Fatih Erbakan: Terörle müzakere veya terörist başının serbest bırakılması gibi konulara kapalıyız
YENİDEN Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, " Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması, mecliste konuşma yapması gibi konularda Yeniden Refah Partisi olarak şiddetle karşıyız. Böyle bir adım bir defa şehitlerimizin, gazilerimizin, kırk senelik terörle mücadelemizin hatırasına bir saygısızlık olacaktır. Devletimizi, milletimizi ve silahlı kuvvetlerimizi aciz gösterecektir. Terörle müzakere veya terörist başının serbest bırakılması gibi konulara biz kapalıyız" dedi.
Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, medyanın Ankara temsilcileri ile bir araya geldiği toplantıda konuştu. Fatih Erbakan, konuşmasında, partisinin 6'ncı kuruluş yıldönümünün hayırlara vesile olmasını dileyerek, "Yeniden Refah Partimizin kurulmasıyla milletimize 'umutsuzluk dönemi, alternatifsizlik dönemi bitmiştir. Yeniden Refah Partimiz tüm ezilenlere umut olmak üzere yola çıkmıştır' müjdesini vermiştik. Milletimiz partimize büyük bir teveccüh gösterdi. Partimiz 6 yıl gibi kısa bir süre içerisinde 600 bin üye sayısına ulaştı. Türkiye'nin üye sayısı bakımından 3'üncü büyük siyasi partisi oldu. Bu 6 sene içerisinde girmiş olduğu her iki seçimde de yeni kurulan bir parti için son derece önemli başarılar ortaya koydu" diye konuştu.
Fatih Erbakan, Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması, mecliste konuşma yapması gibi konularda Yeniden Refah Partisi olarak şiddetle karşı olduklarını söyleyerek "Böyle bir adım bir defa şehitlerimizin, gazilerimizin, kırk senelik terörle mücadelemizin hatırasına bir saygısızlık olacaktır. Devletimizi, milletimizi ve silahlı kuvvetlerimizi aciz gösterecektir. Yani 'biz kırk sene sizinle mücadele ettik ve başarılı olamadık. Onun için gel bize yardım et. Sen söyle silahları bırakın, bizi bu durumdan kurtar' manasına gelecektir. Bu bakımdan da uygun değil. Diğer bir husus sadece Öcalan'ın bir çağrısıyla PKK'nın silah bırakacağını düşünmek de aslında sığ bir yaklaşım çünkü PKK'nın yöneticileri zaten bu süreçle ilgili yaptıkları açıklamalarda 'silah bırakılmasına Öcalan değil, biz karar veririz' dediler ve hemen o günlerde yapılan TUSAŞ saldırısıyla da silah bırakma niyetinde olmadıklarını da aslında ortaya koydular. Öcalan'ın çağrısıyla diyelim, PKK silah bıraksa bile, orada bir de bizim için asıl tehdit olan PYD ve YPG var. Yanı başımızda 140 bin kişilik bazı ifadelere göre 100 bin kişilik bir terör ordusu kurulmuş. Sadece uzun menzilli füzeleri yok. Savaş uçakları yok. Bir de tanklar yok. Bunun dışında her türlü silaha ve teçhizata, termal kameralar, gece görüş tribünleri, uçak savarlar, toplar, ağır makinalı silahlar her türlü ağır silahla teçhiz edilmiş bir terör ordusu. Bunlar silah bırakmadıktan sonra sadece şu anda belki kendilerinin bile çok önem vermedikleri öncelikli görmedikleri PKK çatısı altındakilerin silah bırakmasının yeterli olmayacağını ifade ettik ve bu nedenle de Öcalan'ın serbest bırakılması, umut hakkından yararlanması, gelip mecliste konuşma yapması gibi konulara şiddetle karşı olduğumuzu ifade ettik" ifadelerini kullandı.
Erbakan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yapılması gereken, bizim de söylediğimiz oradaki bölgedeki insanlarımızın Kürt'üyle, Arabıyla, Zazasıyla her etnik kökene sahip insanımızın, her siyasi ve dini inanca sahip insanımızın temel talepleriyle ilgili bölgenin siyasi partileriyle müzakere edilmesi lazım. Kanaat önderleriyle, aşiret reisleriyle ve o bölge halkıyla bu müzakerenin yapılması lazım. PKK'nın, Abdullah Öcalan'ın muhatap alması, bununla müzakere edilmesi uygun değil. Burada da ne isteniyorsa 'ana dilde eğitim, yerel yönetimlerin, valiler, kaymakamlar da dahil, belediye başkanları da dahil, birtakım yetkilerinin arttırılmasını' gibi. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü halel getirmeyecek şekilde ne müzakeresi yapılacaksa bunlar yapılıp, onların mahrum oldukları haklar varsa bu hakların teslim edilmesi için bir çözüm süreci yürütülebilir. Ama bu çözüm yapacağız diye dediğim gibi binlerce, on binlerce insanımızın, bebeklerimizin, kadınlarımızın, çocuklarımızın katili olan terörist başının çıkartılması, meclise getirilmesi, serbest bırakılması bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil. Çözüm süreci yürütülecekse tabii ki yürütülsün. Kürt, Zaza kardeşlerimizin o bölgedeki Arap kardeşlerimizin mahrum olduğunu düşündükleri hakları varsa bunlar müzakere edilsin, kendilerine teslim edilsin. Tabii ki Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü halel getirmeyecek şekilde ve her vatandaşımız eşit haklara sahip olsun. Dediğim gibi terörle müzakere veya terörist başının serbest bırakılması gibi konulara biz kapalıyız."
Erbakan, erken seçim ile ilgili, "Biz Sayın Erdoğan'ın aslında bir kez daha aday olmasının kendisi için de aslında bir külfet olacağını ve uygun olmayacağını söylüyoruz. Çünkü Sayın Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en uzun süre başkanlık yapan devlet başkanlığı yapan; Mustafa Kemal Atatürk'ün bu konudaki rekorunu dahi geçmiş süre olarak bir kimse; yoruldu, yaşı ilerledi. Bu saatten sonra tekrardan bir beş sene daha bu yükü yüklenmesi kendisi için de aslında bir sıkıntı. O nedenle tabii kendisinin de bugüne kadar yaptığı hizmetlerle beraber bir kenara çekilmesinin daha uygun olacağını her zaman ifade ediyoruz. Başta kendisi için uygun olacağını ifade ediyoruz. Erken seçimin olması lazım. Bu 21 senede 598 milyar dolar da faiz ödemiş bir iktidar. Türkiye Cumhuriyeti'nin faiz şampiyonu bir iktidar. Bütün Cumhuriyet tarihi boyunca ödenen faizden kat be kat fazlasını 21 senede faize ödemiş bir iktidar. Bir erken seçimin yapılması bir yönetim değişikliğinin olması, tekrardan iç ve dış piyasalarda iktidara bir güven tazelemesinin sağlanması ve inşallah tabii bu değişimin milli görüş yönünde olması ki, bu borç, faiz, zam, vergi ekonomisinden kurtulup, üretim, istihdam ve ihracat odaklı bir ekonomi modeline geçirebilmesi. Biz erken seçim olmasının gerektiğini ifade ediyoruz. 2026 yılının ilkbaharında yapılabilir diye daha önce ifade etmiştik. 2025'in sonbaharı veya 2026'nın ilkbaharı olabilir demiştik. Ama şu anda sanki her iki tarihte uygun gibi ama 2026 yılı ilkbaharı olursa daha da uygun olabilir diye düşünüyoruz. Ama normal süresinden mutlaka önce olması lazım. Çünkü gerçekten de milletin de dayanacak hali kalmadı. Devlet de başta Sayın Mehmet Şimşek ve Sayın Erdoğan olmak üzere bu çarkı çevirebilecek durumları kalmadı. Kendileri de zor durumda. Hem kendilerinin bir an önce kurtulması hem de milletin kurtulması için bir erken seçimin gerekli olduğunu düşünüyoruz" dedi.
'KÜRTÇE'NİN BİR SEÇMELİ DERS OLARAK KONULMASI MÜMKÜN OLABİLİR'
Erbakan, Yeniden Refah Partisi olarak en önemli kırmızı çizgilerinin Türkiye'nin, Irak'ın, İran'ın ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması olduğunu dile getirerek "Siyonizm, İsrail ve Amerika Siyonist güçler, tam tersine bu dört ülkenin de mutlaka bölünmesi yolunda çalışmalarını yürütüyorlar. Buna bizim onay vermemiz asla mümkün olamaz. Siyonistlerin, Kürt kardeşlerimiz daha iyi şartlarda yaşasın, daha çok özgürlüğe sahip olsun, haklarına sahip çıkılsın, onların, huzuru, barışı, refahı sağlansın diye bir talepleri yok. Onların inancına göre Kürtlerde, Türkler, Araplar gibi affedersiniz hayvana kadar bile değeri olmayan aşağı varlıklar. Böyle sapkın bir inanca sahip bir zihniyetin, bir ideolojinin burada devlet kurmak istemesinde bir hayır çıkmayacağını görmemiz lazım. Türkiye'nin toprak bütünlüğü de çok önemli. DEM Parti bizi ziyarete geldiğinde 3 tane taleplerinin olduğunu söyledi. Özerklik veya federasyon diye bir şey istemiyoruz. Bizim taleplerimizden bir tanesi anadilde eğitim. Resmi dilimiz Türkçe'dir ve tektir. Bunun arkasından bir dil daha konulmasıyla çok büyük bir kaos oluşur. Çünkü Zazaca, Arapça, Gürcüce, Aranavutça var. Resmi dilimiz Türkçe. Anadilde eğitimle ilgili talep varsa, Kürtçe'nin bir seçmeli ders olarak konulması mümkün olabilir veya Kürtçe eğitim yapacak özel kolejlerde açılabilir. Tabi devlet okullarımızda eğitim dilinin Türkçe olması lazım ve resmi dilimizin Türkçe ve tek olması lazım. Kürtçe seçmeli ders devlet okullarında da olabilir" diye konuştu.