CHP lideri Özel: “Kırmızı çizgimiz toplumsal mutabakat olmalı”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak temel yaklaşımımız şudur ki hiçbir Kürt, 'Ben ikinci sınıf vatandaş hissetmiyorum' diyene kadar bu sorun demokratik yollarla çözülmelidir ama bu çözüm aranırken olmazsa olmaz kırmızı çizgimiz, toplumsal mutabakat olmalı" dedi.

CHP Eskişehir İl Başkanlığı tarafından 'Bilim ve Demokrasi Işığında Yükseköğretimi Yeniden Düşünmek' başlıklı Yükseköğretim Buluşması programı düzenlendi. Programa CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partililer, akademisyenler ve üniversite öğrencileri katıldı.

"Olağanüstü durumla karşı karşıyayız ve bu durumda olağan davranışlar sergilemek mümkün değil"

Programda, kayyum atamaları hakkında konuşan CHP Lideri Özel, "Geçtiğimiz hafta Esenyurt'ta, Türkiye'nin en büyük ilçesinde, Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanına kayyum atandı ve gündem bir anda tamamen buraya odaklandı. Biz de hafta sonu kampımızı iptal ederek bütçe görüşmeleri öncesinde partimizi kampa alıyoruz. Hem bütçeyi hem partimizin genel siyasetiyle meclis grubunun uyumunu konuştuğumuz, tartıştığımız ve nasıl bir bütçe dönemi geçireceğimizi, halkın bütçesini nasıl savunacağımızı ele aldığımız bir kamp yapıyoruz. Onu da iptal ederek İstanbul'a koştuk hep beraber. Merkez Yönetim Kurulu'nun başkanı olmak üzere meclis kurulumuzu, parti meclisimizi, yani partinin kurultay dışındaki bütün yetkili organlarına İstanbul'da topladık. Sonunda bir sonuç tespit ettik. Biz olağanüstü durumla karşı karşıyayız ve bu durumda olağan davranışlar sergilemek mümkün değil. Ben de bütün programlarımı iptal ettim ve yeni gelişmelere göre programları revize etmeye başladık" dedi.

"YÖK'ü kaldırıp üniversiteleri özgürleştireceğiz"

KYK yurtlarının yetersiz olduğunu ve öğrenciler açıkta kaldığını iddia eden Özgür Özel, "Türkiye'de KYK yurtları öğrencilerin sadece yüzde 13'ünü barındırabiliyor. Bu rakamın daha iyi olduğu Anadolu şehirleri var. En felaket durum İstanbul'da. Sadece yüzde 2,6. Yani üniversiteyi açıyorsun, öğrenciyi alıyorsun. Okula kaydını yaptırıyor, başını sokacak yer arıyor. 100 öğrenciden 97 buçuğuna İstanbul'da, 'Başının çaresine bak kardeşim' diyor. ya da Türkiye'de 100 öğrenciden 87'sine, 'Git nerede kalırsan kal' diyor. Devlet olarak böyle yapıyorsun. Tabii buna koca bir 'Niye' diye bakmak lazım. Örneğin finans modelleri tartışılır. İhtiyaç var mı, tartışılır. Bu ülkede boğaza köprü yapmaya paraları var, imkanları var. Finans bir şekilde bulduruyorlar, hepimizi borçlandırıyorlar. Yıllarca ödüyorlar falan. O tartışmaları ve eleştirileri hepsini bir kenara bırakarak tünele para var, köprüye para var, TOKİ'nin lüks konutlar yapmasına para var. Her şeye para var ama öğrenci yurduna para yok. TOKİ'ye bir talimatla bütün şehirlerde ihtiyaç kadar öğrenci yurdu yaptırmak o çok övünülen projelerin herhangi bir tanesine bulunacak kaynak da çözülebilecek bir iş. Bu ülkede kimse öğrenci yurduna kaynak aktarılmasına itiraz etmez ama yapmıyorlar. Niye? Son derece politik, son derece siyasi, son derece kötü niyetli. Çünkü başını sokamayan birinin karşısına bir cemaatin, bir tarikatın temsilcilerinin geçmesine, 'Hay hay, buyurun bizim yerimiz var' demesine ve orada barınma sorunu çözülürken bir başka ilişkilenme biçimiyle o öğrencilerin kendi dünya görüşlerine göre kanalize edilmesini, onların kendilerine borçlandırılmasını ve ileride onların kendilerince belli noktalara taşınmasını planlayan ve bunu geçmişte başarmış olan FETÖ örgütü tek değil. Fethullahçı örgüt döndü kurşun sıktı, terör örgütü oldu, öyledir. En sert mücadeleye devam edilmeliydi ama henüz kuruşun sıkmamış olanlar veya kurşunu fiziki olarak sıkmak yerine başka türlü anayasal düzeni hedef alanlar, Cumhuriyeti hedef alanlar, kurucu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e husumet duyanların çeşitli kurumları ele geçirmekte olduğunu, onu da yine öğrenci yurtlarından başlayarak yaptıklarının altını kalın çizgilerle çizmek isterim. Biz ne yapacağız? Biz YÖK'ü kaldırıp, bu üniversitelerin sırtında bir yük olmaktan çıkarıp, üniversiteleri özgürleştireceğiz. Üniversitelerin hem bilimsel hem yönetsel özerkliğini sağlayacağız ve anayasal güvence altına alacağız" diye konuştu.

" Ahmet Türk'e kayyum atayacak kadar ileri gidebiliyorlar"

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün görevden alınarak yerine kayyum atanmasına da değinin CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı:

"Ben 2011'de CHP'nin Cezaevi Komisyonu Üyesi olarak aynı ziyarette hem Cumhuriyet Halk Partisi'nden Mustafa Balbay'dan haber alıp hem Milliyetçi Hareket Partisi'nden seçilmiş milletvekilini hem de o günkü HDP bugünkü DEM çizgisinden seçilmiş 4 milletvekilini aynı Silivri Cezaevi'nde ziyaret ediyorum. Aynı rapor yazılıyor, aynı gazetelerde haberleştiriliyor. O milletvekillerinin FETÖ'cülerin kumpasıyla içeride tutulduğunu ve bizim haklı, o gün tuttuğu pozisyon itibariyle Tayyip Bey'in haksız olduğunu söyledik. O günlerin kudretli savcısı Zekeriya Öz, ülkeyi nasıl terk etti kimse bilmiyor ama bir fare gibi kaçtı. Şimdi başka savcılar var. Yeni kumpaslar kuruyorlar ve tek hedefleri var, bir pazarlık. Ama Esenyurt'taki CHP'li belediye başkanına, Mardin'deki Ahmet Türk'e kayyum atayacak kadar ileri gidebiliyorlar. Biz samimi bir yerden bakıyoruz, diyoruz, 'Bir sorun konuşulacaksa gelin mecliste konuşulsun.' Masanın etrafında tüm siyasi partiler yerlerini almalıdır. Açık ve şeffaf olunmalıdır, toplumsal mutabakat sağlanmalıdır. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak, temel yaklaşımımız şudur ki hiçbir Kürt, 'Ben ikinci sınıf vatandaş hissetmiyorum' diyene kadar bu sorun demokratik yollarla çözülmelidir ama bu çözüm aranırken olmazsa olmaz kırmızı çizgimiz, toplumsal mutabakat olmalı." - ESKİŞEHİR