CHP’yi, PKK’dan kim kurtaracak?

Başlık biraz ağır olabilir ama hiç kızmasınlar. Esenyurt Belediyesi’ne yapılan PKK operasyonu CHP’nin içinden çıkamayacağı “dolaylı ilişkiler sarmalına” dönüşebilir. Cumhuriyet’i kurmakla övünen, devleti kodlama yetkisini hala kendisinde gören CHP’nin diğer yandan; yıllara sâri çelişkileri, yeni söylemleri, açılımları, makas değişiklikleri ve genel başkanın tıynetine göre siyaset üretme biçimleri parti kurumsallığını aşan sonuçlar doğuruyor. Esenyurt Belediyesi’ne yapılan şafak baskını ve Belediye

Başlık biraz ağır olabilir ama hiç kızmasınlar. Esenyurt Belediyesi’ne yapılan PKK operasyonu CHP’nin içinden çıkamayacağı “dolaylı ilişkiler sarmalına” dönüşebilir.

Cumhuriyet’i kurmakla övünen, devleti kodlama yetkisini hala kendisinde gören CHP’nin diğer yandan; yıllara sâri çelişkileri, yeni söylemleri, açılımları, makas değişiklikleri ve genel başkanın tıynetine göre siyaset üretme biçimleri parti kurumsallığını aşan sonuçlar doğuruyor.

Esenyurt Belediyesi’ne yapılan şafak baskını ve Belediye Başkanı Ahmet Özer’in terör örgütü PKK bağlantıları nedeniyle gözaltına alınması sadece CHP’yi bağlamaz.

Şunun altını çizelim: Halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanına siyasi düşüncelerinden dolayı operasyon yapmayı, onu görevinden uzaklaştırmayı kimse asla savunamaz.

Ancak dün savcılığın açıkladığı detaylar şunu gösteriyor ki; Esenyurt Belediyesinde siyaset dışı, kanun dışı bir işleyiş söz konusuymuş.

CHP’den seçilen ancak herkesin bildiği gibi DEM Parti kontenjanından listeye sonradan eklenen Ahmet Özer’e yönelik soruşturmanın savcılık açıklamasında, teknik ve fiziki takip, -dinleme/izleme yapılarak- ve hesap hareketlerine vurgu yapılıyor. Savcılığın bilgilendirme metninde, Ahmet Özer’in KCK Yürütme Konseyi Üyesi ve kırmızı bültenle aranan terörist Remzi Kartal ile 14 kez irtibat kurduğunun tespit edildiğine ise özellikle vurgu yapılıyor ve Özer için
“PKK/KCK Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesine ulaşıldığı anlaşıldığından”
deniliyor.
Aynı açıklamada çok önemli bir detay daha var. Ahmet Özer’in Kandil ve Öcalan tarafından
“demokratik özerklik projesinde görevlendirilmesinin uygun görüldüğü”
soruşturmayı yürüten savcı tarafından vurgulanıyor.
Bu bilgi önemli. Çünkü şu sözler Özer’e ait: “
Yerel yönetimler kendi parlamentolarıyla idare edilmelidir. Kendi güvenliğini asayişini kendi sağlamalıdır. Kendini idare etmek kamçılayıcı olacaktır; öz savunmalarını yapma gibi sorumlulukları yerel yönetimler üstleneceğinden ulusal projelere yönelim hız kazanacaktır.”
(TOHAV Dergisi, 17. Sayı, 27 Mart 2017)
Tam buraya bir ekleme daha yapacağım. Ahmet Özer aday olduktan kısa süre sonra ve henüz seçilmeden verdiği bir röportajda şunları söylemişti:
“Esenyurt zaten 7 büyükşehirden daha büyük bir ilçe. Esenyurt’un il olup olmaması genel idarenin vereceği bir karardır. Tabii Esenyurt halkı da bir referandumla böyle bir talepte bulunabilir.” (18 Mart 2024)

Mevcut fotoğrafı dört maddede netleştirecek olursak:


    Ahmet Özer sosyolog kişiliği ile yerel yönetimlerde özerkliği net bir şekilde savunuyor.


    Ahmet Özer, CHP ile DEM’in 31 Mart öncesinde ‘Kent Uzlaşısı’ ittifakı sonucu CHP’nin daha önce gösterdiği aday geri çekilerek Esenyurt’tan aday gösteriliyor.


    Özer, adayı ve akabinde başkanı olduğu Esenyurt’un referandumla il yapılarak İstanbul’dan koparılabileceğini ifade ediyor.


    Hakkında yürütülen soruşturmaya göre PKK tarafından özerklik projesinde görevlendirildiği ortaya çıkıyor.

Tüm bunlar tesadüflerin sıraya girmesi ve aynı isimde buluşması olarak değerlendirilemez herhalde.

Ahmet Özer’in 31 Mart seçimleri sürecinde son anda, CHP adayının geri çekilerek, “HDP Milletvekili Adayı” sıfatıyla Esenyurt’tan aday gösterilmesi, CHP’nin bir ilçe belediyesini yeniden kazanma hamlesi olarak görülebilir. Lakin Ahmet Özer’in sicili, gelinen noktadan bakılınca “farklı bir amaca” da işaret ediyor ve ortaya CHP eliyle organize edilmiş bir milli güvenlik sorunu çıkıyor.

Peki CHP böylesi bir girift ilişkiye ve sicile neden bulaştı? Kürt seçmenin etkisiyle İstanbul’u kaybetmemek, eldeki belediyeleri tutmak ve yeni ilçeler kazanmak için İstanbul’da Esenyurt, Mersin’de Akdeniz belediyelerini örtülü olarak DEM’e vermek, seçim başarısı olarak sandığa yansıdı. CHP kazanan parti oldu. CHP böyle bir zaferi öngörseydi, örneğin AK Parti seçmeninin sandığa gitmeyeceğini hesap edebilseydi DEM ile örtülü ittifak yapar mıydı peki?

Öyle görülüyor ki CHP bir kez daha yanıldı. Devlet, DEM’i ve Kürt seçmenleri PKK baskısından kurtarmaya, sivil siyaset alanına çekmeye çalışırken, devleti kurmakla övünen CHP şimdi, PKK’nın Türkiye’yi bölme amacına ev sahipliği yapmakla suçlanacak. Detaylarını önümüzdeki günlerde çok konuşacağız elbette ama PKK’ya silah bıraktırmaya çalışan Devlet’in önünde bir de CHP sorunu var artık.

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ağız birliği yaparak Ahmet Özer için “bilim insanı” vurgusu yapsalar da CHP’nin kurtulması gereken bir PKK iltisakı var. Şu soruyla bitireyim: CHP, DEM ile ittifak bir yana olası tüm sonuçlarına mecbur mu bırakıldı acaba?