Enflasyonla mücadeleden ‘U dönüşü’ büyük yük getirir

Rasyonel ekonomi politikalarından uzaklaşmanın getirdiği tahribatın yüksek olduğuna işaret eden İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, “Büyük tahribat yapmış bir enflasyonla karşı karşıyayız. Sorunun çözülmesinde en büyük bedeli ve fedakarlığı yine sanayici ödüyor” dedi. Bahçıvan, enflasyonla mücadelede U dönüşünün kalıcı hasara yol açabileceği uyarısı da yaptı.

Hamide HANGÜL

İstanbul Sanayi Odası (İSO) meclis üyeleri, deprem bölgesinin kalkınmasına destek olacak iş birliği olanakları geliştirmek için Hatay ve Adana’yı ziyaret etti. Hatay’da İSO Yaşam Kentini gezen İstanbullu sanayiciler, Adana Sanayi Odası (ADASO) ile ortak Meclis toplantısı da düzenledi. Üç gün süren ziyaretlerin ardından İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, düzenlediği basın toplantısında, 2024 yılı değerlendirdi ve 2025 beklentilerini açıkladı.

Bahçıvan, “Kabul etmemiz lazım ki çok zorlu ve tahribatı yüksek bir dönemin yarılarını sarmaya çalışıyoruz” dedi. Geçen günlerin, tahribatın, düşündüklerinden çok daha fazla olduğunu gösterdiğini dile getiren Bahçıvan, “2020’den başlayarak bozulmaya başlayan ekonomik iklim ve rasyonel ekonomi politikalarından uzaklaşmanın getirdiği bedelin ve tahribatın, tahminlerimizden çok daha yüksek boyutta olduğunu görüyoruz. Maalesef, sebebi ve nedeni kendimiz olmayan bir sorunun çözülmesi noktasında da en büyük bedeli ve fedakarlığı yine sanayici ödüyor” diye konuştu.

“Enflasyon OVP hedefinin uzağında”

Geçmiş yıllardan çok farklı bir enflasyonla karşı karşıya olunduğunu, yüksek enflasyonun toplumun her kesiminde büyük bir darbe vurduğunu kaydeden Bahçıvan, “Büyük tahribat yapmış bir enflasyonla karşı karşıyayız. Enflasyonun konusunda en güçlü ve net uyarıları biz yaptık. Keşke toplumdaki tüm kesimler, enflasyon ışığının görülmeye başladığı ve rasyonel ekonomiden uzaklaşıldığı zaman çok daha güçlü uyarılar yapılsaydı” açıklaması yaptı.

Enflasyonla mücadele kapsamında ortaya konulan Orta Vadeli Program’da (OVP), bazıları konularda hedeften daha iyi, bazılarında ise hedeften daha uzak olunduğuna işaret eden Bahçıvan, “OVP’deki hedeflerden maalesef, şu anda hedefinin uzağında olan enflasyon tahmini. Enflasyon direniyor. Ne yazık ki çok istenen ölçüde düşmüyor. Enflasyon hedefinde ilk açıklanan OVP ile şimdiki arasında makasın açıldığını görüyoruz. Enflasyondaki yıl sonu hedef aralığı açıldı” diye konuştu.

“Yoğun bakımdan çıkış işareti yok”

Enflasyonla mücadeleyi, hastanın yoğun bakımdaki tedavi sürecine benzeten Bahçıvan sözlerini şöyle sürdürdü: “Henüz hasta yakınlarına söyleme noktasında bir işaret yok iyileşmede. O güçlü enflasyon düşüşü… 20’li ve ondan sonra da tek haneli rakamlara inebilmesi noktasında o düşüşü görebilmiş değiliz. Bunun uzaması sabır stresini artırıyor. Enflasyonla ilgili sürenin gecikmesi hiç hoş değil, ancak bunu hızlandıracağız derken de bugüne kadar uygulanmış politikalardan U dönüşü yaparsak o bizi çok daha büyük açmaza götürebilir.

Yani benzetme yapacak olursak, yoğun bakım süreci felaket bir süreç. Hasta kurtarılmak istenir ancak, zamanı gelmeden yoğun bakımdan çıkarılacağı gün, onun sonu olabilir. Acımasız bir sabır gerektiren süreçteyiz. Başka aktörlerin de sahaya girmesi gerekli. Şu anda onu yaşıyoruz maalesef. Sanayinin üzerinden düşmesi gereken en önemli yük enflasyon. Oradaki kararlılık sürmeli. ‘Buradan vazgeçelim’ deyip, yalpalar, saparsak başka problemler ve yükler gelecektir. Başka aktörler de sahaya girmeli” ifadelerini kullandı.

“MB yalnız bırakıldı, savaşın başka cepheleri de var

Merkez Bankası’nın (MB) enflasyonu düşürmek için kendi imkan ve silahlarıyla cephede mücadele ettiğine işaret eden Bahçıvan, “Bu cephede Merkez Bankası’nı gereğinden fazla yalnız bırakıyoruz. Ancak bu savaşın başka cephelerinin de olduğunu unutmamak gerekiyor. Yeteri kadar mücadele var mı, diğer cephelerde yok. Geçmiş 3-4 yılın neden olduğu tahribat ve o tahribatın oluşturduğu güven kaybı o kadar yüksek ki, Merkez Bankası bir taraftan o kaybolan güveni, itibari yükseltmeye çalışırken, diğer yanda elindeki bu silahlarla enflasyonla mücadele ediyor” ifadelerini kullandı. Bahçıvan, ayrıca Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın, İSO kasım ayı meclis toplantısına da konuk olacağını açıkladı.

“2025 ilk 6 ay zorlu olur”

Hastalığı çözmeye çalışırken, vücudun başka taraflarında da başka bazı arızaların çıktığının gözlemlendiğine işaret eden Bahçıvan, bunun da reel sektör olduğunu söyledi. Merkez Bankası politikasını savunduklarını, ancak mücadelenin giderek uzamasının sanayi üzerindeki yükü artırdığına işaret eden Bahçıvan, “Reel sektöre dönük artık, sektör analizlerin, tespitlerin çok daha güçlü yapılması gereken bir dönemdeyiz. 2025 yılında temel tespitler ve çözüm politikalarının geliştirilmeli. Bunu yapmazsak 2025, 2024 yılından en azından ilk 6 ayı çok daha zorlu olacak. O nedenle 2025’in, meşakkati yüksek bir sene olacağı gözüküyor. Vücudun mücadele gücünün ne kadar yeterli olacağını iyi hesaplamak lazım” ifadelerini kullandı.

“Dünyadaki gelişmeleri ıskalamayalım”

Son 3-4 yıldır iç gündemle çok fazla boğuşulmaya başlandığını, böylesi dönemlerin en büyük şanssızlığının dünyadaki gelişmeleri ıskalamak olduğunun altını çizen Bahçıvan, çünkü şirketlerin içinde bulundukları zorlu dönemi çözmeye çalıştığını, dünyadaki gelişmelerin çok da iyi değerlendirilemediğinin altını çizdi.

Bahçıvan, “Avrupa’da şartlar nereye gidiyor, Çin’deki durum, ABD’nin yeni dönemi nasıl olacak ve Türkiye nasıl konumlanacak gibi çok önemli konu başlıklarını doğru değerlendiremiyoruz. Özellikle en büyük pazarımız, ortağımız Avrupa’yı çok iyi takip etmeliyiz. AB pazarı maalesef iyi gitmiyor. AB’deki gelişmeler kendi sorunlarımız kadar önemli. Almanya’yı, Fransa’yı ve Euro’yu çok iyi takip etmek lazım” önerisinde bulundu.

“Reel sektör bankacı riskini görmüyoruz”

Banka bilançolarına bakıldığında bankaların da mutlu olmadığına işaret eden Erdal Bahçıvan, “Bankaların karlılığına bakarsak, ciddi kayıpları var. Her kesimin kendi açısından dertli olduğu bir dönemdeyiz. Yüksek faizlerle verdiği parayı tahsil etme konusu, bankaları da rahat hareket ettirmiyor. Firmalar da yeni krediye dönük ihtiyaç noktasında değil. Reel sektör bankacı riskini de görmüyoruz” diye konuştu. Herkes bu geçiş dönemini empatiyle götürdüğüne işaret eden Bahçıvan, “Yabancı para, yabancı kaynaklar konusunda daha güçlü bir açılım var. Herkesin o kadar ağzı yandı ki kur riskinin endişesi ve tereddütleri nedeniyle yabancı borçlanmaya kolay gitmiyor” ifadelerini kullandı.

“Yeni asgari ücret mutluluk getirmeyecek”

Asgari ücretle ilgili sorulara yanıt veren Erdal Bahçıvan, prensip olarak asgari ücretle ilgili tahmininde bulunmadıklarını, ancak iki tarafın da empati yapması gerektiğini belirtti. Bahçıvan, “Bir tarafta üretim gücünün temel tamamlayıcısı çalışanlarımızın yaşamları, diğer tarafta sanayiciler var. İş gücünün istikrarlı ve kalıcı olması için o maliyeti ödeyen firmalarımızın rekabet edebilirlik noktasında ortada buluşulması lazım. Yeni asgari ücret mutluluk getirmeyecek. İki kesimin de çok mutlu olacağı bir noktada olmayacağı kesin gibi gözüküyor” dedi.

“Pırıl pırıl evlatlarımız bu ülkeden kopuyor”

Erdal Bahçıvan, sanayide ara eleman sıkıntısının ise giderek, yüksek katma değer üretecek yönetici ve beyaz yaka sınıfında da kendini farklı boyutta göstermeye başladığını açıkladı. Bahçıvan, yabancı işçi konusunda ise şunları söyledi: “Bu ülkenin demografik yapısını, günlük telaşlarla ‘o sektöre şu kadar, şu ülkeden’ demek son derece yanlış. Bir plan yapmadan bu işi götürmek ne kadar yanlışsa, plansız ve programsız bu ülkeyi günlük kararlılarla, yabancı çalışan yükünün altına bırakmak da o kadar yanlış. Onun için bizim uzun vadeli insan kaynakları planlaması, eğitim sistemimizi de ona göre yönlendirmemiz gerekiyor.

Eğer belli iş kollarında bu işi kısa vadede çözemeyeceksek, gençlerimizi Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi belli süreliğine yurt dışına gönderip, sonra buraya getirmemiz gerekiyor” diye konuştu. Beyin göçü konusuna da değinen Erdal Bahçıvan, “Okuyan bir avuç nitelikli evladımız geleceği burada aramıyor. Çok ciddi anlamda yurt dışında gencimiz var, ne kadarının dönüp dönmeyeceği de şansa bırakılmamalı. Pırıl pırıl evlatlarımızın, hedefsiz bir şekilde bu kadar çabuk ülkeden kopması çok kabul edilebilir değil.”

“Konkordato alacaklıya ceza gibi uygulanıyor”

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, konkordatoya yönelik bir açıklama yaptı. Sağlıklı işlediğinde konkordatonun gerekli olduğunu, ancak bugünkü haliyle konkordatoyla yaşatma şansı verildiğinde, o firmanın alacaklılarına bir ceza gibi uygulandığını dile getiren Bahçıvan, “Düşünün, firma 150 farklı kolda iş yaptığı tedarikçisi var. ‘Ben bu firmayı yaşatacağım’ derken senden alacağını 6-10 ay durdurma söz konusu. O adamın da konkordatoya gitme gücü yok. O nedenle konkordatonun sadece kamu ve finans alacaklarında uygulanması, ancak reel sektör alacaklarının kapsamın dışında kalmasını öneriyoruz” diye konuştu.

“Döviz açığını kapatacak yatırımlar gecikmemeli”

Erdal Bahçıvan, ABD’de başkanlığı yeniden seçilen Donald Trump dönemine açıklamalar yaptı. Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD pazarında Trump dönemiyle, ilişkilerin daha olumlu olacağını umuyoruz. Ancak tabii orayı da iyi okumalı. Trump döneminin, gümrük duvarlarını hangi ülkelerle ne kadar yükselteceği ayrı bir konu.

Daha korumacı bir dünyaya gidiş refleksi var. Biz kendi iç sorunlarımızdan çıkıp katma değerli ürünlere odaklanmalıyız. İleriki günlerde ihracatın çok daha zorlayıcı olduğunu düşünerek, ithal ettiğimiz ürünleri içeride üretmeliyiz. İhracat çok rahat büyümeyecekse, ithalat için harcanan dövizi içeride tutmak çok önemli olacak. Döviz açığını kapatacak yatırımlar geciktirilmemeli. Adana’daki yatırım gecikmesini üzüntüyle öğrendim. Dünyada eski büyüme hızları kalmayacak. Hizmet sektörü Türkiye için büyük bir şans.”