34,6849
36,7095
2.965,81
Türk Sinemasının önemli akımlarından biri olan Milli Sinema, bir grup gencin buluşması sonrası doğmuştu. Milli Türk Talebe Birliği’nin ev sahipliği yaptığı bu toplanının üzerinden tam 50 yıl geçti. 1973’teki ilk buluşmanın yarım asrı devirmesinin hatırasına o gruptaki bazı isimlerin de yer aldığı Milli Sinema Günleri düzenlendi. Uluslararası Sinema Derneği’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel müdürlüğü desteği ile hayata geçirdiği projeye Afyon Valiliği de ev sahipliği yaptı. Mesut Uçakan, Salih Diriklik, Ali Osman Emirosmanoğlu, Hüseyin Öztürk, Atilla Gökbörü gibi şahitlerle İhsan Kabil, Nazif Tunç, Murat Pay, Sadık Yalsızuçanlar, Mesut Bostan gibi sonraki dönem yorumcular katıldı.
Dile kolay; 50 yıl… O gençleri bir araya getiren ruh neydi? Şimdi Milli Sinema var mı? Hangi filmler bu kapsama girdi? Toplumdaki bir boşluğu doldurmak için yola çıkan Milli Sinema için böyle bir alan var mı?
Yolculuğun başına dönmek gerek. Necip Fazıl Kısakürek, Milli Sinema Akımı’nı etkilemiş isimlerdendir. 1943’te Büyük Doğu dergisinde kaleme aldığı sinema yazısındaki şu satırların etkili olduğu düşünülebilir.
“Sinema, fikir ve ruhun emrine geçtiği takdirde, şüphesiz ki azametli bir imkân ve inşa planı… Fakat bugün bu planı dolduran cevher, bütün hüneri, körkütük nefisleri lif lif cezbetmekten ibaret bacak ve vücut hazretleridir. Gerisi, sadece bu (hüdayi nabit) kıymetin etrafında, bir yüzüğün ana taşını halkalayan kırıntı mücevherler gibi bir şey.” (Enderun, 2013:25-26)
Dindarların görünür olmadığı, yönetim kademelerinde dışlandığı, sosyal hayata özellikle sokulmadığı bir dönemde sinema perdesinde dindar insanların görülmesinin önemi büyüktü. Ayrıca Milli Sinema, tam da bu zaviyeden, Hollywood ve Avrupa Sinemasının olumsuz etkilerine panzehir niyetiyle doğdu. Uzun bir süre ciddi bir boşluk doldurdu. Sinema salonlarında ciddi karşılık buldu. Yücel Çakmaklı, Mesut Uçakan gibi isimlerin filmleri milyonlarca kişi tarafından izlendi. Birleşen Yollar (1970), Minyeli Abdullah (1970), Oğlum Osman (1973), Kızım Ayşe (1974), Memleketim (1974), Danimarkalı Gelin (1993), Kelebekler Sonsuza Uçar (1993), Bize Nasıl Kıydınız (1994) gibi isimler yıllar sonra yeniden izleyici ile buluştu.
Oturumların en önemli yanı yarım asırlık bir tecrübe ışığında değerlendirme yapılmasıydı. 50 yıl önce yola çıkılırken söz konusu olan şeyle 2023’te geldiğimiz yerde bakış aynı olamaz. Olmamalı. Öyle olmaması gerektiği vurgulandı.
Milli Sinema 50 yıl önce ortaya atılan teorilerle neşet bulan eserler üzerinden değerlendirme yapıldığında önemli bir nokta ortaya çıktı. Şahsen yaptığım sunumda dile getirdim. Milli Sinemanın ilk eserlerinin üretildiği dönemde izleyicide de ciddi bir talep vardı. 2000 sonrasında ise izleyicide böyle bir talep kalmadı. Çünkü AK Parti iktidarı ile birlikte mütedeyyin kesim iktidar oldu. Mağduriyetler bir bir giderildi. Milli Sinema örneği filmlerde genellikle mağduriyetler ve umutlu yarınlar dile getirildiği için buna ihtiyaç kalmadı. İzleyici talebi olmayınca üreticinin eli zayıflamış oldu. Üreticiler de izleyicinin dikkatini cezbedecek filmler yapamadı. Karşılıklı eksiklikler ve değişimler ile üretim alanı kapatıldı gibi… Geldiğimiz noktada Milli Sinemanın ne olduğu, devam edip etmemesi gerektiği ve nasıl devam edeceği noktasında ciddi teoriler ve bunun karşılığı üretimlere ihtiyaç var. Milli Sinema Günleri oturumlarının böyle bir faydası olmasını umut ediyoruz.
Milli Sinema kavramının yeniden tartışıldığı toplantılarda zamanın ruhu ışığında bakışlar sunuldu. Son olarak bir forum düzenlenerek nihai değerlendirme yapıldı. Milli Sinema kavramını önemseyen, üzerine düşünen, dert edinen onlarca isim son forumda çeşitli perspektifler sundu. Milli Sinema Günleri’nde yapılacak forum ve diğer açık oturumlar, daha sonra II. Milli Sinema Açık Oturumu adıyla kitaplaşacak. Böylece, Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) tarafından 1973 yılında düzenlenen “Milli Sinema Açık Oturumu”nda yapılan tespitlerle elli yıllık sinema yönelişlerinin toplu şekilde değerlendirildiği bir eser ortaya çıkacak.