Lafın tamamı aptala söylenir…

Düz okuma/anlama ile yüzeysellik arasında açık bağ var ve ‘duyduğu/okuduğu gibi anlama’ yaygın bir handikap… Cumhurbaşkanı, İsrail’den Türkiye’ye yönelik tehdit üzerine konuştuğundan beri olası riskin niteliği bir tarafa, ‘fiziki tarifi’ üzerine dahi anlaşamıyoruz… Hâlâ koca koca adamlar, “İsrail nasıl olur da Türkiye gibi bir ülkeye saldırabilir, bunun imkânı yok” diye vızıldıyorlar… Kavrama kabiliyeti bir eksiklik ama bunun dışında, salt pislik olsun için ısıranlar da var. Bilerek veya bilmeyerek

Düz okuma/anlama ile yüzeysellik arasında açık bağ var ve ‘duyduğu/okuduğu gibi anlama’ yaygın bir handikap…

Cumhurbaşkanı, İsrail’den Türkiye’ye yönelik tehdit üzerine konuştuğundan beri olası riskin niteliği bir tarafa, ‘fiziki tarifi’ üzerine dahi anlaşamıyoruz…

Hâlâ koca koca adamlar, “İsrail nasıl olur da Türkiye gibi bir ülkeye saldırabilir, bunun imkânı yok” diye vızıldıyorlar…

Kavrama kabiliyeti bir eksiklik ama bunun dışında, salt pislik olsun için ısıranlar da var. Bilerek veya bilmeyerek o tehdidin parçası oluyorlar. Acıklı değil mi?

Bir diğer örnek de, İsrail-İran arasında anlık, vites küçültürken boşa alındığında meydana gelebilecek bir yanlışlığın, kavurucu kapanlara yakalanma olasılığı…

Bizim medyadan ya da akşamların program katılımcılarından -en azından büyük kısmından- öylesi feraset beklemiyoruz ama Doğu da Batı da yazdı bu ihtimali ve çatır çatır tartışıyor…

Şöyle sadeleştirebiliriz; İsrail’in İran’a beklenen karşı saldırısı ölçüyü aşarsa Tahran bölgeye zarar verebilir ve otomatikman Amerika’yı da sürükler. ABD, İran’a yıkıcı biçimde vaziyet ettiğinde, Moskova ve Pekin duyarsız kalmaz, kalamaz…

“Ölçü”, ABD’nin istediği kadar, sınırlı bir vuruş. Askeri üsler olabilir, alışılageldik suikastlar olabilir, söylemeye de gerek yok minvalinde. Bunun üzerine çıkarak, nükleer tesisler ve/veya/hele petrol yapılanmaları, asla! “Bölge” de şu; S. Arabistan başta olmak üzere Körfez…

ZİKREDİLMESİ BİLE İSRAİL’İ HUZURSUZ EDER…

Bu okumaya ilk Washington Post’ta rastladım. Sonra Milli İstihbarat Akademisi’nde 7 Ekim’in birinci yılı vesilesiyle düzenlenen oturumda, Prof. Talha Köse, “Çok kritik bir dönüm noktasındayız. Eğer İran’a çok daha kapsamlı bir askeri müdahale yapılacak olursa, İsrail tarafından ABD’nin de bu savaşa dâhil olma ihtimali söz konusu olur. Böylesi ortamda da Rusya ve Çin böylesi bir gerilime tarafsız kalamazlar. Dolayısıyla, şimdi bölgesel bir çatışma görülen, çok farklı bir noktaya evrilebilir”…

Tabii bir açılış konuşması olduğu için etüt ya da akademik sunum gibi dipnotlandırılmadı, sebep-sonuç ilişkileri kurulmadı. Aynı zamanlamayla Akıl Odası’nda (09/10) mümkün olduğunca masaya yatırdık ve “sürüklenişin rabıtalarını” zaman yettiği kadar kurmaya çalıştık…

Bunlar nihayetinde projeksiyonlardır. Tıpkı, İsrail-Türkiye ilişkilerindeki potansiyel riske yaklaşıldığı gibi, üç süper gücün bir anda binlerce nükleer füzeyi birbirine fırlatıp dünyayı yok edeceği aklı değil. Hiç çatışma olmasa bile,
Ortadoğu’nun bir köşesine bu kadar yüklenmenin, Batı Asya-Kafkaslar-Ortadoğu-Akdeniz’de kanamalar yaratmaması mümkün değildir.
Ortasındaki Türkiye’nin bundan etkilenmemesi söz konusu olabilir mi?

Kaldı ki, ciddiye alınsın-alınmasın Tel Aviv ciddiye aldı işte; Cumhurbaşkanı Herzog, “bizim Türkiye’ye yönelik bir planımız yok” demek zorunda kaldı. Tabii ki olduğunu biliyoruz ama onlar da Ankara’yla kapışmanın, geçtik, dillendirilmesinin bile tatsız olacağının farkındalar…

Son tahlilde mesele, zemini zaten bulunan tehdit değerlendirmelerinin illa en yüksek boyutuyla gerçekleşmesi değil, beraberinde muhakkak sancılar getireceğidir…

TEK DAMLA SON DAMLA OLACAK…
Güney sınırımızın tamamı, İran-Irak-Suriye hepsi ya ağır biçimde yıpranmış hatta
bölünmüş
durumdalar ya da adı konmasa da savaşın içindeler. Burada vaziyet alınmaması mümkün olabilir mi?

Arap/Körfez ülkelerinin birçoğunun olası savaş halinde hava sahalarını ve üslerini taraflara kapatacağına ilişkin ortak kararları veya Mısır’ın, “savaş ekonomisine geçebiliriz” açıklaması bile bir şey anlatmıyor mu?

ABD Başkanı’nın bu kadar zaman sonra ve bu haldeyken, basının karşına çıkıp, “Batı Asya’da topyekûn bir savaştan kaçınmaya çalışıyoruz” açıklaması da mı boş? Kaldı ki Rusya ve Çin aynı ikazları bangır bangır yapıyorlar…

‘Batı Asya’ya mim koyun; ABD’nin en rahatsız olduğu konulardan biri başta Rusya sonra Çin’in bu bölgede uzayan boyudur…

CIA Direktörü Burns
’ün, Netanyahu-Biden görüşmesinin zamanlamasında çıkıp, “İran’ın nükleer bomba üretmekte acele ettiğine dair kanıt görmüyoruz” lafı kime mesaj? İran’a yönelik saldırı için gerekçe silmektir bu. Ya da
İran Dini Lideri Hamaney
’in beş yıl aradan sonra verdiği tüfekli Cuma hutbesinde, Arapça ve Farsça olarak İsrail’e, “bunu yükseltme, yine vururuz, artık vurabileceğimizi öğrendin” demesi?
İran Devrim Muhafızları Komutanı
’nın, “eğer savaş başlarsa tüm bölgeyi ateşe veririz” ilanı?
İsrail Başbakanı Netanyahu
’nun panik halinde Putin’e ulaşmak için telefon üzerine telefon açmasının ama bir türlü ulaşamamasının nedeni de farklı değil…
İngiltere Merkez Bankası:
‘İran ile İsrail arasındaki çatışmanın kötüleşmesi küresel petrol arzını ciddi şekilde aksatabilir ve
1970’lerdeki gibi
bir şok üretebilir. Krizi yakından izliyoruz’… Hiç birini önemsemiyorsanız dahi bunu not edin. Zaten jeopolitik ve ekonomik ‘Araf’taki dünyada nükleer savaşa gerek kalmadan benzer sonuçlar üretebilir!
‘İRREVERSİBLE’…

Daha bu kadar aleni gelişmelerin ayırdında olmadan, örneğin ABD ve Japonya’nın iyiden iyiye iteklemeye başladığı ve bundan sonra daha yükseleceği anlaşılan ‘Pasifik NATO’su ataklarını nasıl anlamlandıracağız?

Hâlâ, “orası bize uzak” diyenlerdenseniz, burnumuzun dibindeki, hatta öyle veya böyle artık “içinde” olduğumuz, çok sürprizli olacağı söylenen BRICS zirvesini nasıl anlayıp, kıymetlendireceğiz?

ABD başkanlık seçimlerinin küresel kaosu bir kalemde bitireceğine hatta Ukrayna savaşı ve İsrail soykırımını durdursa bile dünyanın yeni bir yöne dönmesini engelleyeceğini sananlar yanılıyor. Bu artık geri döndürülemez hale geldi…

Israrla dünyayı geriye doğru döndürecek ‘Süperman’ bekliyorsanız, o Kudüs’te düştü!