FETÖ’nün çıngıraklı yılanları

FETÖ’nün aslî elemanları çekirdekten yani çocukken devşirilmiş olanlardır. Örgüt daha çocukluklarında beyinleri yıkanmış, akılları enenmiş elemanlar üzerine yapılandırılmıştır. Örgütün tali elemanları ise aparatlık özelliklerine, kullanışlılıklarına göre seçilenlerdir. Bunlar örgütün beyin takımına giremezler ancak bağlılıktaki kararlıklarına, kendilerini kullandırmadaki maharetlerine göre –tıpkı masonluktaki gibi– belli derecelere ayrılmışlardır. 15 Temmuz’dan sonra birinci gruptaki elemanların

FETÖ’nün aslî elemanları çekirdekten yani çocukken devşirilmiş olanlardır. Örgüt daha çocukluklarında beyinleri yıkanmış, akılları enenmiş elemanlar üzerine yapılandırılmıştır.

Örgütün tali elemanları ise aparatlık özelliklerine, kullanışlılıklarına göre seçilenlerdir. Bunlar örgütün beyin takımına giremezler ancak bağlılıktaki kararlıklarına, kendilerini kullandırmadaki maharetlerine göre –tıpkı masonluktaki gibi– belli derecelere ayrılmışlardır.

15 Temmuz’dan sonra birinci gruptaki elemanların –beyin takımının– çok büyük bir çoğunluğu yurt dışına kaçarak paçayı –şimdilik– sıyırdılar. Onların takibi ve etkisiz hale getirilmesi devlete ait bir iş olduğundan, gündemde fazla yer almıyorlar.

İkinci gruptaki elemanlar ise özellikle akademi, fikir, sanat, edebiyat ve medyada, kısaca kültürel ortamda kullanılan aparatlar olmaları ve dolayısıyla zaten örgüt tarafından ıskartaya çıkarılmaları nedeniyle, tıkıldıkları kodeslerde yana yakıla
etkin pişmanlık
göstererek,
ceza indirimi
dilenerek kurtulup, uzunca bir süre kendi evlerinin karanlığına çekildiler.

Karanlığa çekilmek onlar için en uygunuydu çünkü tıpkı çıngıraklı yılanlar gibi kav değiştirip, yüzsüzlüğün yüz tonunu kuşanıp, sanki hainlere hiç hizmet etmemiş, ölen üç yüzden fazla kişinin kanları ellerine bulaşmamışçasına sokağa tekrar çıkmaları ancak böyle mümkün olacaktı.

Örneğin, bunların kavını erken değiştirenlerinden biri, yaklaşık üç sene önce, FÖTÖ ihanetinin farkına ancak varabildiğini, onlara hizmet etmekten pişmanlık duyduğunu belirtmekle temizlendiğini zannederek “Ee, nerede kalmıştık” pişkinliğiyle kibir kusmaya kalkışınca, bizim
İsmail Kılıçarslan
onun burnuna –azgınlaşan uyuz atın burnuna vururcasına- öyle bir vurmuştu ki- can havliyle tekrar kendi karanlığına kaçmıştı.

O kaçtı ama yakaladıkları her imkana sülük gibi yapışarak şer işlerine yeninden tutunmaya çalışanları da var.

FETÖ’nün muhtemel bir kalkışmada kendisine ilk karşı çıkacağını bildiği İslamcıları ölü ilan ederek erkenden defnetme girişiminde, gerekli mezarlık kerestesi için kalite-kontrol hizmeti veren biri mesela… Fondaş medyada Cumhur ittifakının üç vaktin hangisinde dağılacağı hususunda çıngırdama sesleri eşliğinde kaç zamandır fal açıyor.

Bunun bir benzeri de şairlik vasfını siyasi kurnazlığına maske yaparak, AB fonlarıyla beslenen bir Berlin vizelinin internet sitesinde birkaç gün önce çıngırdadı. Onun içeriği çoktan değişmiş bulunan laiklik, sekülerlik, toplumsal alan, katılımcı demokrasi vb. kavramlara sığınarak günümüz Müslümanlarına yapmaya kalkıştığı hakaretlerden söz etmeden önce, bizi sınırlayan şu inanç ve ahlak hattını hatırlatmalıyız:

Sevap ve günah, suç ve ceza ferdîdir. “Hiçbir günahkâr kimse bir başkasının günahını çekmez. Eğer günahı ağır olan bir kişi, yükünü taşımak için bir başkasını çağırsa, akrabası bile olsa yükünden hiçbir şey taşımaz.” Bu inancımız nedeniyle FETÖ ile iltisaklı olanların ailelerini yani çocuklarını ve torunlarını hem dışta tutuyoruz ki, ana-babalarının suçları nedeniyle boyunları eğilmesin… Bizim gözettiğimiz bu haddi istismar ederek zıvanadan çıkanlara ise tepkimiz her zaman sert olmuştur ve yine sert olacaktır.

Berlin vizelinin çıngırakalısına gelince.

Önce şu gafletinin altını çizelim: Sanki Türkiye’yi yıkıma sürükleyen FETÖ siyasetinin hizmetinde bulunmamış, vatan hainlerini ve darbeci katilleri cesaretlendirecek yazılar yazmamış… gibi davranıyor. Oysaki gönüllü olarak satın aldığı o zillet mezarında da hep yanında yatacak.

Öyle sanıyorum ki, 15 Temmuz darbesini önlemek için sokağa dökülenlerin
siyasi şuurunu
hemen her Batılı gibi
Siyasal İslam’a indirgeme
hinliğine başvurup, şuurlu Müslümanlardan bir rövanş almaya yelteniyor. O hinlik içinde İslam’daki beş farzı, 1-eşi başörtülü olmak, 2-Cuma namazında görülmek ve 3-meyhanede görülmemek şeklinde üçe indirerek Siyasal İslam’a yamamakla kalmıyor, bilakis bu üçlüyü tutarsızlık, ahlaksızlık, sekülerleşme… suçlamaları eşliğinde Siyasal İslamcıları küçümseme sebebi olarak da zikrediyor.

Bu şaire karşı Fuzûlî gibi “Aldanma ki şair sözü elbet yalandır.” deyip geçmemiz mümkündür ama görüyoruz ki, o ahlaksızlığın dibine inmiş biri olarak, siyasi şuur sahibi Müslümanları ahlaksızlıkla itham etmeye yeltenip kendi zilletine tüy dikmenin; Müslümanları siyasetçilikle damgalayarak onlardan bir rövanş almanın, FETÖ kininin uçurtmasına kuyruk olmanın gayretindedir.

Çıngıraklı yılanların kuyruklarının ucunda çıngırak denilen bir eklentinin varlığını bildiğimize göre, şair dahil bahsettiğimiz çıngıraklıların çıngırdamalarındaki nedeni daha iyi anlamış olmaz mıyız?