Ha savunma ha tarım
İklim krizi bir komplo teorisi değil. Sıcaklık ve kuraklık dünyayı kasıp kavuruyor. Akdeniz kuşağındaki ülkeler bundan çok etkileniyor. Göllerimiz, sulak alanlarımız bir bir kuruyor. Bundan elli sene evvel iki yüzü aşkın olan göl ve sulak alanlarımız neredeyse yirmiye düştü. Yeraltı suyumuz azalıyor. Yakın gelecekte “içme suyu” sıkıntısı çekileceği söyleniyor. Bunları yazmak, söylemek, konuşmak felâket tellallığı değil. Geçirdiğimiz sıcak yaz bu durumun en büyük delili. Ne yapmak lazım? Tedbir almak
Sıcaklık ve kuraklık dünyayı kasıp kavuruyor. Akdeniz kuşağındaki ülkeler bundan çok etkileniyor.
Göllerimiz, sulak alanlarımız bir bir kuruyor.
Yeraltı suyumuz azalıyor. Yakın gelecekte “içme suyu” sıkıntısı çekileceği söyleniyor. Bunları yazmak, söylemek, konuşmak felâket tellallığı değil.
Geçirdiğimiz sıcak yaz bu durumun en büyük delili.
Ne yapmak lazım?
Tedbir almak lazım.
Anadolu arkeolojisine bakın mesele anlaşılır. Milattan önce bu topraklarda yaşayan kavimler koca koca “sarnıç”lar inşa etmiş. Daha düne kadar evimizde bahçemizde bir su kuyusu ve yanında bir “sarnıç” bulunurdu.
Bu nedir?
Bu, bu coğrafyada yaşayan insanın tabiatla kurduğu “uyum” hadisesidir.
Susuz tarım bu kadar nüfusu beslemez. Suyu kullanma konusunda fevkalade titiz davranmalıyız.
İnsanımız şu veya bu sebeple (Bunları tartışmanın yeri burası değil) son elli yılda köylerden şehirlere aktı.
Bakın “köye dönüş” demiyorum, bunun toplumda menfi mânâları vardır.
Bunlar şehirden ata toprağına hicret edip devletin sağladığı imkânlar ile ailece çalışarak meselâ 50 koyunu 500 koyuna çıkarmış; et-süt yanında arıcılık, seracılık ve benzeri işler de yapan bir çiftliği yönetmektedirler.
Hikâyeyi “sürekli” izleyen köy kökenli gençler (insanlar) bu maceraya heves edecektir.
Yedi bölgeden yedi genç bu başarıyı ekranlarda sürekli anlatmaktadırlar. Sürekli, öyle ki duymayan kalmasın. Ancak bıktırmayalım.
Bununla yetinemeyiz.
Hepsi ayrı ayrı işler yapan bu gençlerin çiftliklerine “başarıyı yerinde görmek” için hevesli insanlara turlar düzenlemelidir.
Elbette ki bu söylediğim işin propaganda-medya tarafıdır.
Bu yolda adım atılmıyor mu?
Atılıyor.
Çoban ücretleri ile tarımda çalışanların ücretleri göz kamaştıracak seviyede olmalıdır. Peki, bu kadar yatırıma değer mi? Bakın petrol bulmak için gemiler satın aldık, personel yetiştirdik. Arıyoruz. Buna “boşuna gayret” denir mi? Bu bir görevdir. Devlet üzerine düşeni yapmak zorundadır. Petrol bulunur bulunmaz o başka.