Göç Eğilimleri ve Politik Engeller
Dünya çapında göç her yıl artarken, insanların gelecekte daha az göç etmek isteyeceği yönünde bir gösterge de yok.
Ancak göç etmek isteyenlerin önünde son on yılda yeni engeller oluştu: Donald Trump ABD başkanı olarak ilk döneminde "duvar inşa etme" söylemi yürüttü, Covid-19 salgını sonucunda pek çok ülkede seyahat kısıtlamaları oluşturuldu ve Brexit kapsamında kişilerin Birleşik Krallık ile AB arasında kişilerin özgürce göç etme imkanı ortadan kaldırıldı.
Üstelik 2025 yılının da, dünyanın en büyük iki göç istikametinde ciddi siyasi değişikliklerle başlaması bekleniyor: ABD'de Donald Trump Ocak ayında ikinci başkanlık dönemine başlayacak, Almanya'da da Şubat ayının sonlarında düzenlenmesi beklenen erken seçimlerde, daha sıkı göç politikalarını destekleyen partiler başarılı olabilir.
18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü'nün öncesinde, küresel göç eğilimlerinin 2025 yılında nasıl değişebileceğine göz atalım.
Güncel küresel göç trendleri ne durumda?
Dünyadaki göçmen sayısı geçtiğimiz 30 yıldır küresel çapta tutarlı bir şekilde artıyor. Ancak başka bir ülkeye taşınan kişilerin yüzdesi dünyanın nüfusuna kıyasla hala göreceli olarak düşük.
"25 yıllık göç verileri ile İnsani Gelişme Endeksi verilerini inceledik ve gelişmekte olan ülkelerden kişilerin orta, yüksek ve çok yüksek insani gelişim gösteren ülkelere göç etmesinin gitgide daha zorlaştığını gördük" diyor BM'nin Uluslararası Göç Örgütü'nün (IOM) Göç Araştırmaları & Yayımları Bölümü'nün Başkanı Marie McAuliffe:
"Çok açık bir trend görülüyor. Sıradan göç rotalarına erişim gitgide zorlaşıyor.
"Uluslararası göçün çoğu zengin ülkeler arasında gerçekleşiyor. Zengin bir ülkeden bir diğerine" diyen McAuliffe, Avrupa'nın içindeki yüksek göç sayılarına işaret ediyor.
McAuliffe serbest hareket anlaşmaları bulunan Avrupa Birliği, Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (Ecowas) ve Güney Amerika Ortak Pazarı (Mercosur) gibi bölgelerde göçün daha fazla olduğunu söylüyor ve Güney Asya'dan Körfez ülkelerine uzanan büyük bir göç koridoru da bulunduğunu ekliyor.
2002 yılında dünyada yedi milyon uluslararası öğrenci bulunurken bu rakam ilerleyen yıllarda üçe katlandı.
Suriye'de Esad yönetiminin devrilmesi, başka ülkelerde yaşayan altı milyondan fazla Suriyelinin evlerine dönmesini mümkün kılabilir.
Suriye'nin devrik lideri Beşar Esad'ın Rusya'ya kaçmasının ardından geçen ilk birkaç günde Türkiye'deki Suriyeliler evlerine dönmek isterken, sınırın Türkiye tarafında uzun kuyruklar oluştu.
Ancak Suriye'nin gelecekte nasıl yönetileceğine dair belirsizlikler sürerken güvenlik koşullarının nasıl değişeceğini ve bu göç hareketinin devam edip etmeyeceğini tahmin etmek zor.
Trump'ın ilk dönemi göçü nasıl etkilemişti?
Göç Donald Trump ve destekçileri için büyük önem taşıyan bir mesele.
ABD dünyadaki göçmenlerin en çok tercih ettiği istikamet ve göç konusu 2016 başkanlık seçiminde kapsamlı şekilde ele alınmıştı.
Trump'ın seçim mitinglerinde sık sık "Duvarı inşa et!" sloganı atılıyordu. Slogan Trump'ın yasadışı göçleri engellemek amacıyla Meksika sınırına inşa etmeyi vadettiği fiziksel bariyere bir atıf.
Trump Meksika sınırında halihazırda bulunan bariyerlerin uzunluğunu hatırı sayılır miktarda uzatmayı birinci başkanlık döneminde başaramadı ancak göç üzerinde daha somut sonuçlar doğuran başka düzenlemeler oluşturdu.
Ocak 2017'de başkanlık konumuna geçen Trump'ın ilk kararlarından biri yedi ülkenin ( İran, Irak, Libya, Somali, Sudan, Suriye ve Yemen) vatandaşlarına yönelik seyahat yasağı oluşturmaktı. Bu ülkelerin nüfuslarının çoğu Müslüman olduğu için Trump'ın bu politikasına "Müslüman yasağı" adı verilmişti.
Trump bu cumhurbaşkanlığı kararını imzaladığı sırada bu ülkelerden ABD'ye doğru seyahat eden uçaklarda bulunan yaklaşık 2,000 kişi, uçakları ABD'ye indiğinde gözaltına alınmıştı.
Bir başka politika olarak da Trump, kişilere ABD'de yaşama ve çalışma hakkı dağıtılan yıllık Yeşil Kart Çekilişi'nin de parçası olduğu Çeşitlilik Göçmenlik Programı'nı iptal etti.
Başkanlık görevindeki son yılında Donald Trump "ABD'nin işgücü piyasasını korumak" amacıyla programı durdurmaya karar verdi. Ancak bunun sonucunda, yeni bir hayata başlamaya hazırlanan onbinlerce kişinin hayatı değişti.
Irmak mahlasını kullanan 27 yaşındaki Türkiye'den bir kadın, "2019'da çekilişe katıldım. 2020 yılının Haziran ayında sonuçlar açıklandı ve kazandığımı gördüm" diyor:
"Biseksüel ve ateist bir kadın olarak Türkiye'de kendim olmak ya da düşüncelerimi ifade etmek için güvende hissetmiyorum. ABD ile ilgili hoşuma giden şey de kişisel alana duyulan saygı olmuştu— ABD'de hayatın daha kolay olabileceğini düşünmüştüm."
Göçü engellendikten sonra Irmak aynı durumda bulunan başka kişilerle beraber yasal itirazda bulundu ancak davada başarılı olamadılar ve binlerce kişi ABD'ye taşınma şansını kaybetti.
Trump yönetiminin oluşturduğu, görünürde toplum sağlığını korumayı amaçlayan bir başka bir düzenleme de sınırdaki ABD yetkililerinin —sığınma talebinde bulunan kişiler de dahil— göçmenleri derhal sınır dışı etmesini yasallaştırdı.
Düzenlemenin yürürlüğe girmesi ve Trump'ın Beyaz Saray'ı terk ettiği 2021 yılının Ocak ayı arasında neredeyse 400,000 kişi alıkondu ve sınır dışı edildi.
Trump'ın ikinci başkanlık döneminden ne bekleyebiliriz?
Donald Trump'ın bu seneki seçim vaatlerinden biri de düzensiz göçmenleri topluca sınır dışı etmekti.
Trump "Bu fiyat etiketine bağlı değil. Gerçekten, başka bir seçeneğimiz yok" demiş ve projesinde ABD ordusunu kullanabilmek için ulusal acil durum ilan etmeyi planladığını eklemişti.
Trump'ın başkan yardımcısı olarak seçtiği JD Vance de sınır dışı uygulamalarının "bir milyon kişi ile başlayabileceğini" söylemişti, ancak uzmanlar bunun yapılabileceğine dair şüphelerini dile getiriyor.
ABD sınırında değil de ülkenin içinde tutuklanan ve sınır dışı edilen kişilerin sayısı geçtiğimiz on yıldır 100,000'in hemen altında seyrediyor.
BBC'ye konuşan Amerikan Göç Konseyi'nin (American Immigration Council) politika yöneticisi Aaron Reichlin-Melnick, " tek bir yılda bir milyona yükseltmek için devasa miktarda, muhtemelen var olmayan bir kaynak aktarılması gerekir," diyor.
Uzmanlar bir milyon veya daha fazla kişinin sınır dışı edilmesinin onlarca, hatta yüzlerce milyar dolara mal olacağını tahmin ediyor.
Bunun ötesinde, göç mahkemeleri sisteminin bu kadar çok sayıda başvuruyu işlemesi mümkün değil ve toplu sınır dışı uygulaması içeren herhangi bir programın yasal engellerle karşı karşıya kalması takılması olası.
Ancak Trump yasal göçü azaltacak uygulamaları yürürlüğe geçirmekte, ilk döneminde Çeşitlilik Vizesi Programı'nı kazanan kişilerde olduğu gibi, daha başarılı olabilir.
Şubat 2025'teki seçimlerden sonra Almanya'da neler değişecek?
Dünyadaki en büyük ikinci göç istikameti olan Almanya'da Şubat 2025'te düzenlenmesi planlanan seçimlerden sonra büyük ihtimalle yeni bir hükümet oluşacak.
İşgücünü büyütmek için son yıllarda göçü kolaylaştıran Almanya'da, göç karşıtı aşırı sağcı partiler güce gelirse bu uygulama değişebilir mi?
Almanya'nın güncel hükümeti işgücü eksiklikleriyle baş etmek için göç kısıtlamalarını gevşetti ancak Başbakan Olaf Scholtz'un mensubu olduğu Sosyal Demokrat Parti (SPD) şu an anketlerde üçüncü sırada yer alıyor. İlk sırada Hristiyan Demokratlar (CDU/CSU) varken ikinci sıradaki aşırı sağcı AfD ise her beş seçmenden birinin desteğini kazanıyor.
Alman göç araştırmaları kuruluşu Alman Dışişleri Konseyi'nde Göç Merkezi'ni yöneten Victoria Rietig de "Düzensiz göçü zorlaştırmak Almanya'daki partilerin seçim kampanyalarının parçası, hem en baştaki CDU/CSU partisinin, hem de aşırı sağcı AfD ile aşırı solcu BSW'nin" diyor.
Almanya'daki işgücü eksikliğinden dolayı siyasi partiler düzenli göçe daha az itiraz etse de, her 10 kişiden altısı bu üç partiyi destekliyor.
Rietig de "Şubat seçimlerinden sonra bu siyasi iklimin Almanya'da daha sıkı göç politikalarına dönüşeceği kesin diyebiliriz ve yeni hükümetin başında da büyük ihtimalle Hristiyan Demokratlar olacak," diyor.
Diğer göç rotaları
Almanya'ya ya da ABD'ye göç daha karmaşık hale gelebilir, ancak diğer göç istikametlerinin ilave engeller oluşturması beklenmiyor.
AB ya da Ecowas gibi bölgesel yasal çerçevelerde gerçekleşen göç ile Güney Asya'dan Körfez'e uzanan göç koridorunda bir değişiklik öngörülmüyor.
"Neredeyse tamamen işgücü göçünden oluşan ve Güney Asya'dan Körfez'e uzanan büyük koridor devam edecek çünkü buna yönelik bir ihtiyaç var. İşgücü göçmenleri Körfez'deki birçok ülke için inanılmaz önemli ve önemli hizmetleri gerçekleştiriyor," diyor IOM'den Marie McAuliffe:
"Yani çok büyük bir değişiklik olacağını düşünmüyorum. Hele de göç veren başlıca ülkeler ile istikamet olan büyük ülkelerden bahsediyorsak."
McAuliffe, göç sistemlerine olan güveni zedelemek üzere alternatif sağ gruplar tarafından internette yürütülen dezenformasyon kampanyalarına da dikkat çekiyor.
"Bana kalırsa uluslararası göçün geleceğindeki en büyük sorunlardan biri gitgide büyüyen, dezenformasyonun göçe olan güveni eritmesi paradoksu."
McAuliffe savaş ve felaketlerin tetiklediği akut yerinden edilmeler dışında uluslararası göç eğilimlerinin öngörülebilir ve stabil olduğunu, politika değişiklikleri tarafından da ancak uzun zaman içinde etkilendiğini söylüyor:
"Uluslararası göçün bir istisna olduğunu biliyoruz: Çoğu kişi doğdukları ülkede kalıyor ve yaşıyor."