Avukat Demirkale yanıtladı: Çocuk istismarı nedir, yasalar ne diyor, uygulamada ne tür eksiklikler var, neler yapılmalı?

"İstismarın büyük oranda gücün kullanılmasıyla alakalı olduğunu kabul etmek gerekir. Ve temel kural: Çocuk istismarında sorumluluk her zaman yetişkindedir. Eğitilmesi, değiştirilmesi, öğretilmesi gereken kişi yetişkinlerdir"

Volkan Kahyalar

Çocuk istismarı, toplumun ne yazık ki bir türlü kapanmayan ve kapanmasını en çok istediğimiz yaralarından biri haline geldi. Her geçen gün artan vakalar ve bu vakalara gösterilen tepkiler, medyanın da bu sorunu daha yakından ele almasına neden oluyor. Ancak, böylesine hassas bir konunun işlenişi büyük bir sorumluluk ve özen gerektiriyor. "Çocuk istismarı nedir?", "Çocukların hakları nasıl korunur?", "Hukuk bu konuda nasıl devreye girer?" gibi kritik soruların yanıtlarını bulmak için Avukat Ayşenur Demirkale ile bir konuştuk. 

Avukat Ayşenur Demirkale, çocuk istismarının yalnızca fiziksel şiddetle sınırlı olmadığını, psikolojik ve ekonomik boyutlarının da en az diğerleri kadar yıkıcı olduğunu vurguladı. İstismarın, sanıldığından çok daha derin ve çok yönlü bir toplumsal sorun olduğunu belirten Demirkale, bu konuda en kritik noktanın toplumsal farkındalığın artırılması olduğunu ifade etti. Dünya Sağlık Örgütü'nün tanımına dayanarak, toplumun her kesiminin çocuk istismarı konusunda bilinçlenmesi gerektiğini vurgulayan Demirkale, Yargıtay kararlarında her vakanın özgün bir şekilde ele alındığını ve ceza yasalarının çocukların korunmasındaki hayati rolünü de ekledi. 


Ayşenur Demirkale

"Farklı disiplinlerle bir arada tartışılması gereken bir konudur çocuk istismarı"

- Son günlerde medya aracılığıyla çocuk istismarları ve çocuk cinayetleri üzerine olaylara tanık oluyoruz. Kamuoyunda da bu konu bağlamında belirli tanımlar yapılıyor. Bu tanımlar neticesinde de herkes bir şekilde belirli konulara yorumlar yapmaya başladı. Ama bunun hangisi doğru, hangisi yanlış? Bu noktada çocuk istismarının hukuken nasıl tanımlanıyor?

Şunu kabul etmek lazım: Kamuoyunda sansasyonel birtakım vakalar gündeme geldiğinde tartışılan bir konudur çocuk istismarı. Ama biz eğer bütünlüklü bir politika ile birlikte bu sorunları çözmek istiyorsak ve kamuoyunun dikkatini de bu alandaki çalışmalara yoğunlaştırmak istiyorsak, sıklıkla istismar meydana gelmeksizin dahi bu konuları tartışmamız önem taşımakta. Çok farklı disiplinlerle bir arada tartışılması gereken bir konudur çocuk istismarı konusu.

Dünya Sağlık Örgütü'nün bir tanımı var: "Çocuğun sağlığını, fiziki ve psikolojik gelişimini olumsuz etkileyen, bilerek ya da bilmeyerek bir yetişkin çocuğun içinde yaşadığı toplum, devlet tarafından yapılabilen hareketlerdir" şeklinde tanımlıyor.

Burada bilerek ve isteyerek veya herhangi bir şekilde bilmeyerek de çocuğun zarara uğradığı haller istismar olarak değerlendirilmekte. Yargıtay kararlarında da çocuk istismarı her vakaya özgü olarak tanımlanmakta. Ama esas itibarıyla bu tanım üzerinden şekillenmekte.

"Fiziksel, psikolojik ve ekonomik istismar olarak alt başlıklara ayrılıyor"

Çocukların istismarı fiziksel, psikolojik ve ekonomik istismar olarak alt başlıklara ayrılmış vaziyette. Ama algımız itibarıyla genel olarak çocuk istismarı denildiğinde fiziksel kaba şiddet ve çocuk cinsel istismarı geliyor. Diğer istismarlarıyla bir bütünlüklü olarak bu konuyu değerlendirmek lazım. İşin gerçeği bunların arasında çok kesin sınırları da her zaman mümkün olamamakta. Birçok vakada bu istismar türleri iç içe. O nedenle evet farklı.

"Bilerek ve isteyerek bir zarar söz konusuysa, suç tipinin ağırlaştırılmış halinden cezalandırma gerçekleştirilir"

Özellikle son yıllardaki teknolojideki gelişmeler veya insan ilişkilerindeki farklılaşmalarla birlikte değerlendirildiğinde istismar türlerinde de farklılık oluşmakta. Ama bütün bunların tamamını çocuk istismarı başlığı altında değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Hukuksal anlamda baktığımızda bilerek, isteyerek çocuğa verilen zararlar veya ihmal yoluyla çocuğa verilen zararların tamamı ceza kanunlarında yaptırıma bağlanmakta. Şayet bilerek ve isteyerek yani istismar olarak adlandırdığımız bir zarar söz konusuysa, bu takdirde ceza kanunlarında var olan suç tipinin ağırlaştırılmış halinden cezalandırma gerçekleştirilir. Örneğin yaralama, öldürme gibi eylemler çocuğa karşı işlenmişse o fiile ceza kanundaki yaptırımı ağırlaştırılmış halde hüküm kurulur.

İhmal hallerinde de ihmale neden olan kişilerle ilgili soruşturma işlemleri gerçekleştirilir ve onlar da Türk Ceza Kanunu'nda yaptırıma bağlanmıştır ama taksirle değerlendirilen bir kavramdır. Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık çerçevesinde öngörülemeyecek sonuçların meydana gelmesi olarak ifade etmek mümkündür. Burada taksirle bir cezai sonuçtan bahsedebilmek için de suç olarak düzenlenmiş olması şartı gerekmekte ama ceza kanununda yer alan bir hüküm nedeniyle bu konudaki fail olarak adlandırdığımız kişilere ceza verilmemesi yoluna da gidilebilir.

Meydana gelen sonuç, işlenen fiilden daha ağır acı ve üzüntüye neden olmuşsa, ceza verilmesi yoluna gidilmeyebilir. Örneğin camın açık kalıp temizlik yaparken çocuğun oradan sarkıp düşüp ölmesi halleri veya yaralanması gibi eylemliliklerde daha farklı bir süreç işlenmekte. Çünkü burada kasıt çocuğa zarar verme kastı değil. Kendi dikkatsizlik ve tedbirsizlik ile bu konunun değerlendirilmesi mümkün olmakta.

"İhmal, istismar mağduru çocuklar, suç mağduru çocuklar ve suça sürüklenen çocuklar açısından aslolan mutlaka korunma ihtiyaçlarına özen göstermek olmalı"

- Bu noktada çocuk istismarı davalarında dava süreçleri nasıl işliyor? Başvuran kişiler hangi süreçlerden geçiyor?

Şimdi Çocuk Koruma Kanunu adını verdiğimiz bir kanun var ve o kanun çerçevesinde çocuklar iki başlık altında tanımlanıyor. Birisi korunma ihtiyacı olan çocuk. Burada korunma ihtiyacı olan çocuk çerçevesinde ihmal ve istismar edilen çocuklarla suç mağduru çocukları birlikte değerlendirmek lazım. Bir diğeri de suça sürüklenen çocuk olarak adlandırdığımız ceza kanunlarındaki fiillerle ilişkilendirilen çocuklar. Korunma ihtiyacı olan çocuk, yani ister ihmal ve istismar edilen çocuk olsun ister suç mağduru olan çocuk olsun, bu çocuklarla ilgili süreçlerin tamamında yasalarda onların desteklenmesine dönük birtakım düzenlemeler söz konusu. Mesela suç mağduru çocukların mutlaka bir avukat yardımından faydalanması, beyanlarının alınması süreçlerinde ses, görüntü kaydı yapılması, cinsel suç işlenmesi halinde buradaki beyanların ve ilk muayenenin Çocuk İzlem Merkezi adı verilen alanlarda yapılması. Duruşmalarda, duruşma süreçlerinde travmaların önüne geçmek adına adli görüşme odası verilen uygulamaların kullanılması. Davalara katılma hakkı. Delil toplama hakkı. Kendisini vekil aracılığıyla temsil ettirme. Şüpheliler, sanık ebeveynleri veya bakımından sorumlu olan kişiler ise bunlara temsiline dönük başka kişilerin kayyım atanması gibi süreçlerin işlenmesi veya meydana gelen yargılama sonucunda ortaya çıkan kararlara itiraz etme hakkı gibi birtakım hakları bulunmakta. Üstelik ayırt etme gücüne sahip çocukların kendi başlarına vekaletname çıkarma hakları da bulunmakta. Ama şunu ifade etmek gerekir: İhmal, istismar mağduru çocuklar, suç mağduru çocuklar ve suça sürüklenen çocuklar açısından aslolan mutlaka korunma ihtiyaçlarına özen göstermek olmalı.

Bizim yasalarımızda bu çocuklarla ilgili işlemlerin mutlaka aile ve sosyal hizmetlere de bildirilmesi ve oranında bir denetim gerçekleştirilmesine dair düzenlemeler olmakla birlikte, eksik kalan konulardan birisi. Özellikle suça sürüklenen çocuklar bu konuda son derece ihmal edilir. Hüküm kesinleşinceye kadar çocukların korunmasına dair düzenlemelerin uygulanmasına dair eksiklikler söz konusu olmakta. Ama korunma ihtiyacı olan çocuklarda da, suça sürüklenen çocuklarda da korunma ihtiyacı mutlaka ilk elden değerlendirilmesi gereken konular. Yasal mevzuatta bunlar son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiş vaziyette. Esas itibarıyla kabul etmek gerekir ki korunma sürecindeki eksiklikler, adalet sistemi içerisine girdikten sonraki korunma sürecindeki biraz uygulamadan kaynaklanan eksiklikler.

"Yeter ki birileri uygulamak istesin..."

- Peki çocuk istismarında uluslararası anlaşmaların hukuki etkileri ne şekilde?

Uluslararası sözleşmeler genel bir çatıyı belirler ve iç hukuktaki düzenlemelerin de buna uygun olarak yapılması gerekir. 2005 yılında Avrupa Birliği'ne uyum yasaları çerçevesinde Çocuk Koruma Kanunu adını verdiğimiz yasal mevzuat gerçekleştirildi. Aynı zamanda Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu birtakım değişiklikler oldu. Çocuk lehine olarak ifade edebileceğimiz uluslararası sözleşmelerde çocuğa ilişkin düzenlemelerin başlıcası olan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde "ekonomik, sosyal, kültürel haklara ilişkin her türlü olanağın çocuklara sağlanması için devletler elinden geleni yapması gerektiğini" söyler. İç hukuk mevzuatı da buna uygun hale getirilmek zorundadır ve getirilmeye de çalışılmaktadır. Örneğin çocuk mahkemelerinin kurulması, çocuklarla ilgili sosyal inceleme raporu hazırlanması, tutuklamanın son çare olması veya onarıcı adalet sisteminin tartışılması uluslararası sözleşmeler çerçevesinde gerçekleştirilmekte. Eksiklikleri olmakla birlikte uyum yasaları bir bütün olarak bakıldığında ana ilkelerin tamamının uluslararası sözleşmelerde olduğunu kabul etmek gerekir. Aslında şunu söylemek yanlış olmayacak: Yeter ki birileri uygulamak istesin. Çocuk Koruma Kanunu'nun temel ilkeleri ve uluslararası sözleşmeler, çocukların korunmasına dair düzenlemenin esaslarını belirlemekte. Uygulama noktasındaki kararlılıktır önemli olan.

- Diğer prosedür ve yasalarda olduğu gibi.

Evet evet. 


Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

Medyanın rolü nedir?

- Medya çalışanlarının yaptığı bazı haberler var ve bu haberlere bazen tırnak içerisinde tasvip etmeyeceğimiz, onaylayacağımız manşetler atıyorlar. Bunlar hukuki süreci etkiliyor mu ya da etkiliyorsa nasıl etkiliyor?

Bu alandaki çocukla ilgili çalışanların veya çocuk haberciliğini gerçekleştirenlerin dikkat etmesi gereken en önemli kural gizlilik. Çocukların tanınmasına, kimlik bilgilerinin ortaya çıkmasına neden olacak hiçbir haber dilinin kullanılmaması gerekir. Şimdi medyanın çocuk haberciliğinde, çocuk istismarının ortaya çıkmasında veya sürecin takibindeki rolü önemli gerçekten. Ama burada basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı veya çocuğun korunmasının bir denge içerisinde yürütülmesi gerekir ve çocuğun korunması da öne çıkmak zorundadır.

"Yetişkinlik zamanlarında kimlik değiştirmek zorunda kalan çocuklar var"

Özellikle son yıllarda insanların adalet sistemi içerisinde yaşadıkları sorunlar sosyal medyada da adalet arayışına neden olmakta. İşte basın da bu çerçevede bir rol üstlenmekte. Ama bundan çocuklar da etkilenmekte. Şimdi bir kısmının iyi niyetle yapıldığını kabul etmek gerekir. Yani burada iyi niyetle sorunların çözülmesi, failin yakalanması veya bir biçimde sonuca ulaşmak adına yapılan bir haber dili veya bir sosyal medya paylaşımının uzun vadede çocuklar üzerinde sakıncaları olabileceğini veya anlık da olsa fark etmez, bunu kabul etmek lazım. Yetişkinlik zamanlarında kimlik değiştirmek zorunda kalan çocuklar var. Çünkü o dönemlerde yaşanılan mağduriyetler nedeniyle ilerleyen yaşamda hayatlarına devam etmekte zorlanabilmektedirler.

"Çocuğun teşhiri, sonraki yaşamını yürütürken çeşitli sıkıntılara neden olacak sonuçlar ortaya çıkarabiliyor"

Kanunlarda da çocukluk dönemindeki suç mağduru ve suç faili olmasına ilişkin korunmasına dair düzenlemeler söz konusu. İşte basın kanunundaki düzenleme, RTÜK yasasında da benzer bir hüküm var. Keza adli sicil kayıtları gizlidir. Örneğin 18 yaşın altındaki çocukların çocuk yargılamaları gizlidir. Ama toplumda infial uyandıran, suç mağduru veya suç faili olan çocuklarla ilgili haber dilinde maalesef biraz kamuoyunun ilgisini çekecek şekilde acı ifadelerle sorun dile getirilmektedir. Ama çok az haber dilinde vakadaki kişilerin sorgulamasına, gerçek sorumluluğun düşünülmesine neden olacak ifadeler kullanılmakta. 10 yaşındaki bir çocuğun 300 tane suç kaydı varsa, "suç makinesi" , "bu çocuk iflah" olmaz gibi bir haber başlığıyla sunmak yerine, "10 yaşındaki bir çocuğun nasıl 300 tane suç kaydı var" sorusunu sordurmaktır önemli olan. Çünkü evet 12 yaşın altındaki çocukların ceza kovuşturması yoktur. Yani bir yargılamanın öznesi olamazlar. Ama bu çocuklarla ilgili koruma sistemleri var. Sorunu sadece ailelerin üzerine atmak veya çocuğun bunu alışkanlık haline getirmesi gibi genel yargılarla değerlendirmek son derece zarar verici sonuçlar doğuracaktır. Keza mağdur çocuklarla ilgili olarak da çocuğun korunmasına dönük bir haber yapıldığı ifade edilirken dahi aslında o çocuğun teşhiri, sonraki yaşamını yürütmesi noktasında çeşitli sıkıntılara neden olacak sonuçlar ortaya çıkabilmekte. 

"Bu süreci izleyen, dinleyen, duyan ve tanıklık eden tüm çocuklar benzer mağduriyetleri yaşıyor"

Habercilik dili önemlidir. Sosyal medya paylaşımlarında da bu konuda son derece özenli olmak gerekir. Aslolan her zaman çocuğun kimlik bilgilerinin korunması olmalıdır. Son vaka ile birlikte değerlendirecek olursak, ölen bir çocukla ilgili habercilik yapılırken veya o konuyla ilgili tartışmalar yürütülürken -ki bir ceza soruşturmasına dair çok az kişinin bilgisi olduğunu düşünerek- o tartışmaların hep soru işareti ile izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir kısmının da yalan yanlış bilgilerle yapıldığı gibi bir kanaate kavuşuyoruz sonrasındaki açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde. Ama maalesef örneğin o mezarı ziyaret eden çocuklarla ilgili görüntüler televizyonda ve basında yayınlanabiliyor. Bu süreci izleyen, dinleyen, duyan ve tanıklık eden tüm çocukların da benzer mağduriyetleri yaşadığını kabul etmemiz gerekir. Gizlilik temel kuraldır. 

- Sosyal medyadan bahsettiniz. Ben oradan devam etmek istiyorum. Dijital ortamda hukuki açıdan çocukların maruz kaldığı istismar türleri neler?

TÜİK verilerine göre Türkiye'de bireylerin internet kullanımı yüzde 87 gibi bir sayıya ulaştığından, hane halkında da yüzde 95 internet kullanımı olduğundan bahsediliyor. İnternet kullanımının bu kadar yaygın olması evet bir yanıyla olumluluktur. Eğitime katkı sağlar, beceri gelişimine neden olur vesaire... Ama bunun yanında aşırı zaman harcamak veya oradaki dünyanın içerisinde yaşamak, yaşına uygun olmayan içeriklerle muhatap olmak, dolandırıcılığa maruz kalmak gibi istismara açık tehlikeleri de içerisinde barındırmakta.

"Çocukların reklam malzemesi olarak kullanılması engellenmeli ve müdahale edilmelidir"

Çocuğun bizzat kullanımından kaynaklı tehlikelerin yanında, ebeveynlerin çocuklarına risk oluşturabilecek veya çocukların zararına neden olabilecek sosyal medya paylaşımlarının olduğunu ve bunların da denetlenmesi gerektiğini ifade etmek yanlış olmayacaktır. Çocuklarının çok fazla resimlerinin, videolarının paylaşılması, reklam malzemesi olarak kullanılması gibi eylemlilikler de mutlaka engellenmeli ve müdahale edilmelidir.

"Sanal alemdeki cinsel şiddet, bu alanda özel bir çalışmayı gerektiriyor"

Bunun yanında akran şiddetinin en yoğun yaşandığı alanlardan birisidir sosyal medya. Çocukların hukuk okuryazarlığının yanında dijital okuryazarlığı da bilmesi gerekiyor. Çocuk oyunları, çocukların girmiş oldukları eğitim siteleri vesairenin düzenli olarak kontrol edilmesi gerekiyor. Bunun yanında dijital ortamda işlenen şiddet türleri de farklılaşıyor ve ceza kanunları da bunlara yetişme noktasında çok sınırlı sonuçlara ulaşabiliyor. Özel bir çalışma gerektiriyor. Maalesef sanal alemdeki cinsel şiddet en azından bu alanda özel bir çalışmayı gerektiriyor. Örneğin oyun karakterinin çalınması nitelikli dolandırıcılık olarak ifade edilebilir. Ama temas içermeyen cinsel davranış cinsel taciz olarak ifade ediliyor. Bunun yanında cinsel amaçlar için çocukların teşvik edilmesine dair bir düzenleme ceza kanunlarında karşılık bulmuyor. Burada herhalde esas üzerinde durulması gereken konulardan birisi, belki de tüm dünyanın temel sorunu şu: Teknoloji, toplumsal gelişmeden hızlı ilerliyor ve buna yetişme noktasında da son derece muhafazakâr bir alan olan hukukun daha eksik ve yetersiz kalıyor. Bu alanda çok daha yoğun bir çalışma yapmak önem taşımakta.


"Çocuk Hakları Sözleşmesi en fazla üye ülkenin imzaladığı ama en çok ihlal edilen sözleşme"

- Çocuk istismarı vakalarında toplumsal bir sessizlik var ve bunu kırmak için hangi hukuki düzenlemeler olmalı?

Çocuk istismarı tüm dünyada çok ciddi bir sorun. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi en fazla üye ülkenin imzaladığı sözleşme ama en çok ihlal edilen de bir sözleşme aynı zamanda. Çeşitli nedenleri var elbette: yoksulluk, savaş, göç, iklim sorunları... Bunlar çocuk istismarını artıran nedenler. Ama bu sorunların en az düzeyde hissedildiği bölgelerde, ülkelerde de çocuk istismarı söz konusu.

"Eğitilmesi, değiştirilmesi, öğretilmesi gereken kişi yetişkinlerdir"

İstismarın büyük oranda gücün kullanılmasıyla alakalı olduğunu kabul etmek gerekir. Ve temel kural: Çocuk istismarında sorumluluk her zaman yetişkindedir. Eğitilmesi, değiştirilmesi, öğretilmesi gereken kişi yetişkinlerdir. Elbette çocuklar da birtakım korunma önlemlerini bilmeli, en azından vücudunu tanımalı, kendisinin herhangi bir şekilde rahatsız olduğu bir davranışa maruz kaldığında yardım isteyebileceği bir yetişkin olduğu konusunda bilgi sahibi olmalı.

"Fail herkes olabilir"

Yardım destek hatlarının son derece yaygın bir biçimde çocukların ulaşılabilir alanlarında olması gerekir. Örneğin, yardım destek hatlarının çocuk oyunlarının mutlaka bir kenarında köşesinde yer alması gerekir. Bugün itibarıyla, örneğin Alo 183 veya 155 112 gibi yardım destek hatlarının çocukların bilgisi ve görgüsüne hitap edecek şekilde bulundukları her alanda ulaşılabilir olmasını son derece önemli olduğunu belirtmek isterim. Ama bunun yanında çocukların korunmasında dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan bir tanesi, dokunulmaz alanların çocuk korumasında olmaması gerektiğidir. Yani nedir burada kastedilen? Fail herkes olabilir. Her sosyal statüden, yakın bireyden, anne, baba, kardeş, komşu, öğretmen veya buna benzer aklınıza gelebilecek herkes fail olabilir. Bu doğrultuda baktığımız zaman çocukların korunmasında daha hızlı ve daha geniş bir çerçevede sürece müdahale etme şansımız olacak.

Bir diğer konu, özellikle kamusal alanda veya kamu gücünün kullanıldığı alanlardaki istismarlarda refleks olarak birden kamunun korunmasına dair açıklamalar, söylemler ve davranışlar ortaya çıkabiliyor. Aynı kararlılıkla müdahalenin o alanlara dönük olarak da yürütülmesi son derece önemli.

"Mevcut yasaların uygulanması dahi bu alanda çok daha ciddi adımlar atılmasını sağlayacaktır"

Hukuksal konulara ilişkin gelecek olursak... Türkiye'deki var olan mevcut yasaların uygulanması dahi bu alanda çok daha ciddi adımlar atılmasını sağlayacaktır. Evet, eksiklikler söz konusu, birtakım yasal mevzuat değişikliklerine ihtiyaç var ama var olan yasal mevzuatın uygulanması bile biraz önce söylediğim gibi uluslararası sözleşmeler dikkate alındığında son derece önem taşımakta.


 

Ahmet Ümit: Artık ciğerim yanıyor, ‘Yırtıcı Kuşlar Zamanı'nı yazmak zorundaydım!