Dünyanın en güçlü iş insanları listesindeki tek Türk Erzincanlı Hamdi’nin bir mail ile başlayan önlenemez yükselişi
Fortune dergisinin merakla beklenen "2024 yılı dünyanın en güçlü insanları" listesinde yeralan bir isim dikkat çekiyor. Diğerleri gibi adını telaffuz etmekte zorlanmadığımız bu kişi Hamdi Ulukaya. Peki kimdir bu Hamdi Ulukaya, yurtdışında doğmuş bir gurbetçi çocuğu mu yoksa babasının servetini arkasında bırakıp uçağa atlayıp kendi yoluna gitmiş bir veliaht mı? İkisi de değil. Gelin Hamdi Ulukaya'nın öyküsüne birlikte göz atalım.
Fortune Dünyanın En Güçlü isimlerini seçerken sadece servetlerini gözönünde bulundurmuyor. Onların dünyanın gidişatına yaptıkları etkiyi de değerlendirmeye alıyor. Yani sadece zengin değil aynı zamanda güçlü iş insanları onlar. Hamdi Ulukaya da işte bu listeye girmeyi yani olağanüstü başarıya yakalamış bir iş insanı.
Hamdi Ulukaya Erzincan'ın İliç ilçesinde 1972 yılında dünyaya gözlerini açtığında babası süt besiciliği yapan bir Doğu insanı idi. İlkokul ve lise yıllarını Erzincan'da çok da parlak bir öğrenci olarak geçirmedi ancak üniversite giriş sınavında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanarak en yakınlarını bile şaşırtan bir başarıya imza attı.
Mülkiye'de geçen yıllar Erzincanlı Hamdi'ye çok şey kattı. Ankara'nın entelektüel çevrelerine girdi okuldaki arkadaşlıkları onun vizyonunu ve dünyaya bakışını çok değiştirdi. O artık hayallerini Türkiye sınırlarına taşıyor daha da büyümek istiyordu.
DİL ÖĞRENMEK İÇİN GİTTİĞİ ABD'DE FIRSAT KOLLAMAYA BAŞLADI
Nitekim dil öğrenmek için gittiği ABD'de bu fırsatları kollamaya başladığında yıl 1994 idi. Bir yandan dil öğreniyor bir yandan da ne yapabileceğini araştırıyordu. İşte o sırada kendisini ziyaret için ABD'ye gelen babası o parlak fikri kafasına soktu. Kahvaltı sofrasında yediği peynirlerin hiçbirini beğenmeyen babası 'Burada güzel peynir yok. Bizim Erzincan'da çok daha lezzetlileri var. Oradan getirsen pahalıya malolar ama sen burada ABD'de hepsinden daha güzelini üretebilirsin" diyerek ona iş dünyasında bambaşka bir tırmanış çizgisi gösterdi.
Takvimler 2002 yılını gösteriyordu. Artık 21'inci yüzyıl başlamış dünya dijitalleşme ile bambaşka ufuklara doğru yol alıyordu.
Hamdi Ulukaya önce küçük bir beyaz peynir fabrikası kurdu. Süt ve süt ürünleri onun aile mesleğiydi aslında. Ama beyaz peynir Amerikalıların mutfağında çok yer tutmuyordu. Ne kadar başarılı peynirler üretirse üretsin satışları istediği gibi gitmiyordu.
Peynirin yanına başka birşeyler eklemeliydi ama ne?
Hamdi Ulukaya aradığı fırsata 2005 yılında New York'un kuzeyinde artık kapatılmış eski bir yoğurt fabrikasını alarak kavuştu. Kimsenin yüzüne bakmadığı bu fabrika Ulukaya'nın başarıya giden yolculuğunun ilk adımı idi. Fabrikayı satın alma öyküsü ise başlıbaşına bir film olacak kadar ilginç idi.
MAİLDE BEKLEYEN ŞANS MELEĞİ
İşlerini yoluna koymaya uğraşan Hamdi Ulukaya, bir akşam vakti maillerini okuyordu. O sırada çok da adeti olmadığı halde spam kutusuna bakmaya karar verdi ve mousunu o noktaya doğru kaydırdı. Spamda bir ilan vardı ve okurken gözleri faltaşı gibi açıldı.
Tam donanımla eski bir yoğurt fabrikasının ilanı karşısında duruyordu. Yine bir süt ürünü ama Amerikalılara sevdirmesi daha kolay bir şey.
Yalnız artık iş yapmadığı için kapatılmış tam donanımlı eski de olsa üretim bantları yeterli olan yoğurt fabrikası için istenilen para onun için çok fazla idi.
O günden sonra tüm enerjisini finansman bulmaya adadı. Tam beş ay boyunca finansman aradı çalmadık kapı bırakmadı. Bu fabrikanın onun için büyük bir fırsat oluduğunu görüyor, hissediyor ama kimseyi kendisine para verdmeye ikna edemiyordu.
AZİM SONUNDA HERŞEYİ YENER!
Bu 5 ayın sonunda Hamdi Ulukaya, sonunda Kraft Foods’un istediği parayı denkleştirdi ve satın alma işlemlerini tamamladı. Niyet de hedefi de belliydi. ABD'nin en iyi yoğurdunu o yapacaktı. Bunun için çok uğraşması uzun bir yol alması gerekiyordu. Tam 18 ay boyunca yani 1.5 yıl uğraştı. Tek derdi ABD'nin en iyi, en lezzetli yoğurdunü üretmekti. Bunun için yoğurduna bir marka ismi bulması gerekiyordu. Doğup büyüdüğü topraklara gönderme yapmak istedi. O çocukluğunda İliç'te bir çobandı. ABD'lilerin kolayca telaffuz edeceği marka ismi fikri beyninde çaktı: Chobani!
BEŞ KİŞİLİK DEV EKİPLE KOCA FABRİKAYI BOYADILAR
Yanında sadece 5 kişi vardı. Beş kişi bu yola gönül koymuştu. Ekibiyle birlikte ilk olarak kutu kutu boya satın aldı. fabrikanın duvarlarını boyamaya başladı. Fortune listesine uzanan yolculuk başlamıştı artık ve hiçbir güç durduramayacaktı. Önce fabrikada daha önce çalışmış kapanınca işsiz kalmış olanları geri çağırdı. Hem üretim bantlarını kullanmayı biliyorlardı hem de fabrikaya karşı vefa duygusu taşıyorlardı. İşler öylesine hızlı gelişti ki sadece 5 yıldta 2 binden fazla çalışanı olmuştu.
Kendisine çizdiği basit bir büyüme stratejisi vardı. Öyle karmaşık analizlere ve verilere dayanmıyordu. İlk hedefi küçük marketler oldu. Oralara yönelik bir iş modeli benimsedi ve küçük marketlerde yayılmaya başladı.
BEĞENENLER CHOBANİ'Yİ ÖVMEYE BAŞLADI
Küçük marketlerden alışveriş yapan kenar mahallelerin sakinleri yoğurdu çok beğendi ve sohbet aralarında birbirlerine önermeye başladı. En etkili kampanya olan 'kulaktan kulağaD' devreye girmişti. Adı duyuldukça satışları arttı. Öyle ki yıl 2009 olduğunda ABD'nin en büyük süpermarket zincirlerinden ikisi Wholesale Club ve Costco tarafından da fark edildi.
Yalnız raflarına Chobani yoğurdunu koymak için büyük marketler raf kirası istiyorlardı. Oysa Hamdi Ulukaya'nın bu finansal gücü yoktu. Onun yerine aklına başka bir fikir geldi. Raflar için para ödemeyecek ancak yoğurtlarının bir bölümünü marketlere bedavaya verecekti. Böylece bir tür takas sistemini devreye sokacak raf parasını yoğurtla ödemiş olacaktı.
Marketler başlangıçta buna sıcak bakmadılar. Çünkü endişeleri yoğurdun satmaması halinde ne yapacakları idi. Ya satmazsa elde kalan yoğurtları zarar hanesine geçecikti. Hamdi Ulukaya burada çok cesur bir adım attı ve marketlere fabrikasını teminat olarak göstermeyi teklif etti.
Bu geri çevirilmesi zor bir öner idi. Yoğurtlar satıldıkça rafların kirası ödenecek hem marketler hem Chobani kazanacaktı. Aklına o yıllarda parlak bir fikir daha geldi. Bir tür promosyon. ABD'lilerin geri çeviremeyecekleri türden. Marketlere bedava dondurma gönderdi, dondurmanın yanında elbette chobani yoğurdu vardı. Böylece bu lezzetle tanışanlar beğenirse müşterisi haline geliyordu.
KAPANMIŞ BİR FABRİKADAN DÜNYANIN EN BÜYÜK YOĞURT FABRİKASINA
Artık yükselişi baş döndüren bir hıza erişmişti. Çok değil 2012 yılına gelindiğinde yeni yılın hemen eşiğine Noel zamanı IDAHO kentindeki Twin Falls'da dünyanın en büyük yoğurt fabrikasını açmayı başardı.
O yıl tam 1 milyor dolardan fazla ciro yaptı ve ABD'de en hızlı büyüyen en yenilikçi 10 şirket arasına girmeyi başardı. Çalışkanlık, azim, zeka ve yaratıcı fikirler birleşince Chobani zirveye doğru yol almaya başlamıştı.
Öyle ki sadece 5 yıl sonra Fast Company tarafından dünyanın en yenilikçi şirketleri listesine birinci sıradan girdi. Aynı yıl Fortune dergisinin tüm sektörleri kapsayan 'Dünyayı değiştiren şirketler' listesine adını yazdırmayı başardı.
Aynı yıl doğup büyüdüğü topraklara olan vefa borcunu ödemek Türkiye’deki girişimcilere katkı sağlamak amacıyla “Hamdi Ulukaya Girişimi”ni kurdu.
Yine 2017 yılında, iş dünyasında sergilediği farklı liderlik modeli ve mülteci krizi konusunda yaptığı çalışmalardan ötürü TIME 100 listesinde dünyanın en etkili 100 kişisinden biri oldu.
Ve bu yıl 2024'ü geride bırakmaya hazırlanırken dünyanın en güçlü 100 iş insanından biri seçilmeyi başardı.
İşte içinde azim ve çalışkanlıkla yoğrulmuş bir başarı öyküsü. Erzincan İliç'li Hamdi Ulukaya.