CHP’li kadınlar Edirnekapı Surları önünden iktidara seslendi: İstanbul Sözleşmesi’ni uygula!

CHP'li kadınlar Edirnekapı Surları önünden iktidara seslendi: İstanbul Sözleşmesi'ni uygula!

T24 Haber Merkezi

HP'li gençler ve kadınlar, kadın cinayetlerini ve cinayetlere, şiddete karşı iktidarın tutumunu, Edirnekapı Surları önünde protesto etti. İktidarı, İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamaya çağıran CHP'liler, "Bu düzene sessiz kalmayacağız. Bu düzenin kurbanı kadınlar ve çocuklar olmayacak. Kadınları ve çocukları koruyamayan, korumayan bu düzeni mutlaka değiştireceğiz. İstanbul Sözleşmesi yaşatır demeye de, 6284’ü uygula demeye de devam edeceğiz" açıklaması yaptı.

CHP'li gençler ve kadınlar, kadın cinayetlerini ve cinayetlere, şiddete karşı iktidarın tutumunu, Semih Çelik'in intiharından önce İkbal Uzuner'i katlettiği Edirnekapı Surları önünde protesto etti. "Korkmuyoruz, yılmıyoruz, itaat etmiyoruz", "Hak, hukuk, adalet", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz", "Direne direne kazanacağız" ve "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" sloganlarının atıldığı protestoda, "İstanbul Sözleşmesi yaşatır", "Dikkat! Bu ülkede kadın katliamı var", "Tacize, tecavüze, şiddete hayır", "Bir kadın daha öldürülmesin, İstanbul Sözleşmesini uygula!", "Başıboş hayvanları değil, başıboş psikopatları sokaklardan toplayın", "Sessiz kalma, suça ortak olma", "Rastgele bir yere çiçek bıraksak bir kadının mezarına denk gelecek" dövizleri taşındı.

İkbal ve Ayşenur’un katledilmesiyle gündeme geldi: İnceller kim, nasıl ve neden örgütleniyorlar?

İkbal Uzuner'in babasının ifadesi ortaya çıktı: Telefonu açan erkek "Merak etme kızın emin ellerde" demiş


"Adalet için sessiz kalmayacağız"

Protesto sırasında CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Hatice Selli Dursun, CHP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı Erdem Kara ve CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Gençosman Killik açıklama yaptı.

"Adalet için sessiz kalmayacağız" sözleriyle açıklamaya başlayan Hatice Selli Dursun, şunları söyledi:

"Bugün bu surların önünde bütün ülkenin kanını donduran iki cinayet için toplandık. Ayşenur ve İkbal için toplandık. Çocuğunu, gencini, kadınını yaşatmak istediğimiz bir geleceği; iki kız kardeşimiz eksik yaşamak zorunda bırakıldığımız için; Onları hayattan koparan vahşetin tanığı olduğumuz için üzüntü ve öfke doluyuz. Üzgün ve öfkeliyiz çünkü bu iki genç kadının vahşice katledildiği gün Beyoğlu’nda bir tacizin video kaydını ülkece izledik. Tacizciler serbest bırakıldı. Kamuoyu tepki verince tekrar gözaltına alındılar, tutuklandılar. Haberimiz olmasaydı, görmeseydik, duymasaydık, tepki vermeseydik; Başka tacizler ve belki de cinayetler için aramızda olmalarına göz mü yumulacaktı?


Bu sorunun cevabını biliyoruz. Biz bu sorunun cevabını defalarca şikayette bulunmasına rağmen sesini duyuramamış, korunamamış İkbal’den biliyoruz. Biz bu sorunun cevabını tacize uğrayan, şiddet gören kadınları koruma görevini yerine getirmeyen yahut suistimal eden yetkililerden biliyoruz. Biz bu sorunun cevabını kişisel bilgilerinin faille paylaşılmasından korkup hukuki süreçlere başvurmayan binlerce kadından biliyoruz. Hukuk sistemi kadınları korumuyor, kolluk korumuyor, yasalar etkin uygulanmıyor. Çok sayıda suç kaydı olan sabıkalı şahıslarla ilgili işlemler ancak kamuoyu sesini yükseltince gerçekleşiyor!" 

"22 yıldır kadınların yaşamı her gün daha da zorlaştırılıyor"

"Cezasızlık politikalarıyla, teşvik edilen şiddet kültürüyle, kamuoyu baskısıyla ilerleyen hukuki süreçlerle, güven kaybına uğrayan adalet sistemimizle gelinen nokta hepimizin kanını donduran kadına yönelik şiddet oluyor." diyen Dursun şöyle devam etti:

"Kamu düzenini sağlaması beklenirken siyaseti dizayn etmekle uğraşan yargıyla, gündelik siyasete malzeme edilen yasalarla geldiğimiz nokta kadınlar hayattan koparılıyor. 22 yıldır kadınların yaşamı her gün daha da zorlaştırılıyor. Bugün Türkiye’de artık hepimiz açık konuşmalıyız ki kadınları korumayan bir hükümet ve yargı sistemi var. 6284’ü etkin uygulamaktan ve İstanbul Sözleşmesi’nden başka bir koruma kalkanı da yok. Ama keyfiyet var, ama hukuku hiçe sayma var, İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çekilme garabeti var! Kadınlar ve çocuklar tehlikede!
Bütün kadınlar bu gerçeğin farkında olarak hayatlarına devam etmeye çalışıyorlar. Kadınlara karşı işlenen suç ve şiddet verilerini tutan ya da yayınlayan bir devlet kurumu olmadığı gibi hükümet yetkilileri tarafından bu verilerin üzeri örtülüyor, kamuoyundan saklanıyor...


"Kadınlar şiddet karşısında çaresiz bırakıldı, bırakılıyor"

Bu tablonun sorumlusu elbette siyasi iktidar. Sistematik bir şekilde kadınlar şiddet karşısında çaresiz bırakıldı, bırakılıyor. Politik bir tercih olarak Koruma, önleme ve caydırıcılık ekseninden uzaklaşmış uygulamalar ve cezasızlık şiddet salgınını büyütüyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Hanım, “aileyi koruma” görevinden bahsediyor. Her haneye bir aile danışmanı olacakmış. Kadının soyadı hakkı bile aileye zararmış, çocuk üzerinde olumsuz etkileri olurmuş. Çocukları asıl olumsuz etkileyen; şiddet, istismar ve bunların üzerinin örtülmesidir. 

Kadınların çalışma hayatına katılımını kolaylaştırmak, istihdam politikaları uygulamak yerine kadının eve hapsolmasını destekleyen bir iktidar karşımızda duruyor. Biz de tam bu zihniyetin karşısında kadınların eşitlik mücadelesinin yanındayız. Hukuki ve psikolojik destek hizmetlerimizle hayatın her anında kadınların yanındayız. Kreşlerden yurtlara, istihdamdan eğitime cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir toplum için var gücümüzle çalışıyoruz. Kadın ve çocuk refahını önceleyen sosyal politikalarımızla güçlü kadınlarla güçlü bir gelecek tahayyül ediyoruz."

CHP'li kadınlar ve gençler, açıklamaların ardından kırmızı karanfillerle birlikte, İkbal Uzuner, Ayşenur Halil ile kadın cinayetlerinde katledilenlerin fotoğraflarını sur dibine bıraktılar. (ANKA)

 

"Rumca bilmeseler de Yunanistan'a gönderildiler"; Kayıp bir kuşağın hikâyesi 'Mübadele'