BAHÇELİ’NİN ÇIKIŞI… Gün oyunu bozma günüdür, oyuna gelme günü değil!

İzninizle daha önceki yazılarımdan bir kaç alıntı yapacağım. 18 Haziran 2024 Yeni Şafak, “AK Parti-MHP ittifakının önemi ve öneriler” başlıklı yazımdan: -“Erdoğan liderliğini AK Parti liderliğine hapsetmek isteyenler Erdoğan’ı siyaseten küçültmüş olurlar.” -“Bahçeli liderliğinin anlamı MHP’yi aşan bir sevgi halesine dönüştü. Artık Bahçeli sadece MHP’ye oy verenlerin sevdiği bir lider değil, aynı zamanda Erdoğan’a gönül verenlerin de sevdiği bir lidere dönüştü.” -“AK Parti-MHP ittifakı özünde bir

İzninizle daha önceki yazılarımdan bir kaç alıntı yapacağım.

18 Haziran 2024 Yeni Şafak, “AK Parti-MHP ittifakının önemi ve öneriler” başlıklı yazımdan:

-“Erdoğan liderliğini AK Parti liderliğine hapsetmek isteyenler Erdoğan’ı siyaseten küçültmüş olurlar.”

-“Bahçeli liderliğinin anlamı MHP’yi aşan bir sevgi halesine dönüştü. Artık Bahçeli sadece MHP’ye oy verenlerin sevdiği bir lider değil, aynı zamanda Erdoğan’a gönül verenlerin de sevdiği bir lidere dönüştü.”

-“AK Parti-MHP ittifakı özünde bir Türkiye ittifakıdır. Devletin bekası ve milletin birliği tehdit altında iken her türlü şahsî ve siyasî mülahazanın ötelendiği bu ittifak, tam anlamıyla bir iman ve gönül ittifakıdır. (…) Her şeye sadece kendi partisinin siyasi kazanımı zaviyesinden bakanlar bu ittifak ruhunun anlamını anlamaktan uzak görünüyorlar.”

-“Türklük-Türkçülük anlayışının bugün yaygın bir biçimde ırkçılığa kaymamasını sağlayan parti Bahçeli liderliğindeki MHP’dir. MHP’nin milliyetçiliğinin etnik milliyetçiliğin ötesinde akidevî ve kültürel bir temele dayanması çok büyük bir öneme sahip.

AK Parti ise Kürt vatandaşlarımızın ırkçı bir Kürtçülük çizgisine savrulmamasını temin edici anlayışı ve duruşu ile çok önemli bir görev ifa ediyor.”

-“Terörle mücadelede ortaklaşmak ne kadar önemliyse terörün beslendiği bataklığı kurutmak konusunda ortaklaşmak da bir o kadar önemlidir. Türk-Kürt kardeşliğinin sarsılmaz bir biçimde tesisi için kazanımcı yeni bir siyasal aklın devreye alınmasıyla mümkün olabilir.”

MHP’nin bilge liderinin bugün yaptığı tam da bu: Bir yanda terörü sonlandırmayı bir yandan da terörü besleyen bataklığı kurutmayı amaçlayan ama esasen sadece bu ülkenin Kürtlerini değil Suriye ve Irak Kürtlerini de kazanmayı hedefleyen yeni bir siyasal aklı esas almak.

***

18 Ekim 2024 Yeni Şafak, “Öcalan’la görüşme, DEM’in muhataplığı ve Suriye’nin kuzeyi” başlıklı yazımdan:

-“Devlet bu süreçte de Öcalan’la elbette görüşebilir. Gerekli görüyorsa görüşür. Bunda bir sakınca görmem. Şayet Öcalan örgütünün ABD-İsrail aparatına dönüştürülmesinden rahatsızsa ve bu rahatsızlığını da duyurmak istiyorsa buna imkân sağlamanın ülke yararına olacağına inananlardanım. Bu cümleden olarak DEM siyasetine de bütünüyle Türkiye partisi olma yönünde bir ayar çekecekse bunun da siyasi bir iklimin oluşmasına katkı sağlayacağına inanırım. Bu yönde bir irade beyanı varsa bu mülahazalarının paylaşılmasını her bakımdan yararlı görürüm. Dediğim bu benim. Öcalan bu süreçte böyle bir rol üstlenir mi bilmem. Buna son tahlilde devletin ilgili birimleri karar verecektir. Bunda bir sakınca görmem demem, Öcalan’ı devlet-hükümet ne pahasına olursa olsun muhatap alsın görüşsün anlamına gelmez elbet. Her sözümüze de şerh düşme mecburiyetinde bırakmazsanız diyorum.”

Sayın Bahçeli de ne pahasına olursa olsun muhatap alınsın demedi. Örgütünü lağvettiğini ve silahların şartsız bırakılmasını açıklayacaksa bunun sorunun çözümüne katkı sağlayıcı olduğuna, hatta şayet tecridi kaldırılacaksa ve meclisteki partiler de kabul ediyorlarsa gelip bu çağrısını DEM grubunda yapmasına itirazlarının olmayacağını söyledi. Yani kendisi durduk yere illa da Öcalan gelsin mecliste konuşsun demedi. Herkes sorunun çözümü için bu hususta müttefik ise kendilerinin engel oluşturmayacağını açıkça beyan etti.

Bu tam bir oyun bozmadır. Sorunun çözümü önünde MHP’yi engel olarak gösterenlerin oyununu bozmaktır. Nitekim oyunları bozulanlar ya tepki koydular ya da sessizliğe gömüldüler.

Sayın Bahçeli’nin dediği nettir: “Madem çözümün önünde MHP’yi engel olarak görüyorsunuz ve bu iş Öcalan’sız olmaz diyorsanız buyurun gerekli adımı atın, biz de ülke millet için katkı sunmaktan kaçınmayız.”

MHP’yi engel gösterip aslında sorundan beslenenlerin oyunu bozulunca bu kez Bahçeli’yi hedef tahtasına oturtmaya çalıştılar.

Üstelik demediğini demiş gibi göstererek. Dediklerini de bağlamından kopartarak. Düpedüz ve ahlaksızca çarpıtma yoluna giderek.

Bahçeli sorundan beslenenlerin oyununu bozduğu gibi kendilerini sorun olarak gösterenlerin de oyununu bozdu.

Müthiş bir siyasal akılla yaptı bunu.

Sadece içeridekilerin değil asıl PKK’nın iplerini elinde tutan efendilerinin, yani ABD-İsrail cephesinin oyununu da bozdu.

Bu yüzdendir ki hemen ertesi günü ABD-İsrail cephesi PKK üzerinden kanlı mesajını gönderme gereği duydu.

TUSAŞ eyleminin amacı, terörü tırmandırarak sorunu derinleştirmektir. Bu çerçevede siyaset kurumunu çözüm zemininden kopartmaktır. Öfkenin akla baskın çıkmasını sağlayarak Bahçeli’nin çıkışını yani oyun planını boşa çıkartmaktır. Tekrar sadece ve yalnızca teröre odaklı o güvenlikçi politikaları harekete geçirmekti. Terörün beslendiği bataklığı kurutacak demokratik adımları engellemekti.

Bir diğer amacı da, Öcalan’ı ebediyen İmralı’ya gömmekti.

Verilmek istenen mesaj şuydu: “Öcalan çağrıda bulunsa bile biz silah bıraktırmayız.”

Kandil’in kendi özgür iradesi yok. Bütünüyle ABD-İsrail kontrolünde.

Kandil istese bile ABD-İsrail buna izin vermez. Buna direnen örgütü de anında tasfiye eder.

O yüzden “Öcalan’a güvenmeyin. Öcalan çağrıda bulunsa bile terör sonlanmaz, devam eder.” mesajı vererek Öcalan hem boşa düşürülmek hem de İmralı’ya ebediyen gömülmek istendi.

Biliyorlar bu üst akıl sahipleri içimizden birilerinin hemen “Madem Öcalan’ı dinlemeyecekler ve madem Öcalan’ın örgütü üzerinde hiçbir gücü yok, o zaman Öcalan’la görüşmenin anlamı da gereği de yok” diyeceklerini.

Başlayacak bir girişimi bu şekilde peşinen sonlandırmayı ve Bahçeli’nin kendi oyun planlarını bozan çıkışını boşa düşürmeyi amaçlayan bu üst aklın oyununa asıl gelmemek lazım.

Ne Türkiye eski Türkiye’dir ne de Kürtler eski Kürtlerdir.

Öcalan inisiyatif alıp Bahçeli’nin dediği açıklamayı yaparsa Kandil ve efendileri karşı çıksa bile siyasal Kürt mahallesinde yepyeni bir denklem oluşacaktır.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Nitekim Selahaddin Demirtaş’ın TUSAŞ saldırısından sonra isim vermeden Kandil’e adeta meydan okuyan sözleri bu anlamda iyi not edilmelidir. Demirtaş’ın Öcalan’ın inisiyatif alıp tavrını açıklamasından sonra onu boşa çıkartacak hamleler kimden gelirse gelsin kabul etmeyeceklerini ve siyasi çözümün önünü tıkayacak terör siyasetine karşı duracaklarını deklare etmesi Bahçeli’nin çıkışına verilen desteğin öbür adıdır. DEM’in açıklaması da Bahçeli’nin uzattığı elin bir devlet politikasına dönüşmesi halinde yol açacağı sonucun göstergesidir.

Bunlar birer emare. Henüz her şey değil.

O yüzden diyorum ki gün ürküttüğümüz o emperyalist aklı kendi aklımızla ve geçmişten dersler çıkartarak yenme günüdür.

Öfkemize yenik düşersek onların tuzağına düşmüş oluruz.

Bahçeli’nin çıkışı yeni bir devlet aklına dönüştürülmelidir.

Bahçeli’nin sadece Türkiye Kürtlerini değil Suriye, Irak ve İran Kürtlerini de kazanmaya dönük bir yeni siyaset inşa etmesi Türkiye’ye kazandıracaktır.

Malazgirt ruhu ekseninde kadim Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlü bir biçimde inşa ederek modern Haçlı ittifakını paramparça edebiliriz.

Türkiye Yüzyılı’nı birlikte inşa edersek bileğimizi kimse bükemez.

Bu anlayışı ve söylemi hızlıca yaygınlaştırmamız lazım.

Bu anlayışın Türk milliyetçiliğinin sembol ismi bilge lideri Sn. Bahçeli tarafından kuvveden fiile çıkarılması bütün oyunları bozacaktır.

Bunu bildikleri için o üst akıl ve içerideki aparatları Bahçeli’yi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar kara propagandalarla.

Biz bu ülkenin Kürtleri olarak Sn. Bahçeli’nin uzattığı kardeşlik elini sımsıkı tutuyoruz.

Yaptığı çağrıya çok büyük değer biçiyoruz.

Bilsin ki Türkiye Yüzyılı’nın mimarı olan o büyük Reis’in açtığı yolda bilge lider Bahçeli’nin de sonuna kadar arkasındayız.