ABD kuvvet kaydırıyor, İsrail ‘tampon bölge’ talep ediyor… Bütün bunlar ne anlama geliyor?

Lübnan'ın güneyinde konuşlu Hizbullah kuvvetleri ile İsrail arasındaki çatışmalar ivme kazanırken bir çok ülke, vatandaşlarını Lübnan'dan tahliye etmeye çalışıyor ve Lübnan'a yönelik uçuşlar bir bir askıya alınıyor. 

Bu durum ve aşağıda sözünü edeceğimiz gelişmeler, bölgesel ve bölge dışı aktörlerin, doğrudan ya da dolaylı olarak katılabilecekleri 'daha geniş bir bölgesel bir savaş' riskini her geçen gün artıyor.

ABD'DEN BÜYÜK SEVKIYAT

Pek çok ülke, artan gerginliğe yönelik uyarılar yayınlıyor. Bunlar arasında en dikkat çekici olanı ABD'den geldi. Başkan Biden, "Orta Doğu'da daha büyük bir savaşın çıkmasını engellemek"

Pentagon basın sekreteri Tümgeneral Pat Ryder, ek kuvvetlerin sayısı veya ne yapmakla görevlendirilecekleri konusunda hiçbir ayrıntı vermedi. ABD'nin şu anda bölgede yaklaşık 40 bin askeri bulunuyor.

ABD ordusu son olarak; 101. Hava İndirme Tümeni'ne ait unsurları taşıyan 4 kargo uçağını Kıbrıs ve İsrail’e indirdi. USS Truman uçak gemisi, iki muhrip ve bir kruvazör ile Virginia eyaletinin Norfolk kentinden Akdeniz'e doğru yola çıktı. USS Abraham Lincoln uçak gemisi ise halihazırda Umman Körfezi'nde bekliyor. Öte yandan, 6 adet A-10 ve 3 adet de tanker uçağının yine Akdeniz'e kaydırıldığı gelen bilgiler arasında.

USS Truman uçak gemisi

HİZBULLAH İLE İSRAİL ARASINDAKİ ÇATIŞMALAR

İsrail, bir haftadan bu yana, Lübnan'ın güneyindeki sivil ve askeri hedefleri vuruyor. Sadece dün 150'nin üzerinde hava saldırısı düzenlendi. Lübnan Sağlık Bakanlığı, İsrail'in saldırılarında 492 kişinin öldüğünü ve bin 645'ten fazla kişinin de yaralandığını açıkladı.

Hizbullah ise dün ve bugün, İsrail’in kuzeyindeki askeri hedeflere yönelik füze saldırıları düzenledi, bunun üzerine İsrail'de 'olağanüstü hal' ilan edildi.

Lübnan Başbakanı Mikati, "İsrail'in, saldırılarla Lübnan'ın köy ve beldelerini yok etmeyi planladığını" söylüyor.

İsrail şimdi de Hizbullah'ın askeri karargahına ev sahipliği yapan, Lübnan'daki Bekaa Vadisi'ni vuracağını söylüyor.

Bu şüphesiz çatışmaları daha da ileri bir aşamaya taşıyacaktır.

BMGK'DAKİ DURUM VE ARAP ÜLKELERİNİN TUTUMU

İran, İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırılarına karşı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) müdahale çağrısında bulundu.

Hatırlayalım; BMGK, İkinci Dünya Savaşı'nın galipleri olan Çin, Rusya, Fransa, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'nden oluşuyor. Bir tarafta Çin ve Rusya, diğer tarafta da Fransa, Birleşik Krallık ve ABD, çoğunlukla blok olarak hareket ediyor. Dolayısıyla üçe ikilik bir durum söz konusu. Rusya ve Çin'in talepleri, Batılı ülkeler tarafından sıklıkla veto ediliyor.

Arap ülkelerinin şimdilik, 'yazılı tepkilerle' durumu idare ettiği görülüyor

İSRAİL CEPHESİNDE SON DURUM

Netanyahu, harekata ilişkin olarak, söylüyor.

17 Eylül'de Lübnan genelinde eş zamanlı olarak patlatılan çağrı cihazları, büyük bir 'öldürücü' etkiye sahip olmasa da rakibin psikolojisini çökertmek adına bir 'öncü saldırı' niteliğindeydi, muhtemelen daha kapsamlı bir askeri harekatın da ilk adımıydı. 

İsrail, takip eden günlerde hava saldırılarına yoğunluk verdi. Lübnan'ın güneyinde pek çok hedef vuruldu, yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Fakat Gazze'de gördüğümüz türden bir 'kara harekatı' olacak mı, burası bir muamma. 

Zira İsrail, 12 Temmuz - 14 Ağustos 2006 tarihleri arasında bunu denedi ve arzu ettiği türden bir başarı elde edemedi. Bu tarihten sonra, Güney Lübnan coğrafyasını yansıtan 'Güney Kıbrıs'ta yoğun askeri tatbikatlar düzenledi. Bu tatbikatlar, o dönem uzmanlar tarafından, 'savaş provası' şeklinde tanımlanmıştı.

İSRAİL'DEN TAMPON BÖLGE ÖNERİSİ

İsrail Diaspora Bakanı Amichai Chikli, Lübnan'ın güneyinde yaşayan halkın sürülerek bölgede 'tampon bölge' oluşturulması önerisinde bulundu.

Lübnan'ın güneyi, Hizbullah'ın güçlü olduğu ve İsrail'e karşı-saldırılar düzenlediği bir alan. Burada bir tampon bölge oluşturulması, kısa vadede Hizbullah'ın işini zorlaştırabilir. Ayrıca, İsrail'e savunma hattını genişletme ve olası tehditlere karşı erken müdahale imkanı sağlayabilir. Orta vadede ise bölgedeki demografik ve siyasi yapının değiştirilmesi İsrail lehine bir güç dengesi oluşturabilir. 

Peki, İsrail bunu başarabilir mi, ya da böylesi bir hamle, İsrail açısından olumlu bir sonuç üretebilir mi?

İsrail, 1982-2000 yılları arasında Lübnan'ın güneyinde bir 'güvenlik kuşağı' oluşturmuş, fakat bu deneyim, İsrail'e kısa vadede güvenlik sağlasa da uzun vadede direniş hareketlerini güçlendirmiş ve uluslararası tepkilere yol açmıştı. Aynı senaryonun tekrar etmesi kuvvetli bir ihtimal.

GEÇMİŞTEN BİR ÖRNEK: GOLAN TEPELERİ'NİN İLHAKI

Stratejik öneme sahip bölgelerin kontrol altına alınması ve nüfusunun değiştirilmesi, İsrail'in güvenlik politikalarında daha önce de rastlanan bir uygulama olmakla birlikte bunun en bariz örneği, Golan Tepeleri'nin ilhakıdır.

İsrail, 1981 yılında çıkardığı 'Golan Tepeleri Yasası' ile Suriye'ye ait olan bölgeyi ilhak etmişti. Uluslararası toplum ve BMGK, bu ilhakı tanımasa da İsrail, bölgedeki işgalini halen sürdürmekte.

İsrail'in genişleme arzusunun, Batı Şeria ile sınırlı olmadığı çok açık. Geçmiş örnekler de bunu doğruluyor. Ancak şu var ki dünya ve jeopolitik dengeler tüm hızıyla değişiyor. Haritaların nasıl biçimleneceği şu an için öngörülebilir bir olgu değil. Kurşun, kalemden ağır gelir mi? Onu da hep birlikte izleyip göreceğiz.