Cumhuriyetin İkinci Asrında Güçlü Türkiye Vurgusu
'CUMHURİYETİN İKİNCİ ASRINDA DAHA ETKİLİ BİR TÜRKİYE HEDEFİ'
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Karşıyaka'da Seyir Terası Bölgesi'ndeki fidan dikim etkinliğinin ardından İzmir Valisi Süleyman Elban'ı makamında ziyaret etti. Ziyarete AK Parti milletvekilleri de eşlik etti. Kurtulmuş, Valilik Şeref Defteri'ni imzaladı. Son olarak İzmir İktisat Kongresi binasında düzenlenen İzmir Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Buluşması'na da katılan Kurtulmuş, siyasetin ne kadar güçlü olduğunun önemli göstergelerinden birisinin sivil toplumun gücü olduğunu belirtip, "Sivil toplum ne kadar güçlüyse milletin siyaset mekanizmasına olan desteği ve katkısı da o kadar güçlüdür. Türkiye'nin önemli bir süreçten geçtiğini hep beraber görüyoruz. Öncelikle tarihsel olarak cumhuriyetimizin ikinci asrını idrak ediyoruz. Bu sene Cumhuriyet'in 101'inci yılını kutladık. İkinci asrın ilk yıl dönümü. Önümüzde uzun bir süre var. Geçtiğimiz bir asrın içerisinde nice zorluklar, nice güçlüklerle ülkemiz büyük bir mesafe katetti. Yokluklar, zorluklar yaşadık. Ama sonuçta geldiğimiz nokta hiç de küçümsenmeyecek bir noktadır" dedi.
'HEDEFİMİZ ÇOK DAHA ETKİLİ BİR TÜRKİYE HALİNE GELMEK'
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün Türkiye, dünyanın dört bir tarafında adından söz edilen, sözünün kıymetinin arttığı bir ülke haline gelmiştir. Ancak bizim milletimizin bir temel özelliği var. Hiçbir zaman önündeki mevcut durumla yetinmez. Mutlaka önüne yeni hedefler koyar. O hedeflere ulaşabilmek için imkanlarını seferber eder ve o çerçevede her hedefi gerçekleştirerek hep daha ileriye daha güçlü bir noktaya doğru gider. Bizim de önümüzdeki hedefimiz, cumhuriyetin ikinci asrında dünyada birçok yerde çok daha etkili bir Türkiye haline gelmek. Bilimde, sanatta, sporda, sanayide, teknolojide, uluslararası ilişkilerde, bölgesel denklemlerde çok daha güçlü bir hale gelebilmek. Yani kısacası Türkiye Yüzyılı dediğimiz yeni bir dönemin kapılarını sonuna kadar açmak."
'ÖNCE MİLLET-DEVLET KAYNAŞMASININ GERÇEKLEŞMESİ GEREKİR'
Bu hedef için el birliğiyle, güç birliğiyle çalışmak gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, imkanları sonuna kadar ortak hedefler doğrultusunda kullanmak gerektiğine dikkati çekip, "Türkiye Yüzyılı, sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye'nin yüzyılı demektir. Bir ülkenin sözünün güçlü olması için önce millet-devlet kaynaşmasının gerçekleşmesi gerekir. Devletin bütün kurumlarıyla birlikte etkin kurumsal bir kapasiteye sahip olması, güçlü bir ekonomiye sahip olması, güçlü bir bilim hayatına sahip olmasından söz ediyoruz. Ayrıca sanayi ve teknoloji alanında da dünya milletleriyle rekabet edebilecek bir güce ulaşabilmesidir. Sivil toplumun da güçlü olması, güçlü Türkiye'nin sözü güçlü Türkiye'nin önemli ayaklarından birisi olacaktır" ifadelerini kullandı.
'HEPİMİZİN AYNI İSTİKAMETTE YÜRÜMESİ LAZIM'
Türkiye'nin her alanda gücünü göstermesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Bunu sadece savunma sanayi olarak söylemiyorum. Her alanda Türkiye'nin dostlarının, başarılarımızı gördükçe sevindiği, düşmanlarımızın da en azından endişe ettiği korktuğu, çekindiği bir Türkiye'yi kurmak önümüzdeki yüzyılın esas hedefidir. Bugün içerisinde güveni, istikrarı sağlayarak yolumuza devam edersek huzuru, sükuneti sağlayarak yolumuza devam edersek Türkiye bu hedeflerini de gerçekleştirecektir. Bu anlamda herkesin üzerine büyük sorumluluklar düşüyor. Dünya görüşlerimiz, siyasetimiz dünyaya bakışımız, yorumlamalarımız, tekliflerimiz farklı olsa da hepimizin aynı istikamete yürümesi lazım. Hepimiz aynı istikamette yürümeliyiz. Önümüzdeki dönem, dünyada yeni gelişmeleri hep beraber yaşayacağımız bir dönemdir. Dünya çok kutuplu bir düzene doğru gidiyor. ve bu çok kutuplu düzenin içerisinde bir ya da birkaç ülkenin ya da belli bölgelerin sözü değil dünyanın her yerinde farklı güç merkezlerinin, güç denklemlerinin ortaya çıkacağı bir gelişmeyi yaşayacağız. Bu dönemin en avantajlı ülkelerinden birisi Türkiye'dir. Türkiye hem nüfusu itibariyle hem ekonomik potansiyeli itibariyle hem okuma-yazma oranları itibariyle dünyanın neredeyse tam merkezinde olan bir ülkedir. Bunu coğrafi konum itibariyle söylemiyorum. Türkiye Doğu'yla da Batı'yla da ilişki kurabilen, kuzey ülkeleriyle de güney ülkeleriyle de ilişki kurabilen, dünyanın her yerindeki farklı merkezlerle rahat müzakere edebilen, mevcut durumunu gözden geçirebilen ender ülkelerden birisidir" açıklamalarında bulundu.
'DİPLOMASİ MASASI'
Türkiye'nin uluslararası arenadaki gücünden örnekler veren Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ukrayna ile Rusya arasında devam eden gerilim döneminde neredeyse dünyada her iki tarafla da görüşebilen tek ülke Türkiye olmuştur. Dolmabahçe'de Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde iki tarafın da katıldığı bir anlaşmaya varıldı. Ama maalesef bazı ülkeler savaşın devamını kendi menfaatlerine gördükleri için bu çerçevede masadan kalkıldı ve savaş bir şekilde devam ettiriliyor. Türkiye olarak bu coğrafyadaki en temel özelliklerimizden birisi karşılıklı rıza ve müzakere ile işlerin çözülmesi için diplomasi masasını sürekli açık tutmaktır. En ağır, en zor konuların bile karşılıklı müzakereyle yapılmaktan başka çözüme ulaşılmasından başka bir yol yoktur. Türkiye bu anlamda kendi milli eksenini tahkim ederek dünyada önümüzdeki dönemde karşımıza çıkacak fırsatları Allah'ın izniyle değerlendirecektir."
MİLLİ EKSEN VURGUSU
Türkiye'nin bir tane ekseni olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Yıllardır bu memlekette bazıları hep böyle Türkiye ne zaman tam bağımsızlık yolunda adım atsa ne zaman Türkiye kendi milli menfaatlerini önceleyen bir durumun içerisine, bir sürecin içerisine girse hatta Türkiye'ye tepeden bakan bazı ülkelere, bazı oluşumlara karşı kendi şahsiyetli duruşunu ortaya koysa birilerinden hep, 'Türkiye eksenini kaydırıyorsunuz' eleştirisi gelir. Biz de yıllardır, 'Türkiye'nin ekseni ne doğudur ne batıdır. Türkiye'nin ekseni ne şurasıdır ne burasıdır. Türkiye'nin bir tane ekseni vardır. O da kendi milli eksenidir' diyoruz. Bu milli eksenimizi tahkim ederken hiç şüphesiz Avrupa'yla da Amerika'yla da Doğu'yla da Batı'yla da Müslüman dünyasıyla da Hristiyan dünyasıyla da dünyanın farklı yerlerindeki güç merkezleri Çin'le de Hindistan'la da birçok yerle görüşeceğiz. Müzakere edeceğiz. Alışverişimiz olacak. Her alanda dünyanın bütün ülkeleriyle ilişkilerimizi sürdüreceğiz. Bizim birisine dost olmamız için bir başkasına düşman olmamıza gerek yoktur. Bu anlamda hiç şüphesiz bir tane önceliğimiz vardır. O da ülkemizin menfaatleridir. Bu çerçevede Türkiye Allah'ın izniyle önümüzdeki dönemde bu bölgedeki gelişmeleri de dikkate alarak çok daha güçlü olarak yoluna devam edecektir" ifadelerini
kullandı.
'ÇOK DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE YOLUNA DEVAM EDECEKTİR'
Orta Doğu'da yaşananların tesadüf olmadığına dikkat çeken Kurtulmuş, İsrail'in 14 ayı aşkın bir süredir Filistin topraklarında olduğunu belirtip, "Bu saldırılarının arkasında yatan husus bugünün meselesi de değildir. İsrail'in Arz-ı Mevud meselesi tabii ki var. Böyle bir hedefi, böyle bir isteği var bunu biliyoruz. Bunu bir devlet politikası olarak biliyoruz. Ama esasında Orta Doğu coğrafyasında bizim de merkezinde olduğumuz bu coğrafyada olanlar Osmanlı cihan devletinin bir asır evvel yıkılmasından sonraki süreçte ortaya çıkan politikanın tamamlanma süreçleridir. Orta Doğu coğrafyasının bir kez daha parçalanması iradesinin ortaya konulmasından dolayıdır. Filistin meselesi bugün başlamadı. 1917'de Osmanlı, Filistin topraklarından çekilmek mecburiyetinde kaldıktan sonra İngiliz manda yönetiminin oraya gelmesiyle birlikte başladı. İlk yaptıkları iş o coğrafyada önce Yahudi yerleşim alanlarını açmaya başlamak ve aynı zamanda eş zamanlı terör örgütlerini kurdurarak İsrail'in kuruluşunu hazırlamak. Bu oyunun birinci perdesiydi. Uzun yıllar devam etti. İkinci perdesi ise 90'ların başında Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ı işgaliyle birlikte başladı. Ondan sonraki süreçte bu coğrafyada iki fay hattı üzerinden ülkeleri paramparça etmeye başladılar. Irak'ın işgaliyle birlikte başlayan süreçte Irak parçalandı. Suriye parçalandı. Yemen parçalandı. Libya parçalandı. Hepsi bir şekilde siyasi türbülansın içine sokuldu. Allah'a binlerce şükür. Bu kadar dağıtılmış, dağıtılmaya çalışılmış olan, bu kadar bölünüp parçalanmaya çalışılmış olan bu coğrafyada güven ve istikrar içerisinde istikrar adası olarak Türkiye bugünlere kadar geldi. Bundan sonra çok daha güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir" ifadelerini kullandı.
'TÜRK'ÜN, KÜRT'ÜN BİRBİRİNE KARŞI EN UFAK BİR DÜŞMANLIĞI YOKTUR'
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Memleketimizde ayrılık gayrılık meselesini tamamıyla bir kenara bırakmamız ve özellikle terör örgütleri vasıtasıyla hizaya sokulmaya çalışılan bu coğrafyaya inat artık terörün sıfırlandığı bir Türkiye'yi oluşturmak mecburiyetimiz vardır. Çok şükür 40 yılı aşkın bir süredir bu memlekette etnik fitneyi oluşturmaya çalışmalarına rağmen, ayrılıkçı bir siyaseti hem de terör örgütlerinin marifetiyle kökleştirmeye çalışmalarına rağmen bugün iftiharla söyleyebiliriz ki; bu memlekette Türk'ün, Kürt'ün birbirine karşı en ufak bir düşmanlığı yoktur. İçerideki bütün bu farklılıklarımızı mezhep olarak, meşrep olarak, etnik köken olarak, kültür olarak, siyaset olarak farklılıklarımızın hepsini zenginlik olarak telaki edip, güçlü bir Türkiye idaresi etrafında buluşmaktan başka çaremiz yoktur. Çünkü karşımızdaki emperyal planın böl, parçala, iradesiz hale getir ve yönet şeklinde tecelli ettiğini adım adım ve birer birer örnekleriyle gördükten sonra zaten büyük bir imparatorluk birikimine sahip olan millet olarak bundan başka bir yolu tercih etmemiz asla düşünülemez. İçimizdeki zenginlikleri, farklılıkları zenginlik olarak telakki edeceğiz. Yolumuza devam edeceğiz. Bunun için demokrasimizi, fikir özgürlüklerini geliştireceğiz. Bunun için Türkiye'deki güçlü siyaset mekanizmalarını daha güçlü hale getireceğiz. Bunun için Türkiye'nin sanayileşmesi, Türkiye'nin teknolojide ileriye gidebilmesi için her türlü çalışmayı ortaya koyacağız. Devlet ve millet olarak her alanda el ele güçlü bir şekilde bu mücadeleyi sürdüreceğiz."
'BAZEN SİVİL TOPLUMUN GÜCÜ, HÜKÜMETLERİN GÜCÜNDEN, DEVLETLERİN GÜCÜNDEN DAHA ETKİLİDİR'
Kurtulmuş, sivil toplumun da önemine dikkat çektiği konuşmasında, "Gönlümüz arzu eder ki sivil toplum kuruluşlarımızın her birisi kendi alanında ana akım sivil toplum kuruluşları olsun. Herkes hangi alanda uğraş veriyorsa, o alandaki faaliyetleri ile Türkiye'nin en iyileri olsun. Dünyanın en iyileri olsun. Bugün birçok alanda özellikle insani yardımların gerçekleştirilmesi konusunda birçok sivil toplum kuruluşumuzun dünyanın en zor bölgelerinde nasıl fedakarca ve disiplinli bir çalışma yaptığına şahit olan birisi olarak ifade etmek isterim ki bazen sivil toplumun gücü, hükümetlerin gücünden, devletlerin gücünden daha etkilidir. Devlet olarak vazifemiz sizlere, sivil toplum kuruluşlarına, millete, insanlığa ve ülkemize yapacağınız bütün bu hizmetlerde, desteklerde yardımcı olmak önünüzü açmak ve sizin daha rahat çalışabilmenizi temin etmek" diye konuştu.
Nevra UÇKAÇ/ İZMİR,