Ağa bizimle eğleniyi!

İsmail Pehlivan

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan 2025 yılını “Aile yılı” ilan etti.

Peh.. Peh.. Peh..

2024 yılını “Emekli Yılı” ilan ettiğin gibi olacaksa yandık!

Erdoğan, her fırsatta ekonomik kalkınmada ve istikrardan da dem vuruyor. Yurttaşların refah düzeyinin arttığını ve yaşam standartlarının yükseldiğini de söylüyor.

Açlık sınırının 22 bin 24 lira olan ülkemizde nasıl bir refahtan söz edilebilinir ki?

Asgari ücret bugün açlık sınırında…

Asgari ücrete mahkum edilen işçi sınıfı daha bu ücreti almadan her şeye en az yüzde 40-50 zam yapıldı. Yılsonunu var git düşün!

Açlık sınırı üzerinden hane halkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 72 bin 524 lira olarak gerçekleşti.

TÜİK'e göre Aralık 2024'te enflasyon yüzde 44,38 olarak yutturulurken; bağımsız akademisyenlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu'nun (ENAG) araştırmasına göre 2024 yılı gerçek enflasyon oranının yüzde 83,40 olarak gerçekleştiğini duyurdu.

Ayrıca Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine baktığımızda, 2024 yılında boşanma oranlarında önceki yıllara kıyasla önemli bir artış görüldüğü ifade ediliyor. 2024 yılında Türkiye'de toplam boşanma sayısı 210 bin ailenin üzerine çıktığını belirtiliyor. Bu, 2023 yılına göre yüzde 15 oranında bir artışa işaret etmektedir.

Yani anlayacağımız her yıl bir önceki yıla göre boşanmalar artarak devam ediyor.

Acaba bu boşanmaların nedeni nedir diye kaygılanan bir iktidar mensubu var mı?

Bu hayat pahalılığında evlenmek isteyen gençlerimizin ekonomik nedenlerden dolayı bir yuva kuramadıklarını da bir kenara koyarsak; var git düşün ne haldeyiz?

Boşanmaların en büyük nedeninin ekonomik sorunlardan kaynakladığı gün gibi aşikarken; siyasi iktidar ekonomik kalkınmadan ve istikrardan bahsetmeye devam ediyor.

Yahu millet aç, aç!

Tüm bu veriler yoksulluğu, açlığı ortaya koyarken, bırakın çocuk yapmayı kendi geçimini sağlama derdine düşen yurttaşa bir de “üç çocuk” ısrarını sürdürmek ne ya?

Erdoğan, “İş işten geçmeden her ailede en az 3 çocuk olmalı. Zaman, öngörülerimizde bizi haklı çıkardı. En az 3 çocuk çağrımızın önemi bugün daha iyi anlaşılıyor” demesi halkı çileden çıkarıyor.

Bir de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş “Aile Yılı” boyunca müjde vereceklerini açıklamıştı. “Aile Yılı”nın pırlantasız geçmeyeceğini düşünen Bakanlık, çalışanlarının indirimli pırlanta satın alabilmesi için Zen Pırlanta ile anlaşma yaptığını duyurdu.

Erdoğan, pahalı ürün satanları dize getirmenin en etkili yolunun “boykot” olduğunu açıkladı. Bu çağrının halkı aptal yerine koymaktan başka bir anlamı yok, sanırım.

Satın almama özgürlüğünüzü kulanın” diyen Erdoğan açıkça yurttaşla dalga geçiyor. Oysa herkes hayat pahalılığının önüne siyasi iktidarın ekonomik politikasında alacağı önlemlerle geçileceğini biliyor.

Sen tut iğneden ipliğe zam yap, üstüne üstlük toplayacağın vergilere yüzde 43,93 zam koy, çiftçinin traktörüne haciz koy, dağlarımızdaki maden alanlarını yandaşlarına peşkeş çek, yandaş müteahhitlerinin vergilerini sıfırla, orman alanlarımızı tarumar et, çevre ve doğa katliamına sessiz kal, su kaynaklarımızı zehirleyenlere göz yum, sonra kalk halkı boykota çağır!

Kötülüklerini saymakla bitiremeyiz.

Bir de çıkıp “Muhalefet razı olmasa da... Başta CHP olmak üzere muhalefete bakıp da asla umutsuzluğa kapılmayın.” diyorsunuz.

Asgari ücreti muhalefet mi 22 bin lira yaptı?

Bugün Türkiye nüfusunun yüzde 25’ini açlık sınırının altında yaşıyor.

210 binden fazla yuvanın dağılmasına muhalefet mi neden oldu?

Yemezler!

Yurttaşlar, bu sömürü düzeninin son bulmasını istiyor ve açlığın, zamların, yolsuzlukların, yoksulluğun, yasakların, yandaş kayırmacılığının kaynağının AKP-MHP iktidarının politik anlayışının sonucu olduğunu haykırıyor!

Lakin bu sesi duyan yok!