuzuncu günü olan arefe gününün de ayrı bir önemi vardır. Hz. Peygamber (s.a.s.) bugünü oruçlu geçirme ile ilgili olarak “Arefe günü tutulacak orucun önceki ve sonraki senenin günahlarına keffâret olacağını Allah’tan ümit ediyorum.” (Müslim, Sıyâm, 196-197 ) buyurmuştur.

Ramazan ve Kurban bayramı günleri ve geceleri de mübarek zaman dilimlerindendir. Hadis-i şerifte bu günlerin Allah Teâlâ tarafından Müslümanlara bayram kılındığı bildirilmiştir. (Ebû Dâvûd, Salât, 244 ) Bu gecelerde ihlasla yapılan duaların reddedilmeyeceği rivayet edilmiştir. (Abdurrezzâk, Musannef, 4/317 )

Allah Resûlü (s.a.s.), bayramlarda Müslümanların bir araya gelmesine çok önem vermiş ve herkesi bayram namazları kılınan namazgâha davet etmiştir. (bk. Buhârî, Îdeyn, 7 ; 15 ; Ebû Dâvûd, Salât, 246 ) Yine Peygamberimiz (s.a.s.) Kurban bayramında kendi eliyle kurban kesmiş, gücü yeten mü’minlerin de kurban kesmesini istemiştir. (Ebû Dâvûd, Edâhî, 4 , 5 ) Böylece Kurban bayramı günlerinde kurban ibadetini yerine getiren müminler, kurbanlarını paylaşarak bütün toplumun bayram sevincini yaşamalarını da sağlamış olurlar. (Buhârî, Îdeyn, 3 |, 5 )

Mü’minler için bayram olması nedeniyle bu günleri oruçlu geçirmek yasak olduğundan (Buhârî, Îdeyn, 66 ) asr-ı saadetten beri bu günlerde ikramlarda bulunulmuş, kutlamalar yapılmış, oyunlar oynanmış ve bu günler sevinç içinde geçirilmiştir. Peygamberimiz böyle günlerde insanların maddî ve manevî dayanışma içerisinde olmasını tavsiye etmiştir. (bk. Buhârî, Îdeyn, 2 , 3, 7 , 8 ; 9, 24 )

Ayrıca Peygamberimiz (s.a.s.) pazartesi ve perşembe günleri, kamerî ayların 13. 14. ve 15. günleri, Şevvâl ayından altı gün ve Muharrem ayında oruç tutmuş ve oruçlu geçirilmesini de tavsiye etmiştir. (bk. Müslim, Sıyâm, 194-198, 203, 204; Ebû Dâvûd, Savm, 61 , 69 )

Bunların dışında halk arasında kandil olarak isimlendirilen bazı geceler daha vardır ki bunlardan bir kısmının önemine ayet ve hadislerde işaret edilmiş, diğerleri de ibadet etme, şükretme ve bir anma vesilesi olarak toplum tarafından kabul görmüştür. Bu gecelere “kandil” denilmesi, Osmanlı döneminde bu gecelerde camilerin kandille aydınlatılması sebebiyledir.

Kandil geceleri şunlardır:

Kadir gecesi, Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı gecedir. Bu gece, Kadir sûresinde “bin aydan daha hayırlı” olarak nitelendirilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de Kadir gecesinde, inanarak ve mükâfatını ancak Allah'tan bekleyerek namaz kılanların geçmiş günahlarının affedileceğini müjdelemiştir. (Buhârî, Savm, 6 ) Bununla birlikte Kadir gecesinin Ramazan ayının kaçıncı gecesi olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) Ramazan ayının son on gecesinin ihyâ edilmesine özel önem vermiş ve Kadir gecesinin de bu gecelerde aranmasını tavsiye etmiştir. (Buhârî, Fazlu leyleti’l-kadr, 3 ) Kadir gecesinin Ramazan ayının 27. gecesinde olduğu (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 179-180 ) genel kabul görmüş olmakla birlikte, Ramazan ayının tamamında, son on gününün tek gecelerinde (Buhârî, Fazlu leyleti’l-kadr, 3 Müslim, Sıyâm, 207 ) veya son yedi gecesinde aranması ile ilgili farklı rivayetler de vardır. (Buhârî, Fazlu leyleti’l-kadr, 2 ; Müslim, Sıyâm, 205-206 ) Hz. Peygamber’in konuyla ilgili söz ve fiillerinden Müslümanları, Ramazan’ın tamamını, özellikle de son on gecesini Kadir gecesiymiş gibi ihyâ etmeye teşvik ettiği anlaşılmaktadır.

Mevlid kandili, Peygamberimizin (s.a.s.) doğum yıl dönümü olan Rebîulevvel ayının on ikinci gecesidir. Kur’an ve Sünnet’te bu gecede yapılması özel olarak emir ya da tavsiye edilen bir ibadet şekli yoktur. Bununla birlikte Müslümanlar, Allah Resûlü’ne olan muhabbetleri nedeniyle mevlid kandilinin gece ve gündüzünü nafile ibadetlerle ihyâ ederler.

Mevlid kandili kutlamaları Müslümanların asırlardır uyguladığı bir gelenektir. Allah Resûlü’nün dünyayı teşrif ettiği günün yıl dönümlerinde Müslümanlar, öteden beri düzenleyegeldikleri çeşitli programlarla, Hz. Peygamber’in hayatını, mesajını ve güzel ahlakını dünyaya tanıtmak için gayret göstermekte ve ilmi-kültürel programlar düzenlemektedirler. Mevlid programlarında Kur’an-ı Kerim tilaveti, ilâhiler ve naatlar okunması ve dualar edilmesi Müslümanların gönlünde Allah ve Peygamber sevgisini canlı tutmaktadır.

Regaib kandili, üç ayların başladığını vurgulamak ve toplumda farkındalık oluşturmak için ihyâ edilen Receb ayının ilk cuma gecesi kutlanır. Kur’an-ı Kerim’de, saygı gösterilmesi istenen ve savaşmanın yasaklandığı aylardan biri de Receb ayıdır. (bk. el-Bakara, 2/217; el-Mâide, 5/2; et-Tevbe 9/5, 36) Hz. Peygamber’in (s.a.s.) belirli bir gün belirtmeden bu ayda oruç tuttuğuna dair rivayetler bulunmaktadır. (bk. Ebû Dâvûd, Savm, 55 ) Ancak Receb ayının her günü oruç tuttuğuna ve Regaib gecesine mahsus namazın olduğuna dair kaynaklarımızda sahih bir rivâyet bulunmamaktadır. (İbnü’l-Cevzî, el-Mevzû‘ât, 2/434-438, 576-580) Bununla birlikte Şaban ve Ramazan ayından önce gelen Receb ayı, gerek manevî bir iklimin yaklaşması gerekse içerisinde Miraç gecesini de barındırması sebebiyle Müslümanlar için bir şükür ve sevinç kaynağıdır. Nitekim Hz. Peygamber’in, Receb ayı girdiğinde “Allah’ım! Receb ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” diye dua ettiği bilinmektedir. (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-evsât, 4/189 ; Beyhâkî, Şuabü’l-îmân, 5/348-349 )

Miraç kandili, Receb ayının yirmi yedinci gecesinde yâd edilmektedir. Bu gecede Hz. Peygamber (s.a.s.) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürülmüş (el-İsrâ, 17/1) ve oradan da miraca yükseltilmiştir. Beş vakit namaz bu gece farz kılınmıştır. (Buhârî, Salât, 1 ) Ayrıca Allah’a şirk koşulmadığı sürece ümmetin günahlarının bağışlanacağı müjdesi de miraçta verilmiştir. (Müslim, Îmân, 279) Bu geceye özel bir ibadet olmasa da Müslümanlar miraç kandilinin gecesini ve gündüzünü asırlardır nafile ibadetlerle ve anma programlarıyla ihyâ etmektedirler. Mü’minlerin mi’racı olan beş vakit namazın bu gece onlara hediye edilmesinin sevincini yaşamak, Mescid-i Aksâ’nın Müslümanlar için mübarek ve mukaddes olduğu şuurunu devam ettirmek ve gelecek nesillere bilinç kazandırmak için İsrâ ve Mi’rac hadisesi yâd edilmektedir.

Berat kandili, Şaban ayının on beşinci gecesidir. Bu gecede ibadetle meşgul olunması, gündüzünde oruç tutulmasına dair rivayetler bulunmakta ve Allah Teâlâ’nın kullarının günahlarını bağışladığı haber verilmektedir. (İbn Mâce, İkâmetü's-salavât, 191 ; Tirmizî, Savm, 39 ) “Berat” ismi de günahların affedilmesi anlamına gelir.

Kandil gecelerinde gerçekleşen önemli hadiseler sebebiyle Müslümanlar, Allah’a şükürlerini ifade etmek ve bu önemli hadiseler hakkında farkındalık oluşturmak için bu geceleri ihyâ etmektedirler. Bu geceler, Müslümanların tövbe istiğfar edip dua etmeleri, kaza veya nafile namaz kılıp oruç tutmaları, Kur’an okuyup dinlemeleri, sadaka vermeleri, sıla-i rahim yapmaları gibi salih amellere ve maddî-manevî dayanışma içerisine girmelerine birer vesiledir. Bu tür zamanlarda oluşan manevî atmosfer, inananların maneviyatını güçlendirdiği gibi pek çok insanın günahtan el çekmesine de zemin hazırlamaktadır. Bu bağlamda kandil geceleri insanların camiyle buluşmaları ve dinin emir ve yasaklarını öğrenmeleri açısından da değerlidir. Ayrıca bu geceler, birlik ve beraberliğimize katkı sağladığı gibi toplumsal bir bilinç ve şuur oluşmasına da vesile olmaktadır.

Öte yandan ibadetleri sadece bu gecelerde yoğunlaştırmak ve diğer zamanlarda bütünüyle terk etmek de yanlış bir davranıştır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) “Gücünüz nispetinde (nafile) amel ediniz. Çünkü siz usanmadıkça Allah usanmaz. Allah katında amellerin en sevimlisi, az olsa da devamlı olanıdır.” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Salât, 315 ) Dolayısıyla önemli olan, düzenli ve devamlı ibadet etmektir.

Ayrıca sahih kaynaklarda bu gecelere mahsus bir ibadet şekli bildirilmemiştir. Ancak kandil gecelerinde kılınan namazların veya yapılan diğer sâlih amellerin -bu gecelere mahsus olduklarını iddia etmedikçe- bidat oldukları söylenmez. Çünkü bidat, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) vefatından sonra dinî bir delile dayanmadığı halde dinin emri olduğu inancıyla yerine getirilen uygulamalar için kullanılan bir tabirdir. (bk. Yaran, DİA, “Bid‘at”, 6/129-131)

Kandil gecelerinde düzenlenen programlar öteden beri Müslümanlar arasında dini-kültürel bir nitelik kazanmıştır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) ve sahabe döneminde bayramlar ve farklı münasebetlerle kutlamalar yapıldığı bilinmektedir. Bütün toplumlar da millî ve manevî değerlerini canlı tutabilmek ve sonraki nesillere aktarabilmek için çeşitli zaman dilimlerini önemsemekte ve değerlendirmektedirler.

Bununla birlikte mübarek gün ve geceler vesilesiyle yapılan faaliyetler, gayrimeşru eğlence kültürüne malzeme edilmemeli ve manevi anlamlarına halel getirecek davranışlardan uzak durulmalıdır.